…mış gibi yapmak

11 yıl önce

1

Giriş

Son günlerde 3 farklı konuyla ilgili 3 araştırma gözüme takıldı ve beni düşünmeye itti. Önce kısaca araştırmalara bir göz atalım.

Araştırma No 1: Yale Üniversitesi’nden Profesör Keith Chen, konuşulan dilin davranışsal ekonomi dilleri üzerindeki etkisini inceledi. Araştırmaya göre, gelecek zaman kipi güçlü olan İngilizce veya Fransızca gibi dilleri konuşan kişilere kıyasla, gelecek zaman kipi olmayan veya çok zayıf olan Çince (Mandarin) gibi dilleri konuşan birey, uzun vadeli finansal yatırımlarını daha verimli yönetiyor. Kısacası, “yüzde 39 oranında daha çok para biriktiriyor”.

Araştırma No 2: Köln Üniversitesi’nin Almanya’da 90 markanın 437 reklamını karşılaştırarak yaptığı araştırmada, yaratıcılık seviyesi yüksek reklam yaklaşımının söz konusu ürün veya hizmetlerin satışını artırdığı kanıtlandı.

Araştırma No 3: İngiltere’de Reklamcılar Derneği (AA) ve Deloitte’un hazırladığı Advertising Pays raporuna göre, reklam için harcanan her 1 pound, çarpan etkisi yaratarak reel ekonominin büyümesine 6 pound değerinde katkı sağlıyor. (Rapor için: http://bit.ly/UFq2a0)

Gelişme

Düşünce No 1: Türkçede sadece güçlü bir gelecek zaman kullanımı bulunmuyor. Üzerine bir de “miş’li geçmiş zamanımız” var. Acaba “duyulan zaman kipi”, Türkler olarak bizim davranışsal yapımızı nasıl etkiliyor? “Yapmış olmak için yapmak”  veya “…mış gibi yapmak” konusunda kronik hastalığımızın/ustalığımızın arkasında güzel dilimizin etkisi var mı? Yoksa “yapılmış olmak için yapılan kampanyalar”, “çekilmiş olmak için çekilen filmler”, “çıkılmış olmak için çıkılan spotlar” konusunda güzide Türkçemiz yerine, karakterlerimizi/iş yapış biçimlerimizi mi suçlamak gerekiyor?

Düşünce No 2 + No 3: Yaratıcılığın sunduğu katma değerin artık net biçimde ölçülebildiği bir dönemde, neden endüstri oyuncuları olarak “günü kurtarmaya” odaklanıyor ve yaratıcılık çerçevesinde neden uluslararası sınırları gerçekten zorlamak için çaba göstermiyoruz? Ülkemizin ekonomik büyümesine katkı sağlamak için sadece daha çok reklam harcamasını teşvik etmek yeterli mi? Yoksa daha verimli çalışmalara imza atarak daha çok markanın uzun vadede ve uzun soluklu reklamveren olmasını teşvik etmek mi daha iyi?

Sonuç

Uzun vadeli yaklaşımı, sürdürülebilirliği, daha fazla yaratıcılığı teşvik etmemiz ve onurlandırmamız gerekiyor. Bu çerçevede Campaign Türkiye’nin sayfalarına fiziksel olarak sığmayacak önemli bir adımın parçası olmanın heyecanını yaşıyoruz. Detaylar önümüzdeki günlerde Reklamcılar Derneği tarafından düzenleyecek bir basın toplantısında duyurulacak.

Keyifli okumalar,

Tolga Tuna / Campaign Türkiye Genel Yayın Yönetmeni
tolga@campaigntr.com

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Nisan 2013 sayısında yayınlanmıştır.