artwork

Yaratıcılık ve iletişim yeni dünyanın merkezi olacak

4 yıl önce

0

Koronavirüsün gündemimize oturduğu bu günlerde iletişim, yaratıcılık ve duygusal zeka gibi yeteneklerin daha da ön plana çıkacağını belirten Şeyda Taluk, salgın sonrası bizi bekleyen yeni dünya ile ilgili öngörülerini paylaşıyor.

Karantina sırasında, Twitter’da bir fotoğraf paylaştım. 2000’li yıllarda yaptığımız iş nedeniyle Türkiye’ye davet ettiğimiz Neil Armstrong ile çekilmiş bir fotoğraftı. Üzerine de şöyle bir not iliştirdim: “İletişim mesleğinin en güzel yanlarından biridir; farklı alanlardan, farklı sektörlerden işler nedeniyle kazanılan onca zengin deneyim…”

Kısa bir süre sonra da bu mesajıma şu yorum geldi: “Boş işler.”

Gerçekten iletişim mesleği boş iş miydi? Türkiye’de iletişim biliminin kurucusu diyebileceğimiz değerli hocam Prof. Dr. Ünsal Oskay ile saatlerce yaptığımız sohbetlere gitti aklım. Oskay’ın İletişimin ABCsi’nde yazdığı gibi, “Einstein’ın ‘görecelik’ kuramından hiç haberi olmayan insanlara bu kuramı anlatamazsınız. Bu konuda ona yardımcı olacak ‘yaşam deneyimleri’ ya da dolaylı yoldan edindiği bilgileri olmadığı için dünyaya, nesnelere, olgulara ilişkin alıştığı bilme biçimini, bütünüyle tehdit eden böyle bir kuramın ne olduğunu sezinlemeye başlar başlamaz, toptan reddetme yoluna gidecektir. Dünyayı alıştığı tarzda ‘bilmekte’ ısrar edecektir.” Oysa “alıştığımız tarzda bilmekte ısrar ettiğimiz dünya” ayağımızın altından hızla kayıp gidiyor aniden ortaya çıkan bir salgın nedeniyle. Birçok iş alanının bu salgın sonrasında kaybolacağı yeni dünyadan söz edilirken, insanlar evde sıkıldığını haykırırken, bizim sektörün çalışanları, ben de dahil olmak üzere eskisinden daha fazla çalışmak zorunda kaldık bu süreçte.

İletişim sektöründe çalışanlar olarak, odağımıza çoğu meslekten daha fazla insanı ve insanı anlamayı koyduğumuzu düşünürüz. İnsanların umutları, korkuları, inançları, hayalleri bizim işimizin bir parçası. Ve işimiz de onların davranışlarını, motivasyonlarını, içgüdülerini anlayarak bir anlamda, insanları geleceğe hazırlamak oldu hep, olmaya da devam edecek. Geleceği öngörebilmek, o geleceğin yaratılmasına katkıda bulunmak için bolca yaratıcılığımıza sığınırız. Bu salgın, artık işlerin eskiden olduğu gibi sürmeyeceğini açıkça söylüyor.

Bir anda önceliklerimizi değiştiren pandemi, olmazsa olmaz dediğimiz birçok önceliğin aslında hiç önemli olmadığını gösterdi bize. Sağlığımız kadar hayatta kalabilmek için yaratıcılığın da ne kadar gerekli bir beceri olduğunu gördük. Gündelik yaşamlarımızı, alışkanlıklarımızı ve davranış biçimlerimizi, hızla değiştiren bu süreç, yeni bir dünyanın bizi beklediğine de dikkat çekiyor. O dünyada ise, yaratıcı düşünceye ihtiyaç talebinin yükselmemesi imkansız.

Kuşkusuz ki, bu süreçten en büyük kazanımla çıkan teknoloji, bilişim ve iletişim sektörlerinin etki alanının daha da büyüyeceğini söylemek mümkün. Bunun yanı sıra e-ticaret ve dijital medyanın eskisinden fazla ilgi çekeceğini görebiliyoruz. Dijital dönüşümün hızlanmasıyla iş yapma biçimleri de tahmin edilenden kısa bir sürede değişecek. Bir yandan uzak yerlerden çalışmaya devam eden dijital göçmenlerin veya evden çalışan beyaz yakalıların sayısı artarken, ofislerin de yaratıcılığı besleyecek biçimde dönüşmesi gerekiyor. Ayrıca bir yandan da teknolojik gelişimin yaşamlarımızın her alanına sızması hızlanırken biçim kadar içeriğin önemi de yükseliyor. Kişiselleştirilmiş, markaya veya duruma özel yaratıcı içeriğe ihtiyacın büyüyeceği ortada.

Bütün uzmanlar, insanların uzun bir süre kalabalık etkinliklere katılmaktan çekineceğinde hemfikir. Bu nedenle birçok kurumsal yapı, paydaşlarının ilgi ve sadakatlerini devam ettirebilmek, ortak platformlarda bir araya gelebilmek için yeni ve yaratıcı içerik stratejileri geliştirmek durumunda kalacak. Bunun en iyi örneği olarak IBM’in San Fransisco’da düzenleyeceği Think Konferansı’nı gösterebiliriz. Ertelenen konferans, Mayıs ayında dijital platformda gerçekleşecek ve IBM bu konferans için katılımcıları mutlu edecek yaratıcı, etkileşimi yüksek bir içerik hazırladı.

