artwork

Ofis Mimarisi: dDf

11 yıl önce

0

Bu haber Campaign Türkiye’nin Nisan 2012 sayısında ‘Romalıların yaşa ve yaşat kuralı dDf ofisinde’ başlığıyla ve İç Mimar Selim Şenok imzasıyla yayınlandı. 

Eski bir şapka fabrikasındaki dDf ofisi 80 kişilik ekibe keyifli bir çalışma ortamı yaratırken tüm çalışanlardan yansımalar ve etkiler taşıyor.

Hasköy Koç Müzesi yanında bulunan 2.800 metrekarelik eski bir şapka fabrikası… Kimin aklına gelirdi ki burası çok keyifli bir ofise dönüşebilir? dDf kurucu ortakları Arhan Kayar, Esra Ekmekçi ve Doğan Ekmekçi’nin  aklına gelmiş ki hayata geçirmişler.

Eski şapka fabrikası, yeni dDf ofisi

Arhan Kayar, mimar ama hiç mimarlık yapmamış. Yine de hep tasarımın ve yaratıcılığın içinde olmuş. Bunların yanına mimarlık bilgileri ve Esra ve Doğan Ekmekçi’nin vizyonları da eklenince ortaya çıkan bu başarılı ve keyifli konsept tabii ki 80 kişilik ekibin motivasyonunu da olumlu şekilde etkiliyor. Buradaki bir diğer önemli motivasyon unsuru ise, çalışanların hepsinin ofis dekorasyonuna bir şeyler katması, böylece onlar için burası yaşayan ve kendilerinden de bir şeyler buldukları bir yer oluyor. Romalıların kuralı “yaşa ve yaşat” dDf ekibi tarafından ofislerinde uygulanmış gözüküyor.

Dinlenme ve kreatif alan… Çalışanların hayal güçlerini canlandırmak için tercih ettikleri kat

1993 yılında kurulan Dream Design Factory, 2008 sonu Beyoğlu’ndaki binasından buraya taşınmış. 1945 yılında Cahit Acıman tarafından kurulan bu şapka fabrikası, kapandıktan sonraki  yıllarda kendi haline bırakılmış. Üç ortak bu bölgedeki dokuyu inceleyerek binanın tuğla kaplanmasına ve orijinal halinin kalmasına karar vermiş. Mühendis bir arkadaşları ile detayları çözerek işe başlamışlar. Pencereleri büyüterek içeriye daha fazla ışık girmesi sağlanmış.

Kütüphane ve çalışma alanı

Karşılama objesi cam fanus içindeki şapka

Binanın ana girişi yandan. İçeri girildiğinde sizi ilk olarak cam içinde bir şapka karşılıyor. dDf bu binada kendi bünyesindeki beş firmayı barındırıyor. Hepsine ayrı ayrı katlar veya bölümler sağlamışlar. Ama görsel olarak sanki tek firma. Bunun nedeni ise neredeyse tüm işleri birbiriyle bağlantılı. Giriş katında bulunan çalışma alanı ise binanın en alçak tavanlı bölümü. Aslında tavan yüksekliği normal ama diğer katların tavanları o kadar yüksek ki, insana alçak hissi veriyor.

Çalışma mekanlarından biri

Personele verilen önem görülüyor

İş tasarım olunca personele verilen önem burada biraz daha ön plana çıkıyor. Çatı katı dinlenme ve kreatif alanı olarak düşünülmüş. Tabii bir bölümünde de Adquarters firmasının bulunduğunu belirtmeliyiz. Aynı zamanda da eğitim ve ufak konferanslara da ev sahipliği yapan bu katta bilardo masası, birbirinden farklı berjerler,  eski bir lunapark çarpışan arabası, masalar ve bir ağaç gövdesi var. Bu ağaç gövdesi Gürsel Ergin tasarımı. İçine giriyor ve tavandaki deliklerden bakarak hayal gücünüzü yeniden canlandırıyorsunuz.  Bazı partilerin de bu katta yapıldığı söylentileri var.

Dinlenme alanı

Üst katlara çıkmak için asansör olsa da insan merdiveni kullanmak istiyor. Çünkü tamamen cam olan merdiven holü, duvarlara asılan teşekkür ve başarı belgeleri ile süslenmiş. Bunlara bakarken iniş çıkışlar daha keyifli bir hale geliyor. Tabii bu arada kafeterya kısmında kimlerin olduğunu da görebiliyorsunuz. Tamamı cam olan kafeterya binaya ek olarak yapılmış. Gerçek bir kafe havasındaki bu mekan samimi toplantılara da ev sahipliği yapıyor.

