artwork

Ali Kırbaş: “Bizim filmimiz değil Türkiye’nin filmi”

5 yıl önce

0

Ziraat’in 155. yıl filminin detaylarını Ziraat Bankası Bankacılık Operasyonları ve İletişim Genel Müdür Yardımcısı Ali Kırbaş, Happy People Project Kurucu Ortak ve Ajans Başkanları Yaşar Akbaş ve Orçun Onural’dan dinledik.

“Bizim filmimiz değil Türkiye’nin filmi”-campaigntr

20 Kasım’ın Ziraat Bankası’nın 155. yılı olması nedeniyle hazırlanan kutlama filminin arkasındaki stratejiyi, fikrin çıkış noktasını ve hem halktan, hem de bakanlıklar tarafından aldıkları geri dönüşleri Ziraat Bankası Bankacılık Operasyonları ve İletişim Genel Müdür Yardımcısı Ali Kırbaş, Happy People Project Kurucu Ortak ve Ajans Başkanları Yaşar Akbaş ve Orçun Onural anlattı.

Campaign Türkiye Ziraat Bankası’nın 155. yılını Yeşilçam karakterlerine de yer vererek kutladığınız reklam filmi oldukça ses getirdi. Bu reklam filmiyle neyi hedeflediniz?

Ali Kırbaş Öncelikle yıldönümü filmimizin İmaj filminden daha fazlasını sunmasını ve zihinlerde hoş bir tat bırkamasını istedik. “20 Kasım Ziraat Bankası’nın yıl dönümüdür, iletişim geleneğidir film yapalım, beklentiyi karşılamanın üzerinde bir film olmasını arzuladık. Geri döndüğümüzde de Ziraat Bankası’nın imaj filmlerini herkes hatırlayabilir. Biz tabii ki hepsini ayrı ayrı hatırlıyoruz ama halkımız da hatırlayacaktır; çok iz bırakan filmler yaptık yıl dönümü filmleri olarak.

Bu yılki filmin farkı şöyle; aslında biz böyle bir moral filminden ziyade yaptıklarımızı ve teknolojik olarak Ziraat’in geldiği noktayı anlatmak üzere yola çıktık. Bizim brief’imiz de öyleydi, üzerinde konuştuğumuz senaryolar da öyleydi ama ağustos ayında filmin senaryosu ve storyboard’u sunulduktan sonra hem ülkenin içinde bulunduğu durumun geçici olduğunu  anlatan, hem de moral veren bir film yapalım noktasında ajansla düşünsel bir zeminde buluştuk. Biz banka olarak 155 yaşındayız Osmanlı’dan Cumhuriyete ve bugüne ulaşan bir tarihi şahitliğimiz söz konusu. Buna benzer durumlar ülkemizin başına zaman zaman geldi ama atlattık yine atlatacağız, aslında bunu gösterelim istedik. Bu içerikte duygu ve düşüncelerin halkımıza aktarılmasının o günün şartlarında daha önemli olduğunu gördük. Tabii burada söylediğiniz cümlelerin altını doldurabilmek, ülkemize ve insanımıza moral verebilmek önemli; bu düşünce ve duyguların olduğu bir filmin de Ziraat’e yakışacağını düşündük. 

Tam 7 yıl öncesine gidiyorum; o zaman marka vaadini çalışırken ‘bir bankadan daha fazlası’ demiştik. Bu vaadi kullanabilmek için gerçekten de bir bankadan daha fazlası olmak gerekiyor. Bugün itibarıyla baktığımızda özellikle son dönemde Ziraat bir bankadan daha fazlası nasıl davranırsa öyle davrandığını her kesime çok net gösterdiği noktasında tartışmaya mahal yok. Bireysel müşterilere, tüketici ve konut kredisinde sunduğu avantajlı imkanlar, kredi kartı borcu olanlara  sunduğu imkanlar, KOBİ’lere, seracılara verdiği destek, sektördeki hemen hemen tüm rasyolarda en iyi durumda olması, hepsi bunun bir örneği… Kendi mottosunu ve vaadini ‘bir bankadan daha fazlası’ diye belirlemiş olan Ziraat’e yakışan bir film oldu. Ülkeye moral noktasında da katkı sağlamak gerekiyordu, biz de bu filmle onu yaptık.

Tabii ki farklı noktalarda tüm kurumlarımız çalışıyor moral verenler var, ama biz yaptığımız finansal hamlelerin dışında iletişimimizle de böyle bir filmle televizyonda olalım istedik.

Campaign Türkiye Happy People Project’in yedinci yılı. Birçok film yaptınız, bu dönemin önceki filmlerden ya da kampanyalardan farkı neydi? Ne hissettiniz de ortaya bu iş çıktı?

