artwork

Yalnızım arkadaşlarım!

12 yıl önce

0

İnsanların sosyal medyayı daha fazla kullanmalarının sebebi yalnızlıklarını gidermek mi ya da aksine, sosyal medyada zaman geçirmek yalnızlıklarını mı artırıyor?

“Kabul etmekte zorlanıyorum ama galiba yalnızım. Facebook’ta 894 arkadaşım var aslında. Büyük çoğunluğunu hiç tanımamış olsam da, onlar benim arkadaşlarım. Twitter’da fena değilim, 217 takipçim var ve bu rakama sadece 2 ayda ulaştım. Kuralım basit; takip edeni takip ederim. 5 iş günü beklerim, takip ettiğim kişi beni eklemediyse hemen unfollow ederim. Sonuçta arkadaşlık karşılıklı bir durum. Bu aralar lnstagram’a fena sardım. Takip edilmek için her numarayı öğrendim, ‘early bird’ uzmanı sayılırım artık. Tam 7 farklı kedi buldum çektim. Orada da 56 takipçim var şimdilik. Pinterest’i pek sevemedim daha. İçerik yapmak kolay değil, ama kullanıcı sayısı hızla artıyor. Orada da arkadaşlıklar kurmam lazım. Her gün hesaplarım arasında adeta mekik dokuyorum. Hele toplantılar için büyük kurtarıcı. Geçen gün telefonum bozuldu, sanki dünyayla bağım koptu. Ne olup bittiğini Twitter olmadan nasıl bilebilirim ki, TT listesi hayatın özü benim için. Tüm hesaplarımdaki toplam arkadaş sayısı 1178 ama nedense kendimi hala yalnız hissediyorum. Geçen gün durum çubuğuma ‘çok yalnızım’ diye yazıp gözyaşı döken bir kalp fotoğrafı paylaştım. Toplam 3 geri dönüş oldu, onlar da fotoğrafı beğenenler. İçlerinden sadece birisi ‘ben de’ diye yorum yapmış, gerçi tanıdığım birisi değil, ama öyle yazınca ne cevap vereceğimi bilemedim, öylece kaldı…”

Sosyal medya, en basit ifadeyle insanların gördüğü, takip ettiği ve kişisel katkı yaptıkları online bir platform. Diğer kullanıcı ya da sitelerden bilgi toplamanın yanı sıra kendinize ait fikir ve düşünceleri de paylaşabildiğiniz ve neredeyse sosyalleşmeyle eş tutulan bir dünya oldu artık. Peki, nasıl bir medya bu?

Medya kavramı gündelik dilde haber kuruluşuna karşılık kullanılsa da bunun çok ötesinde. Medya, iletişimle ve anlamın üretilmesiyle alakalı. Kaynaklara ulaşım kolaylığı ve çeşitliliği gerçek anlamı görmemize yardımcı oluyor. Fotoğrafın tamamını görmemize olanak sağlıyor. Bir kişinin sadece müzik seçimine, giydiği tişörte, ya da okuduğu gazeteye baktığınızda çıkardığınız anlam Facebook profiline baktığınızda tamamen değişebiliyor. Bu, bireyselden ziyade toplumsal bir durum. Medyayı kullananlar bir ağa dahil olma, etkileşim ve işbirliği gibi olanakları kullanıyorlar. Bu olanaklardan faydalanma hali de sosyalleşme oluyor.

Sofalising

‘Sofalising’ yani bir nevi oturduğun yerden sosyalleşme diye adlandırılan kavram bir süredir tartışılır oldu. Levent Erden Hoca’nın “tekil sosyallik” olarak çok daha yerinde ifade ettiği bu durum, aslında gittikçe artan bireyselliğe de vurgu yapıyor. Kendi kendine yeteceğini zanneden birey gittikçe egoistleşiyor, empati yeteneğini ve merhamet duygusunu kaybediyor. Narsizm’in sosyal medya bağımlılığıyla birlikte arttığına dair bir çok araştırma mevcut. Gençliğinde narsist tutumlar sergileyenler yaşlılık evrelerinde daha fazla yalnızlık çekiyorlar.

İnsan-teknoloji etkileşimi üzerine yazan en ünlü bilim kadınlarından Sherry Turkle’a göre ‘internet üzerinden oluşturulan bağlantılar günün sonunda sürekliliği olan ve gündelik hayata yansıyan bağlar kuramıyor’. Bunlar sadece zihni meşgul eden bağlantılar. Yüz yüze olmayan bir iletişimin bağlılık oluşturamaması da gayet doğal. Psikologlar, online iletişimin yüz yüze iletişime göre daha zayıf olduğunda hemfikir. Karşı tarafın sesini duymadan, mimiklerini ve vücut hareketlerini görmeden duyguyu ne kadar iletebilirsin ki! Greenfield’e göre Facebook ya da Twitter bağımlısıysanız, kimlik kriziyle ya da kısa süreli dikkat eksikliğiyle karşılaşabilirsiniz. Sosyal ağlar, kendileriyle takıntılı, kısa süreli dikkat eksikliği görülen ve gündelik hayatta çocuk gibi sürekli ilgi bekleyen bir nesil yarattı. Facebook’ta ‘like’ almak için uğraşanlar gerçek sosyal hayatlarında “aferin” bekler oldular.

Benim neyim eksik?

Arkadaşlarının senin sahip olduğundan daha iyi hayatları, arkadaşları, ortamları olduğunu fark edersin. Hele ki eski kız/erkek arkadaşının mutlu mesut balayı fotoğraflarını görürsen yalnızlık hissi dibi görür. ‘Benim neyim eksik’ diye sorarsın ve şüphe duyarsın kendinden. Bu bir tür soyutlanma, değersiz hissetme ve kaybeden olduğunu düşünme halidir.