Design Spirit sergisi

Açıklık ve şeffaflık…

Toplantı ve yönetici odaları gibi özel mekanların gerektiği birinci katta şeffaf cam ve beyaz lake ile oluşturulan bölmeler  aynı zamanda görsel iletişimi de sağlıyor. Bu katın en dikkat çeken yeri ise tabii ki Arhan Bey’in odası. Değişik objeler ile donatılmış hepsi birbirinden farklı ve özel olan bu objelere bakmaya başlarsanız zamanda kaybolursunuz…

Yönetici odaları şeffaflığı, kum torbası rekabeti vurguluyor Arhan Kayar’ın odası

Toplantılar zorlu mu geçiyor acaba?

Diğer taraflara yürürken holde duran bir kum torbası ve boks eldivenleri hemen dikkat çekiyor. Buradan toplantı odalarına gidiliyor…  “Acaba toplantı zorlu mu geçecek yoksa ekip burada stres mi atıyor” ikileminde kalarak devam ediyorsunuz. Büyük toplantı odası önünde duran ve tavana asılı özel bir tasarım  langırt çıkıyor karşımıza. Hüseyin Alptekin ve Michael Morris tasarımı olan bu obje ikilinin birlikte çalıştıkları ilk iş. Diğer duvarları ise Bedri Rahmi ve Arhan Bey’in kendi tabloları süslemiş. Etrafta bulunan başka sanat ve tasarım eserlerini yazmaya çalışırsak herhalde tüm dergiyi bize ayırmaları gerekecek.

Büyük toplantı masasının arkasındaki tasarım dolu keyifli mekan

Büyük toplantı odasına geçtiğimizde paslanmaz çelik ve kumlanmış camdan oluşan masa ve Eames alüminyum sandalyeler çok şık duruyor. Duvarlarda Türkiye filmlerinden alınan ödüllerin yanı sıra benim çok hoşuma giden,  inşaat sırasında buldukları, şapka fabrikasının aldığı sipariş formlarını çerçeveleyerek asmalarıydı. Toplantı masası arkasında bulunan yine Gürsan Ergil tasarımı bir bank ve Adnan Serbest tasarımı sandalyeler ile rahat toplantılar da düşünülmüş. Büfe üzerinde ise yine çeşitli ödüller ve Erdem Alkan’ın tasarımı İstanbul’un yedi tepesini ifade eden objelerden oluşan eseri var.

Arhan Kayar’ın odası… Zamanda kaybolunan yer

“Taşabilen” insanlar için

Binanın en alt katı ise gerçekten görülmeye değer. Bir bölümünde Design Library adını verdikleri kütüphane ve çalışma alanı, bir tarafında ise Design Sprit sergisi bulunuyor. Design Sprit, 2005 yılından beri Design Week haftasını düzenleyen dDf tarafından 2010 İstanbul Kültür Başkent’i etkinliği ile ortaya çıkmış, 40 yaş altı 40 tasarımcı sergisi. Burada birbirinden ilginç tasarımları görebilirsiniz. Bazıları bildiğimiz bazları ilk defa gördüğümüz bu tasarımlar insanın bir Türk olarak gururunu okşuyor.

Detaylar…

Design Library ise birbirinden renkli yüzlerce kitabın olduğu, dDf ekibinin aradığını bulabileceği ve keyifle çalışabileceği bir ortam. Okumak dolu bir adam, konuşmak hazır bir adam, yazmak da tam bir adam yapar derler. Görülüyor ki bir insanın dolması için okuması lazımdır, çünkü dolu olmayan bir insan hiçbir zaman “taşamaz.” Yeni fikirler ve buluşlar ise hep “taşabilen” insanların eseridir. dDf ekibi de Şapka Fabrikası’ndan “taşıyor.”

Duvarlardaki objeler

Dünyaya hükmetmek isteyenler dünyayı tanımalıdır…  Bence dDf bu mantık doğrultusunda, kreatif ve dinlenme alanları ile, ekibine iyi bir çalışma ortamı sağlayarak, diğer tasarımcıların sergisini ofisin içine getirerek ve çok keyifli bir kütüphane yaparak, tüm çalışanlarının vizyonunu maksimumda da tutarak müşterilerine en iyi servisi veriyor.

Dream Design Factory, hem Şapka Fabrikası ile hem firma isminde yer alan diğer kelimelerine en doğru biçimde duygu veren bir ofis.

A. Selim Şenok / İç Mimar – SŞ Mimarlık