artwork

İşveren markası en önemli değer

12 yıl önce

0

İşveren markası kavram itibarıyla oldukça geniş olsa da çağımızın en kısıtlı kaynağı olan “yeteneğe” ulaşılması ve onun elde tutulmasında hayati rol oynuyor.

İnsan kaynakları dünyası, dinamikleri sürekli olarak değişse de genelde aynı sorunun etrafında dolaşıyor: “Şirketler yeteneklere, yetenekler şirketlere nasıl ulaşacak?” Daha da önemlisi “Doğru iş için, doğru yeteneği istihdam etme hedefine nasıl ulaşılabilir?” Marka iletişiminin temel prensibi olan “hedef kitleyi belirleyerek mesajı ve iletişim kanalını hedef kitleye göre kurgulama” prensibi bu kritik sorunun cevabını veriyor aslında. İşveren iletişimi de istihdam edilmesi hedeflenen yeteneklere göre özel olarak kurgulanmalı, yine mesajın verileceği mecralar bu hedef kitlelere göre seçilmeli.

İşveren markası, şirketin çalışanlar, adaylar ve kamuoyu önünde oluşturduğu izlenimi temel alıyor. Özetle yeteneklerin en çok çalışmak istedikleri şirketler “değerli bir işveren markasına” sahip şirketler oluyor. İşveren markası kavram itibarıyla oldukça geniş olsa da çağımızın en kısıtlı kaynağı olan “yeteneğe” ulaşılması ve onun elde tutulmasında hayati rol oynayan iki ana ilkesi bulunuyor:

• İşveren marka analizi yaparak mevcut değerleri tespit etmek,

• İşveren markasını güçlendirecek bir iletişim stratejisi oluşturmak.

İşveren marka analizi ile mevcut işveren algısını ve hedeflenen çalışan profiline uygun bireylerin işyeri tercih motivasyonlarını ölçmek ve bu iki parametre arasındaki mesafeyi kapatmayı hedeflemek önemli.

Doğru mesaj nerede verilir?

Söz konusu iki ilke etrafında işveren marka stratejisini geliştirmek isteyen şirketlerin öncelikle doğru mesajı doğru yerde ve doğru zamanda vermeleri gerekiyor. Bu noktada “doğru yer” neresidir, sorusunun cevabını genel kullanım alışkanlıklarına bakarak tanımlamak gerekiyor. İnternetin hayatımıza girmesi ve ardından sosyal medyanın her yaştan ve profilden bireyin en çok zaman geçirdiği yer halini alması, Türkiye özelinde daha da kuvvetli yaşanan bir durum. İnternette en uzun zaman geçiren ülkeler arasında Türkiye’nin, İngiltere ve Hollanda’nın ardından Avrupa’da üçüncü sırada yer alması, kişi başına ziyaret edilen sayfa sayısında ise birinciliğe yükselmesi gerçeklerine bakarsak internette yoğun zaman geçiriyoruz. Aynı zamanda internet üzerinde son derece de mobiliz, çok sayfa dolaşıyoruz (comScore Releases Overview of European Internet Usage for February 2012). Dolayısıyla internet iletişimini planlarken diğer tüm ülkelerden daha fazla önem kazanan unsur kullanıcıyı zaman geçirdiği yerde bulan ve sadece zaman geçirdiği yere özel değil, kişiye de özel mesajı kurgulayabilen uzmanlık ve teknolojileri kullanabilmek. Kişi başına sosyal medyada geçirilen zaman sıralamasında dünya dördüncüsüyüz (ComScore Ekim 2011 raporu). Tüm bu veriler, doğru yerin internet üzerinde aranması gerektiğini, özellikle de sosyal medyanın konunun merkezinde yer aldığını gösteriyor. Türk insanının internetin dört bir yanında, farklı farklı mecralarda zaman geçirme alışkanlığı, herhangi bir mesaj vermek istiyorsak hedef kişinin internetteki web sitemize gelmesini beklemenin artık çok gerçekçi olmadığı sonucunu doğuruyor. Hedef yetenekleri zaman geçirdikleri yerde bulan, tanıyan ve kişiye uygun mesajı ileten teknolojileri kullanmak önem kazanıyor.

