Site icon Campaign Türkiye

Nobel’in PR problemi

Nobel’in prestiji her geçen gün biraz daha düşüyor. 2013’te verilecek ödül, kritik öneme sahip olacak ancak Nobel’in bunun yanında etkili bir iletişim danışmanlığına ihtiyacı var.

Sinemada Oscar neyse, bilimin Oscar’ı da hiç tartışmasız Nobel ödülleri… Ancak Nobel Komitesi’nin son yıllarda dağıttığı ödüller büyük tartışma yaratıyor. ABD Başkanı Obama’ya ilk yılında verilen Barış Ödülü ne kadar tepki çektiyse AB’nin ‘dünya barışına yaptığı katkılardan dolayı’ bu yılki ödülün sahibi olması da o kadar garipseniyor. Durum böyle olunca Nobel, halkın gözünde değersizleşen ve kendi kendini bitiren bir PR faciası olmaya doğru gidiyor. Oysaki 100 yılı aşkın süredir dağıtılan bu ödüller dünyanın en prestijli ve tartışmasız ödülleri olmalıydı. En azından İsveçli efsane Alfred Nobel, 1896’daki ölümü sırasında bıraktığı vasiyetinde bunu amaçlamıştı.

111 yıldır veriliyor

Gelin önce Nobel ödüllerinin tarihçesine bir göz atalım. Alfred Nobel tarafından kurulan dernek, insanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek amacını taşıyan bu ödülü 1901 tarihinden bu yana dağıtıyor. Ödül; İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, İsveç Akademisi, Karolinska Enstitüsü ve Norveç Nobel Komitesi tarafından kişiler veya kuruluşların fizik, kimya, edebiyat, barış ve fizyoloji veya tıp alanlarındaki olağanüstü başarılarına veriliyor. Şimdiye dek bu ödülü alan 900’e yakın kişi madalya ve sertifikaların yanı sıra yıllar içinde miktarı değişen para ödüllerine de layık görüldü. 2012 yılı itibarıyla her alanda ödül kazanan kişiye 1,2 milyon dolar veriliyor.

Nobel ödüllerine yöneltilen en büyük eleştiri, ödülün çoğu zaman siyasi amaçlarla verildiği iddiası. Hatırlayacaksınız Orhan Pamuk 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen ilk Türk olduğunda Türk basınında, ‘Yazdıklarına mı söylediklerine mi?’ tartışması başgöstermişti. Aslında bu sadece Pamuk’a has bir durum değil. Nobel Edebiyat Ödülü hemen hemen her yıl siyasi söylemleri de en az eserleri kadar ses getiren kişilere veriliyor. Bu da Nobel komitesinin siyasi bir duruş sergilediği eleştirilerine neden oluyor. Ancak özellikle son yıllarda tartışmanın en yoğunlaştığı ödül Barış Ödülü…

Sansürcü Çinli’ye ödül

2009 yılında ABD’nin ilk siyahi başkanı olan Barack Obama’ya, hem de Irak ve Afganistan savaşlarını ‘Başkomutan’ sıfatıyla yönetirken verilen Barış Ödülü, şimdiye kadar belki de Nobel’lerin en tartışılan ödülü olarak tarihe geçmişti ki Nobel Komitesi bu yıl daha da tartışma yaratan kararlara imza attı. Edebiyat alanında ödül Çinli yazar Mo Yan’a verildi. Yan, sadece Komünist Parti üyesi olmakla kalmıyor, ayrıca ‘bazı şartlar altında sansür uygulanmanın bir sakıncası olmadığını’ söyleyebilecek kadar Nobel ilkelerine de aykırı idealleri olan bir isimdi. Edebiyat Ödülü için bu tartışma devam ederken Barış Ödülü’nün Avrupa Birliği’ne verilmesi Nobel için daha da büyük bir prestij kaybına kapı araladı.

