artwork

Buzzz gibi dijital!

9 yıl önce

0

Hava buz gibiydi ve kar yağıyordu. İstanbul ile konuşmalarımda gündüz saatlerinde güneşli havadan bahsedilirken gece Uludağ’da kar altında sucuk ekmek yemeğe yürümek çok keyifliydi doğrusu.

Daha da keyiflisi, Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde bu sene dijitalleşmenin Türkiye’de zirvelere nasıl ulaştığının içerik olarak altının çizilmesiydi. Şaşırmadım diyemeyeceğim; ama dijitalleşme konusunda bu kadar üst düzeyde bilinç ve büyük hedeflerin olduğunu görmek çok memnun edici.

Nesnelerin interneti

Sanırım önümüzdeki 20 yıl içinde bu konuda ciddi bir zıplama ve günlük hayatlarımızda da şimdi söyleseler inanamayacağımız değişiklikler bizi bekliyor. Teknik olarak “çeşitli haberleşme protokolleri sayesinde birbirleri ile haberleşen ve birbirine bağlanarak, bilgi paylaşarak akıllı bir ağ oluşturmuş cihazlar sistemi” olarak tanımlayabiliriz. Zirve’de nesnelerin interneti için nelere ihtiyaç olduğu kısaca özetlendi; “Ticari inovasyon, farklılaşma, yalınlaşma, büyüyen pazar, fikri mülkiyet hakları” konularında gelişim ve değişim ihtiyacı.

Gördüğünüz gibi aklın yolu birdir. Bu dergide bunların altına imza atmayacak kişi yoktur. Yaratıcılık farklılaşmayı getirir, basit ve sade olduğunuz sürece kolay anlaşılabilir olursunuz ve daha fazla sayıda tüketiciye daha kolay ulaşma imkanına sahip olabilirsiniz ve bu sayede de pazarda büyüme gerçekleşir. Bütün bunları da kanuni düzenlemelerle desteklerseniz kim tutar bizi.

Tüm hareket ve tercihlerinizin milyonlarca cihaz tarafından saniyeler içinde kayıt altına alınması umarım sizi rahatsız etmeyecektir.

Verimlilik nedir?

Yakın gelecekte (ve hatta zamanı çoktan geldi sanırım) bazı tanımlamaları gözden geçirmemiz gerekecek. Bunlardan biri de verimlilik. Zirve’de not aldığım hususlardan biri de bu oldu.

Verimlilik için eğitim konusu hemen tüm katılımcıların dilinden düşmeyen bir başlıktı. Bir önceki yazımda bahsettiğim “eğitim” ihtiyacı can güvenliğimiz ile ilgiliyken şimdiki geleceğimizle ilgili. Herkes farklılaşmaya başlamanın eğitim ile mümkün olabileceğini belirtiyor. Yani güvenli bir yaşam için de teknolojik yaşam için de “eğitim” gerekli.

Ekonomik sürdürülebilirlik ise ikinci bir konuydu verimlilik tanımı yapılırken altı çizilen. Maliyetleri düşürüp ciroyu artırma klasik döngüsünden ziyade iş modellerinin gözden geçirilmesi gibi daha köklü ve farklı yaklaşımlara atıf vardı hep. Vallahi ben söyleyince olmadı, bir de Ezcacıbaşı ve Boyner’den dinleyin. Zira onlar çoktan başlamışlar ve çok uzun yol kat etmişler bu konularda.

İnovasyon konusunun artık denenmesi gereken bir girişimden ziyade risk alınarak ulaşılmaya çalışılması gereken bir hedef olması gerektiği, özellikle beğendiğim yaklaşımlardan birisiydi. “Risk alalım, tutarsa ileriye doğru zıplayarak büyürüz. Olmadı mı? Bir daha deneriz!” dendi. Eminim bunu herkes duymuş ve not etmiştir. Ama bize lazım olan not etmek değil, “uygulama” dır. Bunu da ben söylüyorum, not ediniz lütfen!

Önceliklerin belirlenmesi

Türkiye gerek dünyada gerekse bulunduğu bölgede agresif büyüme hedefleri olan ve bunu da yakın geçmişte gerçekleştirmiş bir ülke. Ancak bağımsız olamayan kırılgan ekonomisinde bazı öncelikleri de belirlemesi gerektiği aşikar. Burada ekonometrik model kuracak değiliz; ama hangi faktörler öncelikli bizim büyüme denklemimizde bunu belirlememiz gerek. İşte bu konu da katılımcılarla yaptığım sohbetler ve konuşmacıların satır aralarında ya da direkt olarak vurguladıkları hususlardan biriydi.

Yine dönüp dolaşıp aynı şeyi söyleyeceğim; “uygulama”da konuştuğumuz kadar iyi olsak ne ala.

Murat Çolakoğlu

PwC Türkiye Şirket Ortağı

Eğlence ve Medya Sektör Lideri

@mcolak001

 

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Nisan 2015 sayısında yayınlanmıştır.