artwork

Çocukların dünyasına sızabilmek beni mutlu ediyor

6 ay önce

0

Hollanda’nın Rotterdam şehrinde Freelance Illustrator olarak çalışan ve çoğunlukla çocuk kitapları resimleyen Gözde Eyce, kendini bağdaştıramadığı işini yurt dışına taşındığında değiştirerek kendine nasıl büyük bir iyilik yaptığını ve mesleği dışındaki ilgi alanlarını anlatıyor.

İstanbul’da doğdum, büyüdüm ve eğitim hayatımı orada tamamladım. İşletme bölümü mezunuyum ve sonrasında yaklaşık 8 sene kurumsal hayat tecrübem oldu. Çoğunlukla uluslararası şirketlerde İnsan Kaynakları Ücretlendirme ve Yan Haklar bölümlerinde çalıştım. Türkiye’de yaşamak benim için okulumdan bölümüme, bölümümden mesleğime, kendi tercihlerimi yapamadığım bir döngüyü beraberinde getirdi. Mimar olmak isterken nasıl hayatta kalma mücadelesi veririm diye düşünüp kendimi mutlaka uygun bir meslek bulurum dediğim bir durumda işletme bölümünde kep atarken buldum. Sonrasında da kendimi Nivea Türkiye, H&M Avrupa Afrika, Engie Enerji Türkiye ofislerinde excelde bütçe yaptığım bir düzende buldum. İşimi maalesef hiçbir zaman kendime yakın hissetmedim. Özellikle gününüzün çok büyük bir bölümünü geçirdiğiniz iş yerinizde size uygun olmayan şeyleri yapmak, çok can sıkıcı olabiliyor tahmin edersiniz… Zaman zaman “hayat kısa, ben burada ne yapıyorum?” dediğiniz oluyor. Sanıyorum ki birçoğumuz benzer şeyler yaşamışızdır.

2017 yılında erkek arkadaşımla birlikte yurt dışına gitme kararıyla çeşitli iş başvuruları yaptık, zaman zaman ben çok yaklaştım sonuca, zaman zaman da o. Kafamızda özellikle Hollanda vardı .ünkü orada İngilizce konuşuluyor ve bu sebeple dil bariyerimizin olmadığı bir düzende hayata başlamak, yanındaki türlü güzellikle ve özgürlükle birlikte hayal gibi geliyordu. Hollanda’ya taşınma ihtimalimizle büyük bir risk alarak kendime uygun olmadığını düşündüğüm mesleğimi değiştirme kararı aldım. Hep ilgim olan resim ve illüstrasyon konusunda kendimi eğitip bu alanda neler yapabileceğimi çok uzunca bir süre düşündüm. Aynı zamanda network ve portfolyo oluşturma konusunda online eğitimler alarak etkinliklere katıldım. Birinci senem çeşitli zorluklarla geçti. Proje almak ve freelancer olmak tahminimden daha zordu. Çok uzunca bir süre hiç proje alamadan “Acaba hata mı yaptım? Ama vazgeçme ve başarısız olma lüksüm de yok.” diyerek kendimi hırpaladım. İlk projemi ilk sene sonunda Türkiye’de bir yayıncıdan aldım. Hayatımdaki en büyük mutluluklardan biri, mutlu olmadığım işimi severek yaptığım yeni işimle değiştirip üstüne para kazanabildiğimi görmekti. Sonrasında da işime tutunmaktan asla vazgeçmedim. Türkiye ve Hollanda’nın yanı sıra, Fransa, İngiltere, Amerika, Avusturya gibi pek çok ülkede projelerim oldu. Türkiye’de resimlediğim pek çok kitap farklı dillere çevrilip, farklı ülkelerdeki çocuklarla buluştu. Çocukların dünyasına bir yerinden sızabildiğim için işimi çok seviyorum çünkü onlara özellikle de kendim için önemli olan, erken eğitim konusunda destek olabiliyorum; İnsan Hakları, Hayvan Hakları, Sürdürülebilirlik, Farklılıklara Saygı gibi… Böyle kitapları resimlemenin yanında kendim de benzer temalarda kitaplar yazıyorum. Hollanda’da yaşamak ve çalışmak beni tüketim, farklılıklara saygı ve haklar konusunda zaten titiz olduğum halimden daha da özenli bir hale taşıdı. Birlikte yaşadığınız, çalıştığınız, proje yaptığınız insanların sizinle aynı değerleri taşıması ve aynı dili konuşması öyle önemli ki…

Yaptığınız işi de gün sonunda oldukça değerli görüp mutlu oluyorsunuz ve bu motivasyon daha güzel şeyler üretmenize yardımcı oluyor.

