artwork

“Üretemiyorsan Dönüştür”

11 ay önce

0

Mesleki kariyerine yazılım alanında başlayıp kurumsal yaşamı geride bırakarak 7 yıldır hep çiftçilik yapan ve tıbbi bitkiler üzerine çalışan aynı zamanda da Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi kurulmasına öncülük eden Tuğba Hilal Avcı, çocukluğundan beri merak duyduğu ve bir gün bu merakının peşinden gittiği hikayesi ile 132. sayımızda The Story” köşemizin konuğu oldu. 

Kariyerine yazılım alanında başlayıp, bilişim sektöründe pek çok görev alarak ilerledikten sonra bilişim alanında şeçme yerleştirme danışmanı olarak kariyerini sonlandırdı. 46 yaşında, 5,5 yaşında bir kız annesi. 7 yıldır çiftçiyim ve tıbbi bitkiler üzerine çalışıyor. 12 yaşında, okul ve ailenin verdiği kitaplar dışında, kendi inisiyatifiyle seçerek okuduğu ilk kitap “İbn-i Sina – Şifalı Bitkiler Ansiklopedisi” olmuştu. Annesinin Selanik göçmeni olması, yenilebilir otları tanımasını sağladı ve çocukluktan başlayan ilgi ve merakını hiç kaybetmeden bugünlere geldi. 2019 yılında Seferihisar Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi kurulmasına öncülük etti.

Burak Becan: Kurumsal çalışma hayatından bambaşka bir alana, yaşam biçimine geçişiniz nasıl oldu? Bu kararı almanızdaki etkenler nelerdi? Bu kararı aldığınız zaman çevrenizdeki kişilerin tepkileri neler oldu?

Tuğba Hilal Avcı: 2016 yılına kadar, İstanbul’da ormana yürüme mesafesi olarak 15 dk mesafe uzaklıkta yaşıyordum. İşime 20 dk’da gidip, 20 dk’da dönüyordum. Head hunter olarak yaşadığım hayatta üretememe yoksunluğunu yaşıyordum. Evimde bir solucan komposto yapmamla beraber başlayan daha sonra arkadaşlarımın “tuhaflaşma” adını vereceği süreç benim için başladı. Haftanın en az 5 gününü iş gereği dışarda geçiren biri için solucanları besleyecek atığı üretmek bir sorun haline gelince, hem iş yerimdeki iş arkadaşlarım hem de komşularım durumdan şöyle haberdar oldu: “Çöplerinizi bana verin, solucanlarımı besleyeceğim”. Artık güvenliğe benim için sebze kabukları, meyve atıkları bırakılıyordu. 12 ayın sonunda elde ettiğim 50 kg solucan gübresinden yola çıkarak, 250 kg gıda atığın toprağa dönüşümünün haklı gururunu yaşadım.

Şehir atıklarının dönüştürülmesine o kadar çok mesai harcıyordum ki; aslında üretemediğim için dönüştürmeye çalıştığımı fark ettim. Bu arada onarıcı tarım yöntemleri, biyoçeşitlilik, yerel tohum, kuraklaşma, su, sağlıklı gıda üzerine araştırmalar yapıyordum. Şehirden çıkan pek çok yeni köylüyle tanışma fırsatı buldum. Herkes kendi toprağında permakültürden, bütüncül yönetime muhtelif teknikler üzerine çalışıyor ve harika ürünler üretiyorlardı. Ancak, konu atmosferde bulunan, 200 giga ton fazla karbonun ait olduğu yere, toprağa dönmesi için yeterli değildi. Onarıcı tarımla üretim yapılan alanların çoğalması gerekiyordu. Kooperatifleşme fikri böyle gelişmeye başladı.

Burak Becan: Bize biraz Seferi Kadınlar Kooperatifi’nden bahseder misiniz? Neler yapıyorsunuz?

