artwork

Yeni ümitler

3 yıl önce

0

The Lovett School son sınıf öğrencisi olan Efe Bilgin, pandemi gölgesinde geçen 2020 yılını değerlendirirken, edindiğimiz deneyimlerden de dersler çıkarmamız gerektiğini belirtiyor.

 

10..9..8..7…..3..2..1… 2020!

İşte 2020! (tokat gibi geldi).

2020 ile alakalı kuşkusuz olarak söylenebilecek tek şey COVID-19. İnsan hayatını donduran, herkesi sonsuz bir korkuya düşüren ve kimsenin aklının ucundan bile geçemeyecek olaylara sebep olan bir virüs.

Korona başlarken gerçekten içimde bir ümit vardı. Her zaman diyordum ki; bu, bir noktada geçecek, her şey çabucak yoluna girecek, aşı bulunacak ve biz her zamanki yaşantımıza hemencecik kavuşacağız. Büyük yanılmışım…

İlk başlarda kimse hastalığın normal hayatı nasıl etkileyeceğinden emin değildi. Akıllara gelen sorular daha çok, insanlara bulaşma oranı ve ne kadar ölümcül bir virüs olabileceği ile alakalıydı. Ancak zaman içerisinde, insanların korkuları ve endişeleri farklı bir hale bürünmeye başladı. Bunda yanlış bir şey yok, her şey çok doğal. Zaman içinde insanların fikirleri değişkenlikler gösterebiliyor, hele ki hayatın neler getirdiğine dayalı olarak…

2020, özellikle Mart ayından itibaren, gerçekten çok zorlu geçen bir maraton gibiydi. Maraton mu? Ne maratonu diyeceksiniz tahminen, maratonun insanların keyifle yaptığı bir uğraş olduğunu düşünerek. Maraton, çünkü biz farkında olmadan artık zaman kavramımızı yitirmeye başladık, tıpkı bir maratonda yarışan atletin zaman kavramına düzgün bir şekilde sahip olamaması gibi…

Bir anda bütün hayat ekran başında geçmeye başladı. Sabah uyanıyorum, bir şeyler atıştırıyorum, sonra direkt bilgisayar başındayım. Her gün, hiç aksatmadan… Derslere internet üzerinden bağlanıyorum,

bir bakıyorum ki karşımda bıkkınlıktan ne yapacağını bilmeyen yüzlerce surat, herkes boş boş önündeki kameraya bakıyor ve bir şeyler dinlemeye çalışıyor.

Öte yandan sosyal medyadaki arkadaş grupları içinde dile gelen negatif düşünceler ve herkesin ne kadar sıkıldığını onlarca kez anlatması…

Hayat bambaşka bir hal almıştı. Her günümü beraber geçirdiğim, hayatının her anında yanında olduğum insanları göremiyordum. Tek desteğim annem ve babamdı ev hapsi dönemimde. Onlara da ne kadar teşekkür etsem az.

Hayatı bir plak olarak görsek, plak takıldı da mı böyle oluyor diye düşünebiliriz. Her gün aynı şey.

Korona hiç şüphesiz insan psikolojisinde de inanılmaz büyük bir hasara yol açtı. Ailesel sağlık problemleri, ekonomik sıkıntılar, anlaşmazlıklar ve daha akla gelmeyen birçok şey… İnsanlar artık dışarı çıkamamanın getirdiği mental çökütüyü de yaşamaya başladılar. Özellikle de kendi jenerasyonum için diyebilirim.

Lisenin son dönemleri hiç kimsenin beklediği gibi eğlenceli geçemiyordu, birçok sporcunun son senesi olan dönem hiç yaşanmadı, üniversiteye geçiş için herkesin odaklanacağı ve çok çalışacağı ortam asla sağlanamadı ama bunların hepsi bir yana: Hayat aynı olmadı.

Şimdi düşününce tabii ki keşke hiç yaşanmasaydı diyorum ama belki de ileride dönüp baktığımda “Evet, ben korona ile yaşamı tecrübe ettim” diyeceğiz diye umuyorum.

Bence gerçekten bütün bu imkansızlıklar, insan yaşamı için çok önemli bir ders niteliğinde. Benim gördüğüm kadarıyla koronavirüs ve yaşattığı her şey insanların hayata karşı bakışlarına çok ciddi bir katkıda bulundu. Çünkü hepimiz, günlük hayatımızda yaptığımız o basit gelen şeylerin aslında ne kadar önemli olduğunu anladık, onlardan eksik kalınca.

2021 bence hepimiz için bir ümit olarak yer alıyor hayatımızda.

Umarım bu sene herkese yaşadığı zamanın kıymetini bilmeyi ve yaptığı en basit işlerin bile aslında ne kadar büyük bir motivasyon kaynağı olduğunu anlatmıştır.

Şu anda bütün bu yaşananların -her ne kadar kötü olursa olsun- bir işe yaraması inancını içimizde taşıyorsak, bu olanlardan bir ders çıkarmamız gerekir. Eğer hiçbir şey öğrenmediysek, zamana yenik düşmüşüz demektir.

 

Efe Bilgin, 18

The Lovett School, Öğrenci

 

 

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 108. sayısında yayımlandı.