artwork

Oltamızı farklı denizlere mi atmalıyız?

2 yıl önce

0

Yaratıcı sektörlerde insan kaynağı sıkıntısı şu an hem globalde hem de ülkemizde çok tartışılan, üzerine kafa patlatılan bir problem. Motivasyonunu kaybeden, ekonomik durumlardan dolayı farklı sektörlere kayarak işinden ayrılan birçok insan var ve oluşan açığı kapatmak için havuzdaki yetenekler yeterli değil. Bu ayki dosya konumuzda problemin çekirdek sebeplerini ve yol almak için neler yapılabileceğini detaylı olarak inceledik.

2020 ile birlikte hayatımıza ani bir giriş yapan COVID-19 salgınının etki altına aldığı alan, hayal ettiğimizden de büyük oldu. Çalışma ortamında hem ruhsal sağlığa etki etti hem de kuruluşları ekonomik olarak sarstı.

Her bir bireyin olaylara bakış açısı ve tepkisi farklı olduğu gibi evden çalışma sistemi de herkese iyi gelmedi; kimileri için mesai saatleri uzadı, insan teması azaldı, ev-iş dengesini oturtmaya çalışırken konsantrasyonda güçlük yaşandı… Online uygulamalarla da yapılabildiğinden, gereğinden uzun süren, yorucu toplantılar birçok çalışanın şikayet ettiği bir konu oldu. Amerika’da başlayan ve Avrupa’da yayılmaya devam eden “büyük istifa”nın önde gelen sebebi de zihinsel sağlığın olumsuz etkilenmesiydi.

Reklam sektöründe de reklamverenlerin talebi doğal olarak daha çok dijitale kaydı. E-ticaret, oyun ve kripto para sektörlerindeki yükseliş nedeniyle yaratıcı ajanslar, medya ajansları ve markaların pazarlama departmanlarında ciddi bir personel yetersizliği oluşmaya başladı.

Yeni yetenekler kazanmak ve mevcut yeteneği tutmak, yaratıcı sektörün gündemine oturdu. Öncelikle mevcut çalışanların motivasyonunu sağlayarak onun devamlılığını sürdürmek açısından düşündüğümüzde “İlham verici, yaratıcı bir ruh halinde olmaları nasıl mümkün olur?” sorusu akıllara geliyor. Bu ortamı sağlamak için de ilk olarak “İNSAN” unsuruna odaklanarak ona saygı duymayı ve onu beslemeyi başarmamız gerekiyor. Beşeri faktörlerin göz önünde bulundurulduğu güçlü bir iş yeri kültürü, daha iyi sonuçları beraberinde getiriyor.

Global makalelerden aldığımız bilgilere göre de yetenek kaybı, reklamverenlerin üçte ikisi (%68) ve ajansların dörtte üçü (%75) için en önemli endişe kaynağı olarak ödemeyle ilgili endişelerin önüne geçti.

Çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık

Hem yeni yetenek alımlarında hem de mevcut yeteneklerin iş yerindeki mutluluğu göz önüne alındığında eşit ve kapsayıcı bir çalışma ortamı yaratmak, artık şirketlerin daha çok dikkate alması gereken bir konu. Bunun için de kurumsal firmalardaki İK birimlerine büyük bir görev düşüyor. Connecticut merkezli teknolojik araştırma ve danışmanlık firması olan Gartner’ın anketine göre; İK liderlerinin %35’i önümüzdeki yıl çeşitliliğe, eşitliğe ve kapsayıcılığa öncelik verecek.

Çeşitlilikteki noksanlığı sadece toplumsal bir konu olarak almamak gerekiyor; iş yerinde büyüme sorunu da yaratabiliyor. Personeller daha geniş, daha çeşitli bir insan grubuyla birlikte çalıştığında, yeni düşünce tarzlarından beslenerek daha yüksek performans gösterebilirler.

“Old school”u bırakalım

Yetenekleri işe alırken genellikle birtakım belirli, kalıplaşmış yollar izleniyor. Bildiğimiz/beklediğimiz tarzda olmayan geçmişlere sahip yetenekleri işe alma konusunda bir kez daha düşünebiliriz. Örneğin; reklam sektöründe hizmet veren Archetype’tan Lee Nugent, yüksek öğrenim görmeyenlere kariyer geliştirme fırsatları sunabilecek staj programları düzenlemeyi öneriyor. Azınlık gruplara yönelik ücretli stajlar kurmak adına eğitim eşitsizliğiyle mücadele eden kuruluşlarla çalışarak parlak gençlere iletişim sektörünü deneyimleme fırsatı verebileceğimizi söylüyor. Böylece hem sektöre girmek isteyen ancak farklı deneyimleri olan veya yeterli eğitimi görememiş olan insanlar sektöre kazandırılıyor hem de mevcut yetenek krizini aşmak için bir adım atılıyor.

Yaratıcı sektörlerdeki yetenek krizi konusu, oldukça hassas birçok konuya temas ediyor. İş hayatında dengeler büyük ölçüde değişiyor; kartların yeniden dağıtılması ve İK liderlerinin yepyeni bir bakış açısı geliştirmesini gerektiriyor. Bizler de bu konuya daha derin bir dalış yaparak farklı yönlerden ele almaya çalıştık; büyük kuruluşlar, reklam ve medya ajanslarının yanı sıra psikologların, dernek ve akademisyenlerin de görüşlerine başvurduk. Bünyesine yeni yetenekler kazandırmak isteyen, yeteneklerinin “well-being”ini ön planda tutarak neler yapılabileceği konusunda bir kılavuz arayışında olan tüm şirketler için faydalı bir sayı olacağına inanıyoruz.

Necla Eylül Durukan

Campaign Türkiye Kıdemli Editörü

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 126. sayısında yayımlanmıştır.

Senin için
Tümünü göster
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu: “Türkiye bölgesel bir üs…

T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Türkiye’nin sunduğu yatırım fırsatlarını küresel iş...