Orçun Onural Kişisel olarak söyleyeceğim şu: 7 yıldır bankayla çalışıyoruz, çok güzel, çok önemli işler yaptık. Ama bu iş benim mesleki kariyerimde de çok özel bir iş. Yaptığımız işin doğasında farklılık var. Yeşilçam’da hepimizin hayatında var olan insanlar vardı, onu buraya taşıdığımızda bu kadar büyük bir reaksiyonla insanların tepki vereceğini düşünmemiştim. Böyle bir tepki mutlaka olacaktı ama bu boyutta beklemiyordum; meslek hayatımda en çok telefon aldığım en çok insanın arayıp sorduğu, ‘nasıl yaptınız’ dediği ve gururlandığı bir iş oldu. Türkiye’nin çeşitli illerinden, ilçelerinden ve köylerinden ajansı aradılar. Ali Bey’in dediği gibi bir bankadan daha fazlası olduğumuzu her platformda göstermeye başladığımız için 155. yıl filminde de Türk insanına umut veren farklı bir iş yapalım istedik ve bu fikri banka da destekledi. Her seferinde keyifle, gururla izliyorum.

Campaign Türkiye İkonik kampanyalar var ve artık eskisi kadar yapılmıyor. Bu durumu siz içselleştirdiniz ki Türk toplumunu birleştirici unsurlardan bir tanesinin de yakalandığı yaratıcı bir film ortaya çıktı. O süreçte kendi içinizde neler konuştunuz?

Yaşar Akbaş Bir kere elindeki markanın ne söylediği ve altını nasıl doldurduğu çok önemli. Her şey oradan çıkıyor. Herkesin hatırladığı ‘ikonik’ dediğimiz işleri yapma şansım oldu. Bu işle de esasen bizi en büyük motive eden şey; ortadaki durum, enerji veya duyguyu saptadığınız zaman bunu karşılayabilecek en doğru cevabı nasıl verirsin diye düşünmek. Biz banka ile ilgili konuşuyoruz, her yıl bir şeyler anlatıyoruz ama bütün bankalar bunu yapıyor. Esasında başka zamanlarda da yine farklı konuşan yıl dönümü işleri yaptığımı hatırlıyorum. 

Yıl dönümü filmlerine biraz uzağım, çünkü hepsi birbirinin tekrarı gibi oluyor. Bizim bu sefer yaptığımız iş, biraz dönemsel bir durumdan yola çıkıyor. Biz bu işi yılın sonuna doğru çıkardık. Yurt dışında da yılın bitimine yakın çok büyük filmler yapılır ve o filmleri herkes bekler. Bu sene biraz öyle oldu, belki seneye de ‘acaba Ziraat Bankası ne yapacak’ diye düşünecekler.

Ajans olarak tabii ki çok sevindiğimiz, bir başarı olarak gördüğümüz şey şu; son üç yıldır Ziraat Bankası ‘love mark’. Eminim seneye de öyle olacak. 

Ali Kırbaş Hem bankada, yönetimsel değişiklik, arkasından gelen ajans değişikliği ve yönetimsel değişikliğin neticesinde bankadaki iş tutuş tarzı ile ilgili dönüşüm çalışmaları, bunların hepsi aynı zamana denk geldi. Biz o değişim dönüşümü ajansla birlikte yaşadık; iletişim, marka ve algıyı beraber kurguladık ve oradan buraya da beraber geldik. Yaşar Bey’in de dediği gibi ‘love mark’ oldu, sosyal medyanın en etkin markası, Türkiye’nin en değerli banka markası… Bunlar hep kademe kademe hem içerideki çok değerli arkadaşlarımla, hem de ajansımızla kurguladığımız, sonuca ulaştığımız ve bugün de neticelerine sevindiğimiz ve hep beraber gurur duyduğumuz sonuçlara dönüştü.  

Yaşar Akbaş Böyle olunca bahsettiğimiz durumda ne konuşacaksın dediğinde çok net bir şey var ortada, diyorum ki: ‘Ben 155 yaşındayım ve her şeyi gördüm; yokluk da gördüm, Cumhuriyet’in kuruluşunu da gördüm, İkinci Dünya Savaşı’nı da gördüm, boykotları da gördüm…’ Yani ekonomik veya sosyolojik olarak her şeyi gören bir banka var. Bizim anlatacağımız şey de bu dedik. Dönemsel olarak her ekonominin, her ülkenin inişleri çıkışları olur; bu da böyle bir dönem. O ruh halinden yola çıkarsak da bizim yapacağımız şey, standart olarak ne olduğumuzu anlatmak değil; o zaten her yerde yeteri kadar yapılıyor. Ama bizim duygu olarak insanlara değecek, plastik gelmeyecek ve mümkünse yaşadığı bir şeyi anlatabileceğimiz bir fikir olması gerekiyor diye düşündük. Yeşilçam, Türk halkının hayatında çok yeri olan bir yapı ve bizim bu anlatmak istediğimiz ‘iyi şeyler, kötü şeyler’ noktasında da birtakım analojileri çok rahatlıkla yapabileceğimiz bir yer. Güdük Necmi, Yaşar Usta, Hulusi Baba gibi karakterlerin DNA’larında ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla onları günümüze getirseydik, o karakterlerin bahsettiğimiz özellikleri bu duruma tepki verseydi ne olurdu sorusunu fikir olarak aldık. Bizim filmlerimizin şöyle bir özelliği vardır; mutlu sonla biter. Şu an içinde bulunduğumuz durumun da böyle sonuçlanacağına inandığımız için bunu anlatmaya karar verdik.

