artwork

Apolitik değiller, öncelikleri farklı

2 yıl önce

0

Uzun zamandır Z kuşağı mensubu gençler, bir “kuşak mantığı” üzerinden siyasal iletişim çerçevesinde de değerlendiriliyor. Bu doğru bir yaklaşım değil, elbette birçok ortak yönleri var. Dijitale açık olmaları, ekran bağımlılıkları, internet ortamı içinde doğmaları vb. Ancak açık veya kapalı bir toplumda yaşamak, teknolojiye, internete erişim düzeyi, maddi olanaklar, bulundukları sosyolojik katman, aile, çevre, kentlilik ve daha birçok faktör açısından bir gencin karar alma süreçlerinde yaşananlar elbette farklı işliyor. 7 milyona yaklaşan yeni seçmen kitlesi olma özellikleri, onları elbette tüm siyasi partiler için vazgeçilemeyecek bir hedef kitle haline getiriyor. Apolitik değiller, sadece öncelikleri farklı.

Artık buhrana dönüşmüş ekonomik krizin çözümü konusunda yaratılacak inandırıcılık ve güven, tüm gençlik politikaları başlığı kadar önemli. Türkiye’de gençler siyasete sistem ve aktörler düzeyinde güvenmiyor hatta büyük kısmı kirli, uzak durulması gereken bir şey olarak algılıyorlar. Büyük işsizlik ve istihdam sorunları var. Bu yüzden siyasi partilerin kendi plan ve programları konusunda güven vermeleri, inandırıcı olmaları, içinde her şeyin yer aldığı vaat setlerinden daha önemli. İnternet paketleri dağıtmayı düşünmeden önce eğitim, istihdam, işsizlik, gelir dağılımı gibi sorunların çözümünün onlara nasıl yansıyacağı anlatılmalı. 

Gerçek (sorunların/sebeplerin doğru algılanma biçimi) uzun zamandır lider odaklı büyük seçmen grupları için önemini kaybetti. Popülist liderlerin yeniden ve yeniden inşa ettikleri, kendi politikaları için geliştirdikleri söylem, kolaylıkla gerçeğin yerini alabiliyor. Üstelik bu sadece Türkiye’nin sorunu değil.

Liderle geliştirdiği duygusal bağı koparamayan seçmenler, ciddi bir illüzyonun içinde gerçekliği yeniden üretebiliyor, iktidarın sağladığı maddi bağları kaybetme endişesi de buna eşlik ediyor. Meseleyi sadece Post Truth çağı diyerek geçiştirmemek gerekir. İnanmış (kemik) kitlelerin bir dekadans (çözülmeye dayalı çöküş) yaşamadıkça saf değiştirmeleri imkansız görünüyor. Buhrana dönüşen ekonomik kriz, örneğin Türkiye’de hala AK Parti, Cumhur İttifakı seçmeni açısından bu tür bir dekadansı tetikleyemedi. Bu sarmalı, bıkmadan usanmadan kullanılan kutuplaştırmayla birlikte ortaya çıkan red bağlarını bile hesaba katmayan güncel siyasal stratejiler, kaybetmeye mahkûm. Ekonomik kriz dahil birçok sebeple iktidar partisinden kopan, kararsıza çekilen seçmenlere alternatif olabildiğine inandırabilecek, güven sağlayacak bir liderliğin, ortaya koyacağı vaat seti, anahtar işlev görecek. Bunun için muhalefetin “devr-i sabık” gibi bir aşırı dil yerine yolsuzlukların hesabının sorulacağını hatırlatan ama temelde çözüm dilini öne çıkaran, sertleşmeyen, mutedil bir tona ihtiyacı var. İttifaklar sisteminde lider ve arkasında güçlü, sorunları çözme yeteneğine sahip bir kadroyla iktidara yürüdüğü mesajını verebilen, bir adım öne çıkacak. Şu anda Türkiye’de seçmen, seçimden sonraki gün benim ekonomik dertlerime kim derman olacak sorusunun yanıtını arıyor.  

