Londra’da Seven Digital Marketing’i kuran Zeynep Şen: “Sıra dışı bir hikayem yok ama gerçek ve belki de birilerine ilham olabilecek bir hikayem var.” diyor ve İngiltere’deki yolculuğunun ona neler kattığını, şirketi nasıl kurduklarını anlatıyor.
Hayatımın en güzel hatasını yaparak okumak için İngiltere’ye geldim.
Küçüklüğümden beri reklamlara, hikaye anlatımlarına büyük bir ilgim vardi. Sinemada, dizi aralarında, reklam panolarında, reklamlar nerde olursa olsun ilgim hep oradaydı. İzlemekten hiç sıkılmadım, kendimce yorumlamaktan gereksiz bir zevk aldım. Bu sebeple çok küçük yaştan beri biliyordum ileride ne yapmak istediğimi. Hiçbir zaman soru işareti olmadı kafamda gelecek ile ilgili. Nasıl ve ne şekilde olacağı dışında…
Öğrencilik hayatımda da bu merakımı stajlarıma aktardım. Yaşım ilerledikçe kendimi dijital dünyaya daha da yakın hissettim. Üniversitenin son yılı freelance olarak Türkiye’de start-up markaların kendi hikayelerini sosyal medyada anlatması için onlara destek olmaya başladım. Kendi yaratıcı dünyam ve küçük staj tecrübelerimle yeni küçük markalara içerik üretiyor veya sosyal medya yönetimlerini yapıyordum. Yaptığım bu işlerden hiçbir beklentim yoktu, gerçekten keyif aldığım ve uzun yıllar boyunca hep yapmayı istediğim bir şey olduğu için yapıyordum.
Bu işler şimdi Londra’da kendi yeni nesil dijital ajansımı kurmama vesile oldu. Yabancı tanıdıklarım yaptığım işleri kendi çevrelerine önerdi ve yaptığımız işler artık global ortamda da ilgi görmeye başladı. Start-up’la başlayan bu hobi, global markalarla devam etti. Bu markalarla girdiğimiz bu süreçte, işi artık tek başıma yapamayacağımın farkındaydım. Türkiye’den tanıdığım çok iyi reklamcılarla birlikte güçlü bir takım oluşturduk ve Seven Digital Marketing ailesi olarak yolculuğumuza başladık.
Seven Digital Marketing olarak şu anda hizmet verdiğimiz dört farklı global markamız var. Fransa, İngiltere ve İtalya’da işler yapıyoruz. Bu üç kültürü yakından tanımak, onların değerlerini ve kültürlerini bilmek, bizi hem takım olarak hem de ajans olarak avantajlı bir duruma getiriyor. Her kültürde olan farklılıklar, doğal olarak iş dünyasına da yansıyor.
Tüm bu avantajların yanı sıra, Türk çalışanlardan ve kuruculardan oluşan bir ajans olarak globalde zorluklar yaşadığımız da oluyor. Bunlardan biri de bence globalde Türkler’in çoğunun karşılaştığı bir problem olan “ön yargı”. Bu durumla yeni karşılaşmadım. Üniversitemin ilk senesinden beri sıkça rastladığım bir durum. Burada sorun değil, çözüm odaklı olmak bizim bu sorunun üstesinden gelmemizi sağladı. Karşı tarafın kültürüne, değerlerine saygı duymak ve aynı değeri, saygıyı göstermek onların ön yargılarını kırdı. Bu sayede Türk kültürünün güzelliklerini görebildiler.
Globalde iş yapmak isteyenlerin bence en çok dikkat etmesi gereken şeylerden biri, bu farklılıklar ve değerler. Ülkelerin hassas oldugunu konuları bilmek ve iş etiklerini öğrenmek yurt dışında iş yapanlar için en önemli unsurlardan biri.
Kısacası keşfetmekten, farklılıklardan ve yeniliklerden korkmayın. Hiç tanımadığınız bir şehirde kendinizi kaybedip tekrardan keşfetmekten daha güzel bir şey olamaz. Dünya her gün değişiyor; değişimden değil, aynı kalmaktan korkmalıyız. İlhamımız farklılıklardan geliyor ve bu da bizi başarıya giden yola götürüyor.
Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 126. sayısında yayımlanmıştır.