Campaign Türkiye Tek alternatif mi vardı?

Yaşar Akbaş Evet, benim kafamda tek alternatif vardı. Biraz cesur olmak gerekiyor bu tarz şeyleri yapmak için. Zahmetli işler bunlar ve Türk milleti sevmez pek zahmeti, ama Ali Bey bizi çok destekledi.

Campaign Türkiye Ali Bey ilk fikir toplantısı yapıldı, Happy People Project ekibi geldi, fikir hayata geçirilmeden önce siz ne hissettiniz sunumda?

Ali Kırbaş Ben iyi bir brief verdiğimizi düşünüyorum, ne istediğimizi çok net anlatabildik. Bu senaryo bir temel cümleye dayanıyor: “Biz bu filmi çok gördük.” Bu cümleyi gördükten sonra bunun üzerinden çok rahatlıkla durumu anlatabiliriz, halkımıza da vermek istediğimiz mesaj geçer diye düşündüm.

Campaign Türkiye Siz de bu kurguyu “Biz bu filmi çok gördük” girişi üzerine mi kurgulamıştınız?

Yaşar Akbaş Biz bu fikri hayata geçirelim dedik ama bunu yazmamız bayağı zorunlu süreçlerden sonra oldu. Çünkü ‘biz bu filmi çok gördük’ diye başlıyor, ‘bizi izlemeye devam edin’ diye bitiyor. Çok kısa bir süre içerisinde birtakım şeyleri doğru oranlarda ve doğru duygularda vermek kolay bir şey değil. Biz başlangıcı da finali de çok yazdık. İyi fikirlerin çok iyi yazılması, uzun süre alıyor. Bu girişin günlük hayatla bağlantısı, Yeşilçam ile bağlantısı doğru bir akış oluşturuldu ve metin de başarılı oldu.

Campaign Türkiye İş sonuçları odaklı bir firma ve kampanya olmadığını farkındayız. Siz bu film yayına girdiği zaman ne bekliyordunuz, ne gerçekleşti?

Ali Kırbaş Bir tane çok temel beklentimiz vardı: Moral vermek ve bu film Ziraat’e yakıştı denmesini bekliyorduk. Orçun Bey’in de dediği gibi telefonlar kitlendi; ‘size çok yakıştı, çok güzel oldu, defalarca izledim, gözlerim doldu, maziyi hatırlattı, geleceğe yönelik moral verdi’ yorumlarını aldık. Yıl dönümü filminin de ötesine geçti. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu moralin de aslında kendi içimizde olduğu, kendi öz değerlerimizde olduğu, geriye dönüp baktığımızda geçmişte başardıklarımızla bunları da rahatlıkla atlatabileceğimizin garantisi olduğunu gösteren bir banka olduk. Film yayınlandıktan sonra gördük ki arzu ettiğimiz her şey gerçekleşti.

Marka, söylemin de önüne geçsin veya daha çok anılsın gibi bir beklentimiz yoktu. Belki ‘Ziraat kaç yaşındaydı?’ diye sorsak bilemeyebilirler, ama ‘bize moral verdi ve bazı duyguları hatırlattı’ denmesi, amaçladığımızın tamamen hayata geçtiğini gösterdi.

Campaign Türkiye Bu film sadece kamuoyu nezdinde değil, bakanlıklar nezdinde de çok ciddi takip edildi ve sizi destekleyen girişimlerde bulunuldu. Bu film bakanlıklar tarafından nasıl karşılandı?

Ali Kırbaş Öncelikle çok beğenildiğini gelen tepkilerden söylemem gerekir. Sayın Bakanımız teveccüh göstererek reklam filmini resmi Twitter hesabından paylaştı. 

Çok sayıda vekilimizde değişik partilerden beğenilerini değişik vesilelerle bildirdiler.

Campaign Türkiye Bu reklam filmi ile bir anlamda sorumluluk üstlendiniz. Böyle bir filmin yapılması, ajans nezdinde de oldukça ses getirmesi ve çok iyi yansımaların olması beklenti doğurabilir. Bundan sonra ne olacak?