Çok değişti denilen birçok şey aslında değişmedi, değişen daha çok güçlenen yeni mecralar ve hız. Özellikle sosyal medya bunlardan biri. Daha önemlisi mobil cihazlar üzerinden seçmenle iletişimin yükselmesi ve bunu yönetebilme kapasitesi. Araştırma, verinin işlenebilme ve ölçülebilme olanağı, birçok kampanya sürecini ciddi biçimde etkilerken, bir o kadar da manipülasyona açmış durumda. İngiltere’de Brexit’te ve ABD’de de Trump’ın Hillary Clinton karşısında kazandığı seçimlerde Cambridge Analytica şirketinin manipülasyonları hala güncelliğini koruyor. Bu çerçevede siyasal iletişimde risk analizleri, kriz yönetimi ve iletişimi çok daha önemli hale geldi.

Siyasal iletişim çalışmalarının ülkemizde de siyasi başarıya “doğru stratejilerle” elbette katkısı büyüktür. Bunun seçimi biz kazandırdık veya sayemizde kazanıldı biçiminde yansıtılması ise mümkün değildir. Siyasal iletişim seçimin kazanılmasına yol açan birçok faktörden sadece birisidir.  Hatta seçimi lider kazanır, parti örgütü çalışmıyorsa en iyi kampanya bile kazandıramaz. Hele seçimin sandıkta kazanıldığı bir ülkede. 

Türkiye’de AK Parti’nin izlediği lider odaklı seçim stratejileri, 2000’li yılların ortalarında Erol Olçok’un AK Parti için gerçekleştirdiği kampanyaları başarılı örnekler olarak sayabiliriz. Özellikle 2007 seçim kampanyası “Herşey Türkiye için”, “Durmak yok yola devam” sloganlarıyla ortaya konan kampanyayı çok yönlü değerlendirmek gerekir. AK Parti ve Olçok’un iletişim stratejilerinin başarısına muhalefetin bir alternatif yaratamama, sürekli “takipçi” konumda kalma, kendi gündem ve vaatlerini halka benimsetecek etkili, inandırıcı stratejiler geliştirememesi de yol açmıştır. Türkiye’de seçimler çok uzun bir süre maçın sanki tek kalede yapılması biçiminde sürmüştür. 

“Dünyadaki siyasal iletişim uygulamaları” dendiği zaman üç ülke öne çıkıyor: ABD, Fransa ve İngiltere. Bu biraz da bilgi, haber ağlarıyla da ilgili bir durum. Benim için etkili, başarılı, son örnek, Fransa’da yapılan milletvekili seçimlerinde Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un lideri olduğu “La Republique En Marche/ Cumhuriyete Yürüyüş” Hareketi. 200 gün gibi kısa bir zamanda gençleri, destekçilerini başarılı bir biçimde harekete geçiren Macron, Fransız toplumunda çok kısa sürede güven ve iyimserlik yaratmayı başardı. Başarıda seçimin son günlerindeki agresif sosyal medya kampanyasının, gençler arasında dijital örgütlenmesinin etkisini de vurgulamak gerekir. Rakiplerine yönelik onları takipçi konumuna iten kendini öne çıkaran başarılı bir strateji izledi. 2. turda Le Pen karşısında “korkuyu” da organize etmeyi başardı. Başarılı debate’i de unutmamak gerekir, Le Pen’in temel sorunlar konusunda ne kadar zayıf olduğunu göstererek onu adeta ekrana gömmüştü. Barack Obama’nın 2008 Başkanlık seçimlerindeki milyonlarca genci sosyal medyada harekete geçiren benzersiz dijital kampanyasını da hatırlayabiliriz.

O. Suat Özçelebi

SİTA Politik Danışmanlık A.Ş. Genel Müdürü

Siyasal İletişim Danışmanı

 

 

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 125. sayısında yayımlanmıştır.

Senin için
Tümünü göster
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu: “Türkiye bölgesel bir üs…

T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Türkiye’nin sunduğu yatırım fırsatlarını küresel iş...