artwork

Duygu Süleymanoğlu ve Burak Gözalan kampanyaları yorumluyor

7 yıl önce

0

 

Duygu Süleymanoğlu Sosyo-ekonomik, yaş gibi klasik hedef kitle kırılımlarından yola çıkmaması, tüketicilerin içgörü ve karakter tiplerine göre ayrıştırılması açısından fikir çok çok başarılı. Uygulamada daha etkin ve etkili yollar seçilebilirdi diye düşünüyorum: Dijital bir filme göre uzunluğu, karakterlerin yansıtması gereken kişiliklere ve dış görünüşlere tam bürünememesi gibi…

Burak Gözalan Ev hanımları ve onların davranış içgörüleri üzerinden iletişim stratejisi geliştirenler kervanındaki ne ilk ne de son marka Teremyağ. Yaratılan karakterler, yakalanmak istenilen hedef kitleye erişim açısından kampanyanın matematiğini başarılı bulmakla beraber, araya sıkıştırılmaya çalışılan espriler, bu esprileri aktarmaya çalışan oyuncuların biraz zorlanmaları bence işin total algısını aşağıya çekiyor.

Duygu Süleymanoğlu İstanbul Film Festivali. Ba-yıl-dım. Kime, neden seslendiği, ne dediği çok net. Hayatın tam içinden, cool ve tabii ki tüm öğeleriyle SANATSAL! Call to action’ı çok kuvvetli. Filmin başında kendisini de işin içine katma detayıyla tepeden konuşmasını kabulleniyorsunuz. Bu tarz; gerçeklerle yüzleşmenizi sağlıyor ve filmi perdede izlemem lazım dedirtiyor, hatta özlemini hissettiriyor!

Burak Gözalan Kampanya bence iletilmek istenen mesajı çok güçlü bir rasyonel ile veriyor; film sinemada izlenir. “Neden mi?” sorusuna ise kampanya, yeni nesil tüketim alışkanlıklarını kullanan esprili bir dil ile yanıt veriyor. Filmdeki en (romantik-sürpriz-heyecanlı) yeri tamlaması ve bu tamlamanın herkesin yaşadığı teknolojik bir gerçeğe (batarya bitişi) bağlanması, işin rasyonelinin altını kalın bir şekilde çiziyor. İKSV ve reklam ajansı bence yıllardır güzel işlere imza atıyorlar, bravo!

Duygu Süleymanoğlu Dijital mecralarda herkes, kendi dilinden konuşana, bu dildeki mesajlara açık oluyor. Kendisine hitap etmiyorsa direkt reddediyor. Aslında hayatta da böyle. Samsung da tüketici içgörülerini, problemlerini ihtiyaçlarını hayatın tam içinden almış, mikro hedeflemeler çok başarılı. Videolar, keyifli anlatım tarzı, doğru oyuncu seçimiyle de kendilerini sonuna dek izletiyor. Videolar arası geçişler; tarzları seçmek de çok kolay, Samsung ürünlerini seçmek de zor… Çok emek ve bütçe olduğu için keyword’ler ve videolar arası link artırılmalı ya da “teknolojiden anlamam” tiplemesine uyduğum için ben bulamadım :)

Burak Gözalan YouTube, annotations olarak adlandırdığımız video sonu yayılım tetikleme aksiyonunu mobil dostu bir yöntem olmaması nedeni ile end screen özelliğine evirdi diyebiliriz. Samsung kampanyası da YouTube end screen kullanımına bence çok güzel bir örnek. Birden çok ürün özelliğini kullanıcı deneyimini koparmadan, mecra özelliğini kullanarak kullanıcıya aktarmayı başarıyor. Bizlere biraz “Nedir?” videolarının tadını hatırlatan kampanya, aralardaki zorlama espriler olmasa benden tam not alacaktı.

Duygu Süleymanoğlu Bir çocuk filmiyse doğallık her şeyden önemli. Doğallığı ve samimiyeti hikaye ve görsellikte rahatlıkla yakalıyorsunuz. Gerçekten beğendim. Bununla beraber kurdukları platform, konusu kadar derin olacaktır diye düşünüyorum. Bir sosyal sorumluluk projesi gibi gördüğüm bu kampanyada; dijital, açık hava entegre iş boyutunun, vaadin eyleme dönüşmesini sağlayan adımlarla geliştirilebileceğini; zaten UNICEF ve yerel yönetimlerle birlikte projeleri olan (4) Algida’nın, oluşturdukları platform içerisinde çocuk hakları ile ilgili adımları atmaya devam edeceğini düşünüyorum.