Orçun Onural Bu kampanyanın sonuçları anlamında banka ve ajans tarafı var, bir de halk tarafı var. Banka ve ajans tarafına baktığın zaman toplumda iz bırakacak ve on sene sonra ‘Hulusi Baba’lı filmi hatırlıyor musun?’ diye sorulduğunda, ‘hatırlamaz mıyım’ denilecek bir kampanya yaptık. Yıllar geçse de bu kadar hızlı tüketilen bir ortamda unutulmayacak bir iş yapıldı. Bu, bankayla ajans arasındaki yedi yıllık ilişkinin ne kadar doğru olduğunu ve birbirlerini ne kadar iyi anladıklarını gösteriyor.

Herkes bir araya geldi ve herkes sevdi. Happy People Project olarak biz tüm müşterileri için iyi işler çıkaran bir ajansız, bu tabii ki bize daha fazla sorumluluk yükledi ve beklentiler karşısında daha iyi işler yapabilme morali verdi. Bankanın son dört yıldır ‘love mark’ ve Türkiye’nin en değerli bankası olması imajının bambaşka noktalara gelmesinde bizim de katkımız olduğu için gurur duyuyoruz. Bizi en mutlu eden tarafı da bu.

Hababam Sınıfı müziği bugün herkesin sevdiği bir müzik ve bunu yedi yaşındaki bir çocuk da dahil herkes söyleyebilir. Bu müzik, bu film ile birlikte başka bir yere geldi. Bu başarıların tümü de daha iyisini yapmamız için bizi kamçılıyor. ‘Bizi izlemeye devam edin’ derken de aslında bunu kastediyoruz.

Yaşar Akbaş Bizim tarafımızdan bakarsan birincisi Ziraat ve Happy People Project, 6-7 yıllık bir ilişki ve bunun hem ajans hem marka için çok değer yaratan bir şey olduğunu düşünüyorum. Onun bütün özelliklerini içselleştirmek ve her zaman üzerine tuğla koyarak ilerlemek iki taraf için de çok önemli. Bu sorumluluk ve daha iyisini yapma hırsı meselesine gelirsek; bu zaten bizim işimizin özünde var. Bir şeyi bir kere yaparsın ama onu tekrarlarsan değerli olur. Hiçbir marka tek bir muhteşem işle bir noktaya varmaz; onun da bunu devam ettirmesi gerekir. Bankanın üzerinde, yaptığı iş, büyüklüğü ve konumu anlamında çok büyük bir sorumluluk var.

Marka iletişimi, o markanın yaptıklarını ve nerede olduğunu veya olacağını anlatan şeylerdir. Yani nasıl bir markaysan öyle konuşmak zorundasın, biz de bunu sağlamaya çalışıyoruz. Bu iş de onu taçlandırdı, belli bir kesime ait değil herkese ait bir kampanya oldu. Bundan sonra bir sonraki büyük fikrimiz ne olacak diye daha da motive bir şekilde çalışıyor olacağız.

Ali Kırbaş Geriye döndüğümüzde reklam anlamında çok güzel işler yaptık: Türkiye Kupası, Futbol Makinesi, 152. yıl ‘Neden?’ Dev projeler  filmi,… Böyle işler yapınca diyorsun ki ‘acaba bunun ötesine nasıl geçeceğiz?’ Geldiğimiz noktada görüyoruz ki bunların daha iyisini yapabiliyoruz. Bundan sonra da daha iyi filmler çıkması için ajansla birlikte kafa kafaya verip daha çok çalışacağız. Futbol ile ilgili çalışmalarımız var, ‘Futbol Makinesi’nin ötesine geçeceğimizi umuyorum. Öncelikle çatısı altında çalıştığımız markanın gücü, nerede ne zaman ve hangi tonda konuşacağımızı iyi bilmemiz, zorluklarla başa çıkmamızda işimizi daha kolaylaştırıyor. 

Campaign Türkiye Banka çalışanları, şubeleriniz bunu sahiplendi mi? Size yansımaları nasıl oldu?

Ali Kırbaş Şimdi meşhur bir deyim var: Kuzguna yavrusu anka gözükür. Yaptığımız işlere çalışanlarımızın bakışı daha farklı oluyor mutlaka. Bu reklamı sonuçta banka yaptı, onlar da bankanın bir parçası. Hepsi ayrı ayrı çok büyük sevinç ve gurur duyuyorlar. Büyük çoğunluğu da telefon, mesaj ve e-mail ile bizlere ulaştı. Hepsinin aileleriyle birlikte çok beğendiğini ve gururlandığını söyleyebilirim.

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 86. sayısında yayımlandı.