Sadece bekarların yalnız olabileceği düşünülür ama evli birinin yalnız hissetmesi en kötüsüdür. Tek başına yaşayanlar yalnızlığa adapte olmayı öğrenirler ve bir uğraş bulmakta zorlanmazlar. Araştırmalar da gösteriyor ki yalnız yaşayan insanlar daha az yalnızlık hisseder, çünkü duruma adapte olmuşlardır. Yalnızlık hissedenlerin çoğu ailesi, çevresi ve en yüksek görüldüğü yaş grubu 25-34’tür. Psikolog John Cacioppo’ya göre yalnız insanlarla iletişime girenlerin yalnız hissetme oranı, normal olanlara göre yüzde 50 daha fazla.

35 yıl önce Andy Warhol, bir röportajında kendisi gibi yalnız yemekten hoşlananlar için ANDYMATS isimli bir restaurant zinciri kurmayı hayal ettiğini anlatıyordu. Konsepte göre kişi tepsisini alıyor, içinde sadece bir televizyon bulunan kabine geçip, yemeğini bitiriyor ve çıkıyordu. Warhol’un düşüncesine sahip birinin motivasyon ve konsantrasyon tercihi belki buydu ama bu zinciri şimdi kurmuş olsak müşterilerin elinden telefonu düşürmeyeceği bir gerçek.

Yalnızlık artıyor mu?

Cevaplanması gereken soru; insanların sosyal medyayı daha fazla kullanmalarının sebebi yalnızlıklarını gidermek mi, ya da aksine, sosyal medyada zaman geçirmek yalnızlıklarını mı artırıyor? Yalnızlık, sosyal medyanın bir sonucu değil, ama sosyal medyanın buna olanak sağladığı ve bireyi daha da yalnızlaştırdığı bir gerçek. Yalnızlık insanın kendisiyle alakalı bir duygudur. İletişimde teknoloji ne kadar çok araç olarak kullanılıyorsa yalnızlık da o derece artıyor. Ancak burada yalnız olmakla tek olmayı karıştırmamak gerek. Tek olmak, bir nevi kişisel tercihtir ve burada gerçek manada sosyalleşmeye engel bir durum söz konusu değildir. Tek olmak, bilinçli bir yaşam tarzı sayılabilir.

İnsanlığın en acınası hali

Yalnızlığın en sembolik hali, bir restaurantta tek başına yemek yemektir. Baudrillard bu durumu, ‘insanlığın en acınası hali’ olarak görür. Günümüzde tek başına yemek yiyen o insanın elinde bir cep telefonu var artık, hiç ‘yalnızlık’ çekmiyor. Yemek için Twitter’da sözleşip buluşan 4 arkadaşın, bir masada oturduğunu hayal edin. Uzun sürmez, 15 dakika sonra hepsini başı önünde, ellerinde cep telefonu, sosyal medya hesaplarını kontrol ederken bulursunuz. Bu bir tür beraberken de yalnız olma halidir. Beraber olduğu, uzun süre arkadaşlık yaptığı hatta “dostum” dediği kişileri galiba daha az merak ediyor insan. Belki de ömrünü tanımadığı insanların profillerini incelemekle geçiriyor.

Bu ironik çelişkinin benzeri bir durum Foursquare’de söz konusu. Hayatında görmediği insanların nerde ve ne yapmakta olduğunu neden merak eder ki insan? Ya da yakın arkadaşlarının nerde olduğunu merak etme ve bilme isteği gerçekte hangi duygunun karşılığıdır? Arkadaşlarım nerde diye bakan ve sonunda “Ohh arkadaşlarım takılıyorlar ne güzel, aman mutlu olsunlar da, bizim ekip de toplanmış hepsi İzafiyet Kebapçısı’na check-in yapmışlar, beni çağırmamışlar ama olsun keyifleri yerinde…” demez herhalde. Daha bir kötü, hatta kenarda kalmış hisseder.

Beraber olmadan bir arada olma isteği bizi esir etmiş durumda. Sosyalleşmemiz için bir internet bağlantısı ve bir koltuk yeterli. Bu kadar bağlanma ihtiyacı bağımlılığı doğuruyor ve sosyal medya bizi bir süreliğine bile olsa kendimizi unutup her şeyle bağımızı kesmekten mahrum bırakıyor, bize nefes aldırmıyor, tazelenme şansı bırakmıyor. Bir günlüğüne telefonu, maili, twitter’ı kapatmak bile bize ütopik geliyor. Hep kendimize daha doğrusu profillerimize odaklanmış durumdayız. İyi yönlerimizi yazmaktan zaaflarımızı, eksiklerimizi anlatmaya zaman kalmıyor. Sonra bir gün birisi çok yalnızım dediğinde ne yazacağımızı şaşırıyor ve görmezden geliyoruz.

Belki de Albert Schwiter’ın güzel ifadesiyle, hepimiz çok fazla beraberiz ama yalnızlıktan ölüyoruz.

Serdar Ekrem Şirin
THY Reklam Müdürü

———————————————————————-

Serdar Ekrem Şirin kimdir?

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunu. Doktora Öğrencisi. Foursense Int. Londra’da 4 yıl yönetici olarak çalıştı.
Türk Hava Yolları’nda çeşitli pozisyonlarda kariyerine devam etti.
Reklam Müdürü olarak görevine devam etmekte olup en son M&M Global tarafından “Dünyada Yılın Pazarlamacısı” seçilmiştir.

 

 

[arrowlist]

  • Bu yazı Campaign Türkiye’nin Haziran sayısında yayınlanmıştır.

[/arrowlist]