artwork

Şapka ve Fil: “Burada bizim patronumuz iyi fikir”

6 yıl önce

0

İsmini Küçük Prens’in başındaki öyküden alan, hem dijital hem de konvansiyonel alanlarda varlığını gösteren ajans Şapka ve Fil, iyi fikrin yer alabileceği tüm alanları sahiplenerek gerek müşterileri için dijital oyun tasarlıyor gerekse de sosyal medya kampanyaları geliştiriyor. Şapka ve Fil ile Ankara’da reklamcılığı ve gelecek vizyonlarını konuştuk.

Bilmeyenler için, ajans hakkında genel bilgilerle başlayabilir miyiz?

Öncelikle isim konusuna açıklık getirelim çünkü eğer kitabı okumadılarsa bizi duyanların sordukları ilk soru bu oluyor. Evet, Şapka ve Fil ismi Küçük Prens’in hemen başındaki öyküye atıfta bulunuyor. Okuyanların, okumayanlara anlatacağını umuyoruz. :)

Şapka ve Fil Reklam Ajansı 2012 yılında 3 kişi tarafından kuruldu. Bu üç kişi, sektörel geçmiş ve yeteneklerine dayanarak ajanstaki departman altyapılarının oluşmasına katkı sağladı. Üç kişiyle başlayan yaratıcı süreç, şu anda 20’ye yakın arkadaşla yoluna devam ediyor. Gerek iş potansiyeli, gerek ciro, gerek müşteri memnuniyeti bakımından her yıl kendini neredeyse ikiye katlayan bir yapımız var. Kendimiz için oluşturduğumuz ikinci 5 yıllık planın henüz başlarındayız ama hedeflerimizi büyük oranda yakalayacağımızı şimdiden öngörüyoruz.

Ajans hangi alanlara yöneliyor, neler yapıyor?

Şapka ve Fil, hem dijital hem de konvansiyonel alanlarda varlık gösteriyor. Aslında ajans olarak, mecraları ya da medyaları ayırmak yerine iyi fikrin yer alabileceği tüm alanları sahipleniyoruz. Müşterilerimiz için dijital oyun da tasarlıyoruz, HTML tabanlı 3D proje de geliştiriyoruz. Sosyal medya için kampanya da geliştiriyoruz, bayi toplantıları ya da fuarlarına konsept çözümler de üretiyoruz. Kısaca, burada patron iyi fikir oluyor. Müşteri problemi neredeyse biz de ona dönük yaratıcı çözümler getiriyoruz.

Ankara’daki bir ajansın İstanbul’dakilere göre avantajları ve dezavantajları neler?

Ankara’daki bir ajansın İstanbul’dakilere göre avantajı da dezavantajı da Ankara’da olması. Üç gün boyunca ajansta uyumak zorunda kalmamak, trafikte uzun saatler geçirmemek, 20 milyonluk insan kalabalığının ve bunun yarı nüfusuna sahip metrobüslerin sıkışıklığını yaşamamak bakımından kendimizi avantajlı görüyoruz. Ayağını yorganına göre uzatan hatta yorganı katlayıp ayağının altına alacak kadar sağlamcı olan cesur(!) girişimcilerse dezavantajımız.

Şapka ve Fil olarak çalışan bulmakta zorlanıyor musunuz, yeni iş arkadaşları alırken kriterleriniz neler?

Bütün motivasyon konuşmalarımızın başında şunu söylüyoruz: “Fikir grip gibidir, kimden kaptığınızı bilemezsiniz.” Bu sözün temel vurgusu, bireyselliğin değil takım olmayı başarmanın önemli olduğu. Dolayısıyla takım olmayı başaramayacak arkadaşların bizimle, bizim de onlarla yolumuz genelde kesişmiyor. Bunu sağlayan bir arkadaşın alanındaki kişisel yetenekleri ve dünyayı okuma biçimi ise diğer kriterlerimizi oluşturuyor. Sorunun ilk bölümünü cevaplayacak olursak; evet, tüm bu özellikleri taşıyan arkadaşları bulmakta zorlanıyoruz.

Bundan sonrası için hedefleriniz neler?

Reklamcılığın bir varoluş biçimi olduğunu ve dünya üzerinde iz bırakma amacı taşıdığını düşünüyoruz. Zihnimizin bir yanında “Akşama babacığım unutma Ülker getir.” jingle’ını söylüyorsak, girişimcilik öyküleri için hâlâ “Sucu Çocuk” reklamı net bir örnek olarak kullanılıyorsa ya da kadının toplum içinde güçlenmesi denilince 1941 yılında yapılan “We can do it” anılmadan geçilmiyorsa, işte o zaman reklamcılık, hayatlarımızda iz bırakmış demektir. Şapka ve Fil’in her zamanki en büyük hedefi hepimizin hafızalarında iz bırakacak ve toplum değişimine etki edecek reklamlar tasarlamak olacak.

Ankara’da reklamcılığın başlıca sorunları neler?

Sorun deyince genelde sızlanmalarla karşılaşırsınız. Biz sızlanmayı sevmiyoruz. Bunun yerine harekete geçme ve çözüm üretmeyi seven bir ajansız.

Ama ille de bir şeyler söyleyeceksek, sorunların ve dolayısıyla sızlanmaların kaynağında “özgüven eksikliği”ni görüyoruz. Hem müşteri boyutunda hem de reklam ajansı gibi yaratıcı sektörlerde büyük oranda ürkeklik söz konusu. Bu ürkeklik, sektöre katkı yapabilecek birçok işin sesinin daha cılız çıkmasına neden oluyor.

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye’nin 78. sayısında yayımlandı.