Yaptığınız işi de gün sonunda oldukça değerli görüp mutlu oluyorsunuz ve bu motivasyon daha güzel şeyler üretmenize yardımcı oluyor. Ben bir freelancer olduğum için haftanın her gününü yoğun saatler çalışarak geçiriyorum ancak kurumsaldaki arkadaşlarımın iş – özel yaşam dengesi oldukça güçlü.

Burada Sivil Toplum Kuruluşları oldukça güçlü ve güzel işler yapıyor. Ben de onlarla proje yapmayı çok seviyorum. Özellikle sürdürülebilirlik, insan ve hayvan hakları, eğitim eşitliği konusunda çeşitli projelerde yer aldım. Benim için çok keyifliydi. Türkiye’de de yine İKSV, Unicef Türkiye ile birlikte projelerim oldu. Dediğim gibi Sivil Toplum Kuruluşları ile çalışmak benim için çok büyük bir motivasyon kaynağı.

Çalışmalarımı evdeki stüdyomdan yapıyordum ancak pandemideki yoğun evde bulunma durumu, erkek arkadaşım, köpeğimiz ve benim minik bir ortamdaki hayat mücadelemiz sonucu pandemi sonrası dışarıda bir stüdyodan çalışmanın daha iyi olacağını düşündüm. Yolum buradaki kreatif stüdyolardan biriyle kesişti. Yaklaşık 1 yıldır da ev dışında, pek çok kreatifin olduğu bir sanat kampüsünde çalışıyorum. Farklı disiplinlerdeki insanlardan ilham alarak, beslenerek çalışmak kesinlikle çok önemli. İşlerimin çok büyük bir kısmı, bana Instagram hesabım üzerinden geliyor, bu sebeple hesabımı sürekli güncel tutuyorum ve online portfolyom gibi görüyorum. Bu şekilde yaklaşık 100.000 takipçiye ulaştım. Bir freelancer olarak işlerimden günlük hayatıma, yaşadığım zorluklardan mutlu proje haberlerime çok doğal içerikler paylaşıyor, güzel geri dönüşler alıyorum. Sanırım en aktif tutmayı sevdiğim yer bu sebeplerle Instagram.

Yine Instagram üzerinden paylaştığım en son kişisel projem kendi portrelerimi çizdiğim “Midnight Thoughts – Gece Yarısı Düşünceleri” oldu.

Şimdilerde yaklaşık 3-4 ayrı kitap projesine çalışıyorum, bir tanesi daha önce hiç yer almadığım Çin pazarında. Bu sebeple de işime heyecanla sarılıyorum. Ayrıca bu senenin başında İspanyol Online Görsel Sanat Eğitim Platformu Domestika’da Çocuk Kitabı Karakterleri ile ilgili bir eğitimim çıktı. İlgisi olanlar için kesinlikle çok dolu ve detaylı bir eğitim olduğunu söyleyebilirim.

5 yılı aşkın bir süredir Rotterdam’da yaşıyor ve çalışıyorum. Rotterdam küçük ve güzel bir şehir. Bisikletinize atlayıp gün içerisinde olmanız gereken her yere 15 dakika gibi bir sürede varabiliyorsunuz. Özellikle İstanbul’da senelerce araba kullanıp trafikte kaldığım için bu 15 dakikalık bisiklet yolculukları bana hala inanılmaz bir hayal ve lüks gibi geliyor. Seneler içerisinde işimle birlikte ilgi alanlarım da şekillendi, başkalaştı. Kendime ayırdığım zamanlarda köpeğimle yürüyüş yapıyorum, neoklasik piyano konserlerine gidiyorum, çok fazla okuyorum ve her gün yoga yapıyorum! Kısa bir süre önce Yoga Eğitmenliği eğitimi aldım ve yakında bir stüdyoda dersler vermeye başlayacağım. Yoga benim için uyumak gibi mutluluk verici bir şey, özellikle çok yoğun günlerime sabah yogayla başlamaya çalışıyorum. Kafam kesinlikle daha az dağılıyor. Söylemeden edemeyeceğim, müze gezmek, güneşin doğuşunu izlemek ve soyut akrilik tablolar yapmak beni hayatta en mutlu eden şeyler arasında. Sizinle sohbet etmek harikaydı.

İşlerime yakından erişmek ve eğer bir proje fikriniz varsa bana ulaşmak için instagram hesabımı ziyaret edebilirsiniz: @themoodysociety

Bu içerik ilk olarak Campaign Türkiye’nin 135. sayısında yayımlandı.