artwork

Marka gazeteciliği bizde neden yok?

11 yıl önce

0

Dünyada son dönem klasik reklamların yerini almaya başlayan “brand journalism” Türkiye’de nedense pek yok. Oysa çokuluslu firmalar artık klasik reklamlar kadar “markalarının hikayelerini” anlatan reklamcılık haberlerine de ilgi duyuyor.

Tabii ben burada gazetelerin ekonomi sayfalarındaki ‘şirket güzellemeleri’nden söz etmiyorum. Ya da “Afyon mermerini işledi, Beyaz Saray’ın banyosuna girdi” gibi 80’lerin kompleksiyle hazırlanan “Türk’ün gücü” haberlerini hiç saymıyorum…

Türkiye maalesef, bugüne kadar hikayesi olan fazlaca bir marka çıkaramadığı için bu tarz bizde pek gelişemedi.

İlanvereni hoş tutmak için sıradan bir basın bülteni yollayan CEO’ların fotoğraflarını nal gibi kullanan gazeteler, gereğinde başka bir habere çok büyük lezzet katacak ‘marka ayrıntısını’ görmezden geliyor…

Nedeni belli değil…

Oysa marka bazen haberin çok önemli bir unsurudur.

Yazılı basında (birkaç kritik sektör dışında) RTÜK gibi bir ‘gizli reklam’ yasaklaması da yok. Buna rağmen gazetelerde tek kanallı TRT yıllarından kalma bir ‘marka gizleme’ çabası var.

Mesala, “lüks otomobiliyle geldi” yazıyor. Otomobil dediği şey Aston Martin…  E, şimdi birisinin otomobille gelmesi başka Aston Martin ile gelmesi başka. Bir kadının ayakkabı giymesi başka Manolo Blahnik giymesi bambaşka. Haberde ayrıntı gibi duran bu unsur belki bir arzu nesnesi. Yani aslında haberin kendisi.

Markanın haberde geçmesi için illa lüks ya da pahalı olması da şart değil.

Mesela gazetede yazıyor, “Jennifer Lopez konser için geldiği İstanbul’da bir alışveriş merkezine giderek bir ayakkabı mağazasından alışveriş yaptı…”  Haberi yazan editöre sorsan ‘reklam diye markaları gizledim’ diyecek. Peki kardeşim üç sayfa ileride senin ekonomi sayfalarında bütün haberlerin reklam…

Haa o başka…

Halbuki, “Lopez, Akmerkez’deki Bambi mağazasından 99 TL’ye bir çift topuklu ayakkabı aldı” yazıp ayakkabının fotoğrafını koyarsan o haber o kadar çok şey anlatır ki… Ama ‘marka’ ile ‘marka’ arasındaki farkı önce gazetecilerin ve editörlerin bilmesi lazım…

Levent Ertem / Campaign Türkiye Yayın Danışmanı

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Ağustos 2013 sayısında yayınlanmıştır.