artwork

“Renklerin ve çiçeklerin içinde doğup büyüdüm”

10 ay önce

0

Sanata, sanayiye, öğrenmeye ve üretmeye tutkun bir insan… Arnica Yönetim Kurulu Başkanı Senur Akın Biçer, iş dünyasındaki başarısının yanında, sanata olan tutkusu ve yatırımları ile 133. sayımızda “The Story” köşemizin konuğu oldu.

Senur Akın Biçer

Küçük elektrikli ev aletleri sektöründe ortaya koyduğu ürünlerle mucit mühendis” olarak bilinen Hasan Akın’ın kurduğu Arnicanın Yönetim Kurulu Başkanı Senur Akın Biçer, iş dünyasındaki başarısını sanata yönelik yatırımlarıyla taçlandıran bir isim. Aynı zamanda Japon fırça sanatı sumi-e ressamı da olan, yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda sergi açan Senur Akın Biçer, çağdaş Türk sanatı açısından önemli bir projeyi de hayata geçirdi. Mersin Borcak Yaylası’nda düzenlenen Arinca Art Land Sanat Çalıştayları, Mersinin ve Türkiyenin adını uluslararacsı sanat alanına taşıyor. Senur Akın Biçer Arnica Art Land için Bu proje 2011 yılında aniden kaybettiğimiz babam Hasan Akın’ın anısına saygı duruşumuzun elle tutulur hali” açıklamasını yapıyor.

Burak Becan: Ruhuma en yakın sanat” dediğiniz Japon fırça sanatı sumi-e ile tanışmanız nasıl oldu?

Senur Akın Biçer: Resim yapmayı hep çok sevdim. Farklı ülkelerin, kültürünü, sanatını tanıyabileceğim her fırsatı da değerlendirdim. İş seyahatleri nedeniyle yurt dışına çıktığımda muhakkak o ülkenin sanatını ortaya koyan eserleri görebileceğim müzeleri, sergi salonlarını geziyordum, hala da öyleyim. 

1993 yılında Hong Konga yaptığım bir iş gezisinde de arta kalan vaktimi galeri, müze gezerek değerlendiriyordum. Bir de sumi-e atölyesine katılmıştım. Bu sanat ile tanışmam da o tesadüf sayesinde oldu. Sonrasında iş yaptığımız Tayvanlı bir arkadaşımdan malzemeleri temin ettim. Bana bir de kitap yollamıştı. Japon fırça sanatı olarak bilinen ve mürekkep ile yapılan sumi-e, ruhuma en yakın sanat. Çünkü en az fırça darbesi ile resmetmek istediğiniz objeyi, manzarayı yapıyorsunuz. Ürün tasarımında da ürünü tek (unique) kılan kendine has çizgisidir. Ayrıca bu sanatta boşluğu iyi kullanarak çizginin gücünü ortaya çıkarıyorsunuz. Sumi-e sanatında boşluk-doluluk dengesini iyi kullanmanız gerekli. 

Burak Becan: Sanayi sektöründe önemli bir iş kadınısınız. Sanata olan tutkunuz nereden geliyor ve profesyonel iş yaşamının dışında sanata dair neler yapıyorsunuz?

Senur Akın Biçer: Renklerin ve çiçeklerin içinde doğup büyüdüm. Bu yüzden sanat benim bir parçam. Çevresinde mucit mühendis” olarak  bilinen  babam Hasan Akın, her yeni üründe tasarıma büyük önem verir, ressamlar, heykeltıraşlarla birlikte çalışırdı. O sanatçılar aynı zamanda babamın arkadaşı olurdu. Ben de onların sohbetlerini dinleyerek büyüdüm. Resim yapmayı hep çok sevdim. Az önce anlattığım gibi sumi-e ve tezhip eğitimleri aldım, kişisel sergiler açtım, karma sergilere katıldım. Yani kendim de sanatçı olma yolunda ilerliyorum. Kağıtlarımın, fırçaların ve boyaların içinde kendimi güvende hissediyorum.

Öte yandan çocukluğumda mutlaka eve her gün bir gazete ve aylık dergiler girerdi. Rahmetli annem, her çıkan çocuk dergisini alırdı. Dergi takip etme alışkanlığım hala devam ediyor. Dahası bir kültür sanat dergisi çıkarmaya başladım. Pandemi döneminin ardından sanat için yeni yolculuklara çıktığımı söyleyebilirim. Sanatın önemli isimleriyle söyleşiler yaptığım bir dergiyi ekibimle beraber hazırlıyorum. İmtiyaz sahipliğini yaptığım ve üç ayda bir okuyucuyla buluşan İthaf Sanat’ı, sanata gönül verenlere ithaf ediyoruz.