Türkiye vurgusu

Barış Ödülü için kulislerde WikiLeaks sitesinin kurucusu Julian Assange, Arap Uyanışı’na katkıda bulunan sanal yazarlar ve Rusya’daki aktivistlerin ödüle layık görülebileceği konuşuluyordu. Fakat ödül Avrupa Birliği’ne verildi. Norveç’in başkenti Oslo’daki Nobel Enstitüsü’nden yapılan açıklamada komite başkanı Thorbjoern Jagland, AB’nin 60 yılı aşkın süredir Avrupa’da insan haklarına, demokrasiye ve barışa olan katkılarından dolayı ödüle layık görüldüğünü açıkladı. Ödülün gerekçelerinde Avrupa Komisyonu’nun yayınladığı son İlerleme Raporu’nda yerden yere vurulan Türkiye’ye de atıfta bulunuldu. AB’nin başarılarının arasında gösterilen Türkiye için, “Geçen 10 yılda Türkiye’nin üye olma olasılığı ülkedeki demokrasi ve insan haklarının gelişimine katkıda bulunmuştur” ifadesi kullanıldı.

İspanya ve Yunanistan gibi her dört kişiden birinin işsiz olduğu, sosyal patlamanın eşiğindeki ülkelerde her gün çatışma görüntüleri eksik olmazken verilen bu ödülün yarattığı etki Obama’nın Barış Ödülü’nü bile gölgede bıraktı. Norveç basını komitenin ödülü AB’ye verme kararı alırken çok zorlandığını yazdı. Ülkenin çok satan gazetesi Aftenposten, komitede AB’ye karşı olan bir üyenin karar alındığı sırada hasta olduğunu yazdı. Sosyalist Parti’den Agot Valle’nin beş kişilik komite karar aşamasındayken hasta olduğu ortaya çıktı. Oy birliğiyle karar alması gereken komitede Valle’nin yerine gelen Gunnar Stalsett ile birlikte AB’yi seçtiği belirtildi. Avrupa Konseyi’nin de genel sekreteri olan Nobel Barış Komitesi Başkanı Thorbjoern Jagland, Norveçli siyasetçiler ve Norveç basınının tepkisini çekti. Bu ödülü AB’ye vermeye üyeleri inandırdığını öne süren isimler, “Jagland, komite başkanlığını yürüttüğü 2009’dan beri kendi egemenliğini yarattı. Nobel Barış Ödülü’nü kendi isteğine göre insanlara dağıtıyor” açıklamasını yaptılar.

Şaka gibi…

Norveç Atlantik Komitesi başkanı Kate Bundt, “Ödülü AB’ye vermek için doğru bir zaman değil. Bu kriz ortamında hiç uygun olmadı” dedi. AB’ye Hayır Hareketi lideri Haming Olaussen, “AB kendi nükleer programını sürdüren ve nükleer savunma sistemini önemseyen bir kurum. Askeri bir birlikteliğe sahip olan AB, dünya barışına hiç katkıda bulunmadı” ifadesini kullandı. İngiliz siyasetçi Nigel Farage da “Norveçlilerin espri anlayışı olduğunu kanıtlayan bir karar. Oldukça yanlı” diye konuştu. Ödülün verildiği törene AB liderlerinin 27’sinden 6’sı katılmayı reddetti. AB’den çıkmayı tartışan İngiltere’nin Başbakanı David Cameron, “Orada yeterince meslektaşım olacak zaten” diyerek gitmedi. En sert tepkiyi ise Çek Cumhuriyeti lideri Vaclav Claus verdi: “Avrupa Birliği’ne Barış Ödülü vermek şaka gibi…”

Prestiji her geçen gün kaybolan Nobel’in etkili bir iletişim danışmanlığına ihtiyacı olduğu kesin…

Uğur Koçbaş / Vatan Gazetesi Yazı İşleri Müdürü

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Şubat 2013 sayısında yayınlanmıştır.

 

 

Exit mobile version