Aslında birçok fütürist, bilim insanı ve vizyoner, dünyanın benzeri bir sürece gireceğine dair uzun zamandır yazıp çiziyordu. Gerek iyimser tablo çizen, gerekse kötümser, distopik geleceğe dikkat çeken nice bilgi sosyal medyada, geleneksel mecralarda ve gündelik sohbetlerimizde akıp geçiyor. Tam da bu çerçevede, biz iletişimciler için belki de yeni bir iş alanı doğuyor: Yanlış Bilgi / Haber Yönetimi.

Düşünün, bu süreçte virüsün yayılması, virüsten korunmak gibi birçok konuda ne kadar fazla yanlış bilgi dolaşıma çıktı. Önümüzdeki yıllarda da sosyal medyada sahte ve yanlış haberlerin yükseleceğine kuşku yok. Bu dezenformasyon kaynaklarla etkin mücadele edecek saygın, güvenilir bir mücadele biçimi üretmek şart. Yakın zamanda, “doğru haber mühendisliği” diye bir iş kolu ortaya çıkarsa hiç şaşırmam.

Bunun yanı sıra, teyit.org gibi eleştirel düşünme alışkanlığını kazandırmayı ve yeni medya okuryazarlığını artırmayı hedefleyen yapıların etki alanları gittikçe büyüyecek.

Bu sürecin olumsuz etkileyeceği sektörlerin başında ise ulaşım ve turizm geliyor. Öncelikle, bu salgının etkisi azalsa da uzun bir süre tüketiciler, turistik seyahatlerden, uzun mesafeli iş gezilerinden ya da kalabalık mekanlara girmekten kaçınacaklar. Bir yandan bu sektörlerin yeniden canlanması için sürdürülebilir çözümler üretirken diğer yandan da toplumsal etkileşimi sağlamak açısından iletişim sektörüne çok iş düşecek gibi görünüyor. Ne de olsa, kriz bizim işimiz…

Birçok sektörün kriz sürecinde ve sonrasında stratejik iletişim çözümlerine ihtiyacı olduğu ortada. Bizden her zaman şapkadan tavşan çıkarmamız beklenmişti, bu beklentinin pek değişeceğini düşünmüyorum. Biz yine “boş işler” yapmaya, bu kaostan kötü etkilenen reel sektörün yeniden canlanması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Birçok uluslararası toplantı ve konferansın hızla dijital platformlara geçtiğine, arttırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik veya hologramlarla biçimlendirileceğine tanık olacağız. Yine burada, içerik yönetimine olan ihtiyaç artacak.

Elbette, yaratıcı, kapsayıcı ve katılımcı çözümleri de iletişim sektöründen bekleyecek iş dünyası. Bu süreçte Viyana Turizm Ofisi, LinkedIn üzerinden başarılı bir kampanya başlatarak, şehrin müzelerini, evlerinde kalmak zorunda olan herkese dijital olarak açtı. Kerala Etkinlik Ofisi ise bir Kathakali (Klasik Hint danslarından, hikaye oyunu gibi bir tarzdır) sanatçısının, hijyen kurallarını anlattığı eğlenceli videosunu gösterime soktu.

İletişim sektöründe çalışanlar olarak, odağımıza çoğu meslekten daha fazla insanı ve insanı anlamayı koyduğumuzu düşünürüz. İnsanların umutları, korkuları, inançları, hayalleri bizim işimizin bir parçası.

Fütürist ve yazar Gerd Leonhard’a göre, yeni bir rönesans bizi bekliyor. Bu süreçte yeniden insanileşme çabalarına, ekolojiye ve insan odaklı yaşama doğru geçişe tanık olacağız. Otomasyonlaşan ve dijitalleşen her şeyin değerleneceğine dair teknolojik öngörüye Leonhard’ın insanı odağına alan önemli bir yorumu var; otomasyonlaşmayan ve dijitalleşmeyen şeyler daha çok değerlenecek.

Aklımıza gelebilecek her alanda karşımıza çıkacak olan teknolojinin etkisinin gittikçe büyüyeceği, birçok sektörü, iş yapma biçimlerini değiştireceği, dönüştüreceği görünen bir olgu ve bu süreç salgından çok önce başladı. Elbette bu süreçten iletişim sektörünün kendisi de payını alacak. Geleneksel iş yapma biçimlerinden dijital alana geçiş bizim sektörde de hızlanacak, büyük kitlelere değil kişiye, küçük gruplara odaklı niş alanlar ortaya çıkacak. Hedef odaklı reklamlar yerini amaç odaklı reklamlara bırakacak, aktivist olmayan markalar yaşamakta zorluk çekecek. Daha nice eğilim yükselecek iletişim ve pazarlama sektöründe. Ancak yaratıcılık, empati, duygusal zeka gibi beceriler bütün bu yeniliklerin merkezinde yer almaya devam edecek. Dijital dönüşüm bize yeni ufuklar, olasılıklar getirse de bu platformlarda sadece etkileşim araçlarımız değişecek; insanlar, kurumlar kendilerini anlatmaya, paydaşlarıyla iletişim kurmaya devam edecek.

Şeyda Taluk
Eğitmen, İletişim Danışmanı

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye 98. sayısında yayımlanmıştır.