Ayrıca Arnicanın adını sanatla özdeşleştiren projeleri hayata geçiriyoruz. Kardeşim Serhan Akın ile birlikte, İstanbul Avcılardaki fabrikamızın önünde bulunan siloları sanatsal objelere çevirmek istiyorduk. Küratör-sanatçı Denizhan Özerin sunduğu projelerden Zirveye Çıkanlar”ı uyguladık. Denizhan Bey ile bu tanışıklık ve iş birliği Mersin Borcak Yaylası’nda düzenlediğimiz Arnica Art Land Sanat Çalıştayı projesini gerçekleştirmemizi sağladı.

Burak Becan: Bize Arnica Art Land’den bahsedebilir misiniz?

 Senur Akın Biçer: Arnica Art Land, kısaca rahmetli babama saygı duruşumuzun elle tutulur hali diyebilirim. Artistik direktörlüğünü Denizhan Bey yapıyor. Sanatı sadece büyük kentlerde yapılan ve erişilen bir uğraş olmaktan çıkarıp tüm ülkeye yaymayı hedefliyoruz. Bu nedenle Mersin Borcak Yaylası’nda her taşında babamın emeği bulunan yayla evimizin de içinde yer aldığı 30 dönümlük arazide sanat çalıştayları düzenliyoruz. Bu ev 2009da tamamlanmıştı, babamı ani bir şekilde 2011 yılında kaybettik. Onun çok emek verdiği, özen gösterdiği  bir alanı sanat etkinliğinde kullanarak ona saygı duruşunda bulunmak istedik.

İlkini 23-30 Ağustos 2022 tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz çalıştaya Türk resminin usta, orta ve genç kuşak sanatçılarından 32 ressam katıldı ve 80den fazla eser üretildi. Eserler, önce Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesindeki fabrikamızda ardından da Mersin Güzel Sanatlar Galerisinde sergilendi. Amacımız farklı tarz ve teknikleri kullanan sanatçıların doğayla iç içe bir ortamda sanat üretmesi ve sanat konuşması. Bu yıl da temmuz ayının ortasından itibaren birer haftalık üç dönemde, toplamda 50ye yakın sanatçının katılımıyla resim ve heykel çalıştayı gerçekleştireceğiz.  Yine eserler önce fabrikamızda ardından Mersin, Adana ve İstanbuldaki galerilerde sergilenecek.  Arnica Art Land, uzun soluklu bir proje. Mersinin adını sanatla bütünleştirmeyi, Türkiyenin uluslararası sanat platformlarında daha iyi temsil edilmesini amaçlıyoruz. En önemli hedeflerimizden biri de Mersine çağdaş sanatlar müzesi kazandırmak. 

Burak Becan: Profesyonel çalışma hayatının yanında farklı alanlarda da bir şeyler yapmak isteyen kişilere özellikle kadın girişimcilere ve genç sanatçılara tavsiyeleriniz var mıdır?

Senur Akın Biçer: Sanatla iç içe olmanın, estetik bakış açısının peşine düşmenin iş yaşamımda, yönetim şeklimde çok olumlu etkileri oldu, olmaya da devam ediyor. Buradan bakınca bu soruya cevap verirken çok yönlü olmayı, zihne farklı bakış açıları kazandırmak anlamında kıymetli bulduğumu vurgulamak isterim. Rutin ya da tek yönlü bir iş yapmayı, yaratıcılığın beslenmesi ve zihnin farklı çalışması yönünde büyük engel olarak görüyorum. Bu yüzden yaptığımız işte farklılaşmanın yolu zihni zaman zaman şaşırtmaktan geçiyor. Yeni deneyimlere açık olmak, paylaşmak önemli. Hepimizin ilgisini çeken, yeteneğini ortaya koyabileği alanlar farklı olabilir. Bunu bulabilmek için de karşımıza fırsat çıkmasını beklemeden merakla araştırmak gerek diye düşünüyorum. İlk anda aklıma gelenler, söyleyebileceklerim bunlar…

Burak Becan: Gelecekte de ülkemizdeki kültür ikliminin gelişmesine katkı sunmaya devam edecek misiniz? Hayal ettiğiniz şeyler var mı?

Senur Akın Biçer: Elbette, her zaman… Çünkü paylaşmanın gücüne inanıyorum. Marka kimliğimizi konuşurken de bu ülkeye, bu topraklara olan sorumluluğumuza vurgu yaparız hep. Şu aralar üzerinde durduğum en büyük hayalim, Mersinde bir müze kurmak ve Borcak Yaylası’ndaki evimizi sanat yapılan bir ortama çevirmek. Hayallerimi gerçekleştirmek için de projeleri hayata geçiriyoruz.  

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 133. sayısında yayımlanmıştır.