İK 2.0 yaklaşımı da tam olarak burada devreye giriyor. Web sitesi, İK sayfası, kariyer portalları gibi tradisyonel kaynakların mutlaka hedef bazlı interneti tarayan yaklaşımlarla desteklenmesi ve her türlü yetenek iletişimine bu bütünsellikte yaklaşılması gerekiyor.

İK 2.0 devrimi

Dünyada İK 2.0 devrimini benimseyen şirketler artık yeteneklere ulaşma sürecinde mesajlarını dijital platformlar aracılığıyla ulaştırıyorlar. Yetenek savaşlarının sürdüğü bu ortamda şirketler insan kaynakları iletişimini Facebook, Linkedin, Twitter, YouTube gibi kanallar aracılığıyla yaparak aranılan yeteneğe ulaşma sürecinde daha verimli sonuçlar elde ediyorlar ve işveren markalarının da tıpkı ürettikleri ürün ve hizmetleriyle oluşturdukları marka değeri kadar değerlenmesini sağlıyorlar. Elbette söz konusu mecralarda kariyer sayfası oluşturmakla her şey bitmiyor. Çok ciddi bir iletişim stratejisinin gözetilmesine ve buna paralel olarak da uzman desteğine ihtiyaç duyuluyor.

İnternetin hedefli iletişime olanak sağlayan yapısı işveren iletişimi için internetin temel kaynak olarak kullanılması için en temel sebep. Sosyal medyanın kişi bazında hedefleme yapabilen yapısına ek olarak artık her gelir düzeyinde, her yaşta ve profilde kişinin sosyal medyada yoğun zaman geçiriyor olması sosyal medyanın ve genel olarak internetin işveren marka iletişimi için yoğun olarak kullanılmasını kaçınılmaz kılıyor. Sosyal medyayı takip etmek, sosyal medyada doğru hedef kitleden oluşan takipçiler kazanmak ve takipçilere doyurucu içerik aktararak ve karşılıklı iletişimde kalarak işveren marka mesajlarını sürekli, tutarlı ve interaktif bir şekilde aktarmak gerekiyor.

Ancak önemli bir gerçeği atlamamak gerek; internet/sosyal medya birer araç. Asıl olan kurum vizyonu ve stratejisine hizmet edecek, kurumu hedeflerine taşıyacak çalışan tanımlamasını doğru yapmak, ardından belirlenen bu hedef kitleye nasıl bir iletişim yapılması, hangi mesajların verilmesi gerektiğini belirlemek, yani işveren marka stratejisini belirleyerek işe başlamak. Yeteneklerin kısıtlı olduğu ve doğru iş gücünün rekabette büyük fark yaratacak unsur olduğu düşünülürse, yetenekleri kuruma kazandırmayı ve onları elde tutmayı hedefleyen işveren marka iletişiminin şirket stratejisi ve hedefleri açısından ne kadar hayati bir önem taşıdığı daha net anlaşılabilir.

Ebru Çapa

Monster Gelişen Pazarlar Başkan Yardımcısı

———————————————————————————-

Ebru Çapa kimdir?

İş hayatına Procter & Gamble’da Ürün Müdürü olarak başlayan Ebru Çapa, 1993’te Digital Equipment Tükiye A.Ş.’de Pazarlama İletişim Uzmanı olarak görev yaptı. 1997’de Pazarlama ve İletişim Müdürü olarak katıldığı Microsoft Türkiye’de 7 yıl boyunca pazarlama, iletişim ve ürün yönetimi faaliyetlerini başarıyla yürüttü. 2004’te MSN Türkiye Ülke Müdürü olduktan sonra 2005’te MSN Orta Doğu ve Afrika bölgelerinin sorumluluğunu üstlendi. Son olarak da Microsoft’un tüketici stratejisi ve vizyonunu belirleyen Tüketici ve İnternet Hizmetler bölümünün genel müdürü olarak görev yaptı. Çapa, Mart 2011’den bu yana Monster’ın Gelişen Pazarlar Başkan Yardımcılığını üstleniyor.

 

 

 

 

[arrowlist]

  • Bu yazı Campaign Türkiye’nin Haziran sayısında yayınlanmıştır.

[/arrowlist]