Burak Gözalan Kampanyanın özellikle online ve açık hava çıktılarının olması, her iki çıktının da kendi mecrasında farklı noktalara dokunması benim hoşuma gitti. İstanbul’un iki yakasında tüketici ile buluşan dev çocuk balonları eserleri, kampanyanın iletişim içeriğine doğru dozajda dokunuyor ve işe standart bir offline iletişim yaklaşımından daha fazla değer yüklüyor. Filme gelince, temiz bir prodüksiyon ile ürünün rahatsız etmeden işe dahil edilmesini başarılı bulduğumu söyleyebilirim.

Duygu Süleymanoğlu Kendi kategorisinde ayrışan bir çalışma muhakkak, ancak benzerlerine daha önce başka kategorilerde tanık olduğumuz için bana heyecan vermedi. Ayrışması, çalışanların entegrasyonu ve şubelerde devam edecek olması, kuşkusuz bilinirlik anlamında faydalı olacaktır. Ritim lezzeti artıran bir etki yaratabilirdi onu bekledim ama film boyunca lezzet öğesine odaklanamadım; film bir süre sonra tamamen dış mekanda müziğe dönüşüyor. Bu bağlamda filmdeki vaadi net alamadım.

Burak Gözalan Markanın kendi çalışanlarını da dahil ederek hayata geçirdiği bu işi hangi stratejiye dayanarak hayata geçirdiğini açıkçası tam anlayamadım. Reklam iletişiminin ana amacının çalışan motivasyonunu sağlamak olduğunu sanmıyorum… Kasap Döner lansman kampanyası ile tüketici üzerinde bir farkındalık yaratmıştı. Zaten markanın büyüme hızı da bu farkındalığın karşılık bulduğunu bize geride kalan süreçte gösterdi. Gencer Savaş gibi başarılı bir müzisyenin katkısı ile ortaya çıkan iş aracılığı ile Kasap Döner’in “sesine kulak verecek” olan tüketicinin ne duyması gerektiği sorusunda cevabın eksik olduğunu düşünüyorum.

Duygu Süleymanoğlu Absürt komedi deyince daha doğru bir ekip olamazdı. Kendi hayran kitleleriyle Onur Ünlü, Ali Atay markanın gençleşmesi adına da doğru isimler. Erhan ve Caner karakterleri diğer filmlerinden dolayı bu filmi de sonuna kadar merakla izlettiriyor. Ancak markayı hatırlamak, marka ile filmin ilişkisini anlamak neredeyse imkansız. Erhan ve Caner’in diğer filmlerinde Ford’u görüyoruz; hikayede kullanışlı, işe yarayan bir yerde duruyor ve komedinin içine rahatlıkla giriyor. Bu filmde markalı hatırlanmak istemediklerini anlıyorum, ancak viral yayılmasını beklediğimiz hikayede ürünümüz absürt komedi bile olsa, ürün bozulmamalı ya da tüketiciyi zor durumda bırakmamalı diye düşünüyorum.

Burak Gözalan Tüketicisinin karşısına alışılmış iletişim tonu ve tarzı dışında bir iş ile çıkıyor. Genç hedef kitleye yönelik yaratılmış bu serinin (bir serinin ilk işi olduğunu tahmin ediyorum) seçilmiş olan karakterleri doğru buldum ancak absürt bir iş yapma çabası ile geldiği noktayı açıkçası çok beğenmedim. “Absürt bir iş yapınca gençler beğenirler, hele ki sevdikleri takip ettikleri karakterler oynuyorlarsa” yaklaşımı çok doğru değil. Markaların YouTube iletişim stratejilerine önem verip, mecra dinamiklerini karşılayan seriler üretmeleri sevindirici. Bu yaklaşımda olan Arçelik markasını tebrik ediyorum. Eminim bu vizyonun daha doğru çıktıları serinin diğer bölümlerinde karşımıza çıkacaktır.