artwork

Rüzgara Karşı Gitmiyoruz Rüzgarı Karşılıyoruz

12 ay önce

0

İstanbul Üniversitesi Yelken Kulübü öğrencileri, 130. Sayımızda Gen Z köşemizin konuğu oldu.     

Yelkencilik aslında herkesin az buçuk bilgisinin olduğu fakat Türkiye gibi coğrafi olarak akdeniz ülkesi ve bir yarımada ülkesi olan coğrafyada potansiyeline bilakis şekilde potansiyelini korumakla yetinmiş bir spor dalı. Aslında spor dalının da ötesinde bir hayat tarzının spor dalına da sirayet etmiş hali demek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Bunu okuyacak olan bazı endişeli yelkencileri veya bu spor dalıyla uğraşanları kızdırmayacaksak yelkenci dendiği zaman bizim bile gözümüzde belirli bir stereotip oluşmakta. Nedir bu stereotip Antalya gibi gece hayatında eğlenmeyi seven, İzmir gibi rahat olmayı seven, Muğla gibi cana yakın-sıcak olan, Kıbrıs gibi özgür ve ayrık olmayı seven bir insan. Her ne kadar rahat olmayı seven dediysek ve bahsettiğimiz şehirlerle de erinç biz izlenim yarattıysak da teknede seyir halindeyken sizi temin ederim ki bir o kadar tetikte ve hızlı olmanız gerekmekte. Zira ne olursa olsun kağıttan gemiyi gölet üzerinde değil koca koca tekneleri koca koca denizlerde koordineli bir şekilde yürütüyoruz. Takım halindeyken fazla ayrık ve kafana buyruk olduğun takdirde sıcaklığı ile bilinen bu cenahın Akdeniz yaratıcılığı ile bezeli cümleleriyle burun buruna kalmanız çok olası. 

İstanbul Üniversitesi Yelken Kulübü kendi kulübümüz olduğu için demiyoruz fakat deniz ve denizcilik kültürünü aşılamakta ve insanları bu sporla birleştirmekte kritik bir rol oynuyor. Özellikle içe dönük bir seyir izleyen Z kuşağı pandeminin etkisi ile daha içe dönük bir yapıya büründü. Üstüne üniversite öğrencilerimizin ortalama %25’i denize hiç kıyısı olmayan bölgelerden gelmekteler. Bu durumda bir anne gibi olan İÜ Yelken hem kendi yelkencilerini yetiştiriyor hem de denizcilik kültürünü aşılıyor. Kulüp kurullarımızda bulunan neredeyse herkes yelkenciliğe üniversitede kulüp vasıtasıyla da başladığı düşünülürse kulübün bu anne fonksiyonu daha iyi idrak edilebilir. Hem farklı yerlerden gelen bireyleri başta aynı kulüp çatısı altında daha sonra da aynı tekne içinde bizi birleştirerek bir aile yapıyor. Pandemiden dolaylı pasifleşen kulübümüzü tekrar aktifleştirirken genel kurulda birbirimizi gördüğümüzde bu kadar birbirimizin hayatının da içerisine dahil olacağımızı düşünmemiş, düşünememiştik. Canımız sıkıldığında veya başımız sıkıştığında her zaman birisinin olacağı hissini bilmek hele bambaşka bir şehirden bu kozmopolitana geldiysen bir insanın asla yalnız kalmayacağını hissi yaşayabileceği en iyi hislerden birisi. 

biraz daha sosyal alanından çıkıp spor alanına değinirsek; yelkenciliğin bir adanış gerektirdiğine tüm denizci dostlarımız hemfikirdir. Zira yaz yarışlarında da kış yarışlarında da iklimi doğrudan göğüsler ve her havaya uyacak vücut direnci ve donanım geliştirmemiz gerekiyor. Yelkene ilk kış mevsiminde başlayanlar bu bakımdan biraz daha şanslı diyebiliriz çünkü hem içinde bulunulan hava koşullarına karşı bağışıklık kazanır hem de polarlarını atıp sıcak yaz günlerinde yelken yapmanın hayali onları bu yolda teşvik eder. Zaten böyle başlayıp bir kere bırakmayan da yunuslara eşlik etmenin, çevredeki sakin kıyıları keşfetmenin keyfine vardıktan sonra bir daha bırakamaz. En kötü ihtimalle antrenman yoğunluğu azalır ki o da yelkeni meslek edinmeyen her insanın başına gelen hazin sondur. Biz öğrenciler her şeye rağmen hayatımızın en çok adanmaya müsait zaman diliminde bu spora adım atarak veya devam ettirerek sadece bir spor dalında faaliyet göstermiyor aynı zamanda deniz kültürünü, denizde saygı ve destekleyiciliği benimsiyoruz ve bunlar tabiki günlük hayatımızda da farkındalık yaratıyor. Denizdeki diğer teknelerle olan etkileşim bir yana kendi bulunduğumuz teknede dahi takım arkadaşlarımız olarak birbirimize sonsuz bir güven duymaya başlıyoruz, bu noktada hepimizin canının hepimize emanet olduğu bir macera başlıyor. Herkes, kendisiyle beraber yakınındakine de dikkat ederken üzerimizdeki sorumluluk ve karşılaştığımız doğa şartları etkisinde samimiyeti ilerletip birbirimizi sertçe uyarmak bile normal karşılanır ve sonrasında unutulur bir hal alıyor. Bu yönden bakınca yelken öyle birleştirici mentalitede bir spordur ki; eksiğini gördüğümüz bir yelkenci dostumuza karşı önce mevcut durumu stabilize eder sonra da eksiğin giderilmesi için çalışırız. Zira başarılı her takımın arkasında günün sonunda o tekneden hep birlikte ve mutlu bir şekilde inen insanlar vardır. Her birimiz doğuştan yelkenci olmasak da bol pratik ve vazgeçmemekle ortaya iyi bir ekip çalışması çıkmaktadır ancak şunu da unutmadan belirtelim ki en iyi denizciler denize kafa tutmayan, gerektiğinde durup beklemesini bilen ve denizin bize anlattıklarına kulak verenlerdir.

 

İstanbul Üniversitesi Yelken Kulübü Yönetim Kurulu:

Toprak Ari: Yönetim Kurulu Başkanı

Işık Ceren Akkaya

Şana Özbelli

Ayşenur Yiğit

Haluk Kemal Yakın

Melisa Çalışkan

 

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 130. sayısında yayımlandı.