Tuğba Hilal Avcı: 2016 yılında İzmir Seferihisar’da küçük bir arazi alıp, taşınarak, küçük üreticilerle çalışmaya başladım. Tıbbi bitkiler üzerine ilk denemelerimi yaparken, küçük arazilerde de kayda değer gelir elde etme yollarını incelemeye başladım. Dünya çiftçiliğinin önemli çoğunluğunu oluşturan küçük üreticilerin, küçük topraklarında, katma değeri yüksek ürünlerden hangileri ile yol alınabilirdi? Anadolu coğrafyasının tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliği ve 2020 rakamları ile 1.46 trilyon Amerikan Doları pazar büyüklüğü olan ilaç sektörünün yalnızca %3’ünü kapsadığı tahmin edilen bitki moleküllü ilaç üreticisi firmaları bir arada düşünmeye başlayınca, çok kıymetli bir fırsat olduğunu fark ettim. Çünkü; onarıcı tarım ile ekilen alanlar artmalı, dolayısı ile çiftçiler katılımcı olmalı, hızla tükenen çiftçi nüfusu ekonomik olarak canlandırılmalı, sermayesi de en güçlü olduğumuz bio çeşitliliğimiz olmalı yaklaşımı ile Seferi Kadınlar Kooperatifi’nin düşünsel temelleri atılmıştı.

Seferi Kadınlar Kooperatifi; onarıcı tarım yöntemleri kullanarak, iklimi onarmak, suyu korumak üzere 2019 yılında kuruldu. Çiftçilikten çıkan, arazisini elden çıkaranların yerini, şehirden gelen yeni çiftçiler almaya başlamıştı. Hemen hemen aynı fikirlerle kırsala göçenlerle beraber yol almaya başladık. Kırsala göçmek isteyip, muhtelif sebeplerle göçe başlayamamış bir kesim de Seferi Kadınlar ortaklarından.

Burak Becan: Profesyonel çalışma hayatının yanında farklı alanlarda da bir şeyler yapmak isteyen kişilere tavsiyeleriniz var mıdır?

Tuğba Hilal Avcı: “Profesyonel çalışma hayatının yanında” hobi olarak yapılacak pek çok konu var. Tarım bunlardan biri değil, hayvancılık hiç değil. Şehir hayatından çıkamayanlar için “dönüştürücülük” tavsiye edebilirim.

Burak Becan: Türkiye’de tarımın gelişmesi adına nelerin yapılabileceğini düşünüyorsunuz?

Tuğba Hilal Avcı: Anadolu coğrafyası bir hazine. Maalesef, bu hazineyi etkili şekilde ekonomiye kazandıramıyoruz. Ekolojik olarak neredeyiz? Ne ile hem ekolojiye hem ekonomiye hem üreticiye kazandırabiliriz sorularını düşünüp, çözümler üretecek merkeziyetsiz zihinlere ihtiyacımız var.

Biz şu sıra, rüzgar yakalayıcıları kullanarak tarlayı soğutup, nem kapasitesini koruyabileceğimiz ekolojik çözümler üzerine de çalışıyoruz. Havadaki nemi hasat eden sistemleri daha düşük maliyet, daha basit sistemlere dönüştürmek üzerine de çalışıyoruz. 2038 yılında Mersin ve Antalya’nın tamamen çölleşeceği bir sır değil. Nasıl ki; deprem olmadan önce binalar güçlendirilmeliydi ise, çölleşme gerçekleşmeden; çölleşmeyi durdurmak veya çölde üretimi planlayacak parlak zihinlere ihtiyaç duyuyoruz. Himalaya çöllerinde Sonam Wangchuk gibi bir deha sayesinde, buz kuleleri ile tarım yapabiliyorsa, biz de Anadolu coğrafyasında şimdilik çok daha naif şartlarda pek çok çözüm geliştirebiliriz.

Burak Becan: İlerleyen dönemde tarım ve kooperatif alanında neler yapmak istiyorsunuz?

Tuğba Hilal Avcı: Türkiye’nin Sonam Wangchuk’larını keşfetmek, maliyeti çok düşük, basit ama zekice çözümler üreterek, sürdürülebilirliği sağlamak istiyoruz.

Kooperatifçiliğe gelince; teknik olarak küçük sermayelerin bir araya gelip, finansal güce dönüşmesi amaçlı organizasyonlar olarak özetleyebileceğimiz netlikte. Ancak, öyle ilerlemiyor. Uzun soluklu projeksiyonlar kurgulayabilmek için gereken alt yapıyı, “workshoplar, eğitimler” ile kazandırmaya çalışarak yol alamadığımız gerçeğini kabul etmemiz ve bağımsız “çözüm grupları”, “çözülmüş sorunları yaygınlaştırmak için iletişim ağları”, “çözümleri iyileştirmek üzere yeni tasarımlar, yeni bakış açıları” kazanmalıyız.

 

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 132. sayısında yayımlanmıştır.