artwork

Zehir

3 yıl önce

0

“Hepimiz yaptığımız en kötü şeyden daha iyiyiz. Şeytanın da bir soyu ve bir dili var. Baldıran otu gibi bazı insanların dili kimine şifa, kimine zehirdir.”

Baldıran out; conium maculatum. Ağuotu da deniyor. Büyük yapraklı ve yayvan çiçekli bir bitki. Ağrı ve spazm giderici. Siyatik, tetanos, epilepsi gibi hastalıkların tedavisinde de kullanıyor. ‘Orta Çağ’da baldıran ile yapılan zehri içmek bir ‘ölüm cezası’ idi. Şifa ve .lüm bir bitkide bir araya gelir mi? Gelmiş.

Trump Amerikası’nda ötenaziyi savunanlar tarafından kurulan bir derneğe ‘Baldıran Derneği’adı verilmiş… Meraklısı inceleyebilir.

Felsefeye baldıran otu şifa olamamış, zehir olmuş. Fransız ressam Jacques – Louis David, 1787 yılında yaptığı meşhur Sokrates’in ölümü yağlı boya tablosunda Sokrates’in baldıran zehrini içmeden önceki anını ve eliyle de yukarıyı işaret ederek ölüm karşısındaki kayıtsızlığını resmeder. Aslında elindeki kadehte baldıran zehrini tutan Sokrates, bir nevi iksirini yani ölümsüzlüğünü de elinde tutar. İksiridir elindeki çünkü Sokrates baldıranı içer, zehri tadar, sonra ölümsüzleşir. Sokrates’in derdi bambaşkadır.

Öte yandan, Polonyalı sosyolog ve filozof Zygmunt Bauman’ın .lüm ve .lümlü olmak üzerine dikkat çeken bir tanımı var: “ölümlü olmak, her şeyi değiştirebileceği ve kendine uyarlayabileceği inancıyla beslenen insanoğlunun aslında en büyük yenilgisidir” diyor.

“…her şeyi değiştirebileceği ve kendine uyarlayabileceği inancıyla beslenen…” Aslında beslendikçe daha da çok acıkıyor insanoğlu. Sosyal medyadaki doyumsuzluğu da bundan. Takipçi sayılarının sanki şöhret kapılarını araladığı, yaşamın sona ermesinin nerdeyse ortadan kaybolmak ile bire bir anıldığı bir ortam.

Lafügüzaf. Dizginler elindeymiş gibi… Dilersen arkadaş ekle, dilersen sil. ‘…her şeyi değiştirebileceği ve kendine uyarlayabileceği inancıyla beslenen insanoğlunun en büyük yenilgisi…’ Hmmm.

Ama bazı şeyleri değiştiremiyorsun. Yıllar önce keybettiğim bir arkadaşımın sosyal medya hesabından doğum günü uyarısı geldi. Yıllar içinde kül gibi yok olup gideceğine, meğer içten içe yanan bir kor gibi duruyormuş hatırası… Acı mı ? Acı değil…

Sosyal medya hesaplarına göre yaşıyor. İster istemez herkesin aklından geçmiştir. ölümden sonra sosyal medya hesaplarına ne oluyor diye? Çoğu platformun farklı uygulaması var. Mirasçı bir hesap atanmışsa iş kolay. Yaşayan bir kullanıcının hesabından farklı bir durum olmuyor çoğunda. Yani hiçbir yorum veya gönderi silinmiyor. Gizlilik ayarları da değiştirilmiyor. Esasen zamanla donuyor.

Roman Mazurenko. Genç bir girişimci. Arkadaşları arasında çok ama çok seviliyor. Moskova’da trajik bir trafik kazasında hayatını kaybediyor. Kız arkadaşı Eugenia Kuyda bu kaybın üstesinden gelemiyor.

Unutamıyor yani. Eugenia Kuyda yapay zeka konusunda uzman. Kuyda, Roman Mazurenko’nun ölümünün üzerinden üç ay geçtikten sonra özlemine dayanamıyor.

Roman ile tekrar konuşmak istiyor. Ona tekrar yazmak ve ondan cevap almak istiyor. Gelişmiş bir chat bot tasarlıyor. Roman gibi düşünen, cevap veren. Roman Muzurenko’nun kişiliğini ürkütücü bir ciddiyetle taklit eden dijital bir avatar.

Sosyal medyayı neredeyse hiç kullanmadığı için, ona ve arkadaşlarına Roman Mazurenko’nun yıllar boyunca gönderdiği binlerce mesajın, ailesiyle ve iş arkadaşlarıyla paylaştığı mail’lerin, ondan geriye kalan dijital varlıkların oluşturduğu, kişiliğini ürkütücü bir doğrulukla taklit eden dijital bir avatar…

Düşünsenize, Kuyda mesaj atıyor, Roman cevap veriyor. Black Mirror’ın 2013 yılında yayınlanan “Be Right Back” bölümünde Martha’nın nişanlısı Ash ile konuşması gibi… 2014 yılı yapımı ‘Her’ filmindeki Theodore’un, sanal bir varlık olan ve sadece bir sesten ibaret aşkı Samantha ile konuşması gibi…

Birçok insan kaybettiklerini bu yöntemle ile tekrar canlandırmak için Eugenia Kuyda ile bağlantıya geçiyor. İnsanlar kaybettikleri ile mesajlaşabiliyor artık. İş farklı boyutlara geçiyor yani.

Kuyda’nın artık Replika adı altında bir uygulaması da var. Sizi kopyalıyor. Düşüncelerinizi, hislerinizi, inançlarınızı, deneyimlerinizi, anılarınızı, hayallerinizi, “özel algısal dünyanızı” paylaşabileceğiniz bir platform diye tanıtıyor Replika’yı…

Hepimiz yaptığımız en k.tü şeyden daha iyiyiz. Şeytanın da bir soyu ve bir dili var.

Baldıran otu gibi bazı insanların dili kimine şifa, kimine zehirdir.

İki dakika benimle bir daha konuşsun diye algoritmalara sığınılır. Rüyalarda düşlenir, tekrar yaşatılır. Son soru ise şudur:

Uğruna sen gittikten sonra bir chatbot tasarlanır mı be güzelim?

Uğur Nalbantoğlu

İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi

 

 

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye’nin 109. sayısında yayımlanmıştır.