artwork

Yeşilçam’da Bir Hafiye…

1 yıl önce

0

Sosyal medyada “Nerede Çekildi” (@nerdecekildi) hesabı ile tanıdığımız, Yeşilçam hakkında yapmış olduğu araştırmalarıyla bizi o dönemin filmlerinin unutulmaz anlarına ve mekanlarına götüren sinema araştırmacısı Kürşat Çetin, 130. sayımızda “The Story” köşemizin konuğu oldu.

Kürşat Çetin

1981’de Denizli’de doğan, Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden  mezun olan Çetin, okulu bittikten sonra İstanbul’a yerleşti. 15 yıldır özel bir şirkette eğitim ve planlama uzmanı olarak çalışan, evli ve bir çocuk babası Kürşat Çetin ile kısaca hikayesini” konuştuk.

Burak Becan: Kendinizi Yeşilçam Hafiyesi olarak tanımlıyorsunuz. Sinema tutkunuz nasıl başladı? Bu tutkuyu bir hobi haline nasıl dönüştürerek Yeşilçam filmlerini keşfe çıkmaya ilk olarak nasıl koyuldunuz?

Kürşat Çetin: Aslında Yeşilçam Hafiyesi” lakabı, benim kendime koyduğum bir lakap değil. 2005 yılında CNN TÜRK kanalında Mirgün Cabas’ın HER ŞEY isimli programına konuk olmuştum. Lakap orada verildi, benim de hoşuma gitti ve kullanmaya başladım. Sinema tutkusuna gelirsek; aslında herkes kadar seviyorum sinemayı. Özellikle çocukluğu 80li yıllarda geçmiş biri olarak sinema çok değerliydi bizim için. Tek kanal olduğu zamanlardı. O zamanlar TVde izlediklerimizle yetinmiyor, üstüne sürekli sinemaya gidiyorduk. 1500-2000 kişilik salonlar, dev perde… İnanılmaz etkileyiciydi. Ayrıca sadece sinema ile yetinmiyor, video kaset kiralama dükkanlarından sürekli VHS ve BETA video kasetleri kiralıyorduk. O dönem video kasetleri, sinema kadar; hatta sinemadan bile daha önemliydi belki de. Üzerinde durulabilir bu konunun. Video olayı bir çığırdır. 

Burak Becan: Yeşilçam dünyasına dair bilgileri ve belgeleri ilk olarak twitter’da @neredecekildi hesabından paylaşımlar yaparak birçok kişiye ulaştırdınız. Bu hesabın hikayesini bize anlatır mısınız?

Kürşat Çetin: Tamamen tesadüf. 2009 sonlarıydı. O sıralar iş yerinden bir arkadaşım beni Kozyatağı tarafından minibüs caddesine bırakıyordu her akşam. Bir akşam yanlış sokağa girdi. Ben fark etmedim aslında yanlış sokak olduğunu. Daha sonra biraz ilerledik ve şöyle dedi: Bak Kürşat. Şu sağındaki bina, BİZİMKİLER dizisinin çekildiği bina.” O apartmanı gördüğüm birkaç saniyelik süreç içerisinde öylesine etkilendim ki… Zaman yolculuğu yapmış gibi oldum o kısacık süre içinde. Çocukluğuma gittim. Apartman bir anda canlandı. Sabri Bey balkondan çıktı, Kapıcı Cafer apartmanın kapısında belirdi, Sarhoş Cemil pencereden bağırdı… Bu, aslında yangına dönüşecek olan bir serüvenin ilk kıvılcımıydı. Daha sonra dedim ki, eğer burası duruyorsa diğer mekanlar duruyor mu acaba? Böylelikle hikaye başlamış oldu. Birçok mekanı buldum ve 2014 yılında eşimin ısrarıyla twitter ve instagram hesabı açtım. Çok büyük ilgi oldu. Eskisi kadar yoğun olmasa da hala hesaplarım aktif ve etkileşimli olarak devam ediyor.

Burak Becan: Mekanlar, kişiler, hayatlar bu kadar hızlı değişir dönüşürken siz yıllar öncesinde çekilen filmlerin mekanlarını, hikayelerini nasıl buluyorsunuz? Hangi yöntemlere başvuruyorsunuz?

Kürşat Çetin: Öncelikle yaşadığınız şehri, sokakları çok iyi bilmeniz, tanımanız gerekiyor. İstanbul bir derya benim için. Ama daraltacak olursak, en önemli referansım binaların yapısı. Şehrin mimarisi, her semte göre değişiklik gösterebiliyor ve semtleri tanıdıkça kafanızda mimari yapılar ve biçim, parça parça oturmaya başlıyor. Her zaman tutuyor mu? Tabii ki hayır. Tarlabaşı diye tahmin ettiğiniz bir yer Balatta karşınıza çıkabiliyor. Emek ve sabır gerektiren durum da burada ortaya çıkıyor. Ayrıca ağaçlar da önemli referans. Hangi tür ağaçların hangi bölgelerde konumlandığı da sizin için bir ipucu olabiliyor. Geniş açı ise işinizi en kolaylaştıran durumlardan bir tanesi. Geniş açıda bir camii veya başka spesifik bir bina görürsünüz ve onun konumuna göre sahnenin nerede çekildiğini açılarıyla saptayabilirsiniz. Tabii İstanbulda yüzlerce camii var. Camileri de iyi bilmeniz ve tanımanız gerekiyor. Mesela, Kemal Sunal’ın Şark Bülbülü filminin bir sahnesini, iki minareli camileri arayarak bulmuştum. Kısaca geniş açı çekimler, benim için her zaman iyidir. Küçük bir ipucu, yeterli benim için aslında. Hafiyelik ondan sonra başlıyor.

Burak Becan: Bu süreçlerde hiç unutamadığınız ilginç olaylar yaşadınız mı?

Kürşat Çetin: İlginç olaylar çok oldu aslında. Bir tanesini anlatayım. 7-8 sene önce bir arkadaşımın arabasına ses sistemi taktırmak için Samatyada bir dükkana gitmiştik. Ben bir süre sonra sıkıldım ve orada çalışanlardan birine Buralarda eskiden çekilmiş film var mı?” diye sordum çünkü o bölge, Yeşilçam filmlerine çok uygun bir yer. “İKİNCİ BAHAR burada çekildi” dediler. Onu biliyorum, Ali Haydar’ın lokantasına da gittim” dedim. Hayır. Burada, bu dükkanda çekildi” dediler. Şok oldum. Sonra işi gücü bıraktılar, bir tane laptop getirdiler ve açtık İkinci Bahar’ın ilk bölümlerini izlemeye başladık. Gerçekten de Türkan Şoray, filmde oğlu Ozan Güveni, bulunduğumuz dükkana getiriyordu. Dükkan her ne kadar yenilenmiş ve değişmiş olsa da filmdeki birçok obje vs aynı şekilde, aynı köşede duruyordu. Oralara dokunmamışlar. Bu olaydan hem çok etkilenmiş hem de çok mutlu olmuştum. Mekan aramadan, mekana gelmiş olduğumu anlamıştım. Çok keyif vericiydi.

Burak Becan: En sevdiğiniz Yeşilçam filmi hangisi ?

Kürşat Çetin: Yüzlerce film izlesem de izlemediğim binlerce Yeşilçam filmi vardır. O yüzden en sevdiğim” film şudur diyemem sanırım. Her dönemin çok sevdiğim filmleri var. 50ler, 60ler, 70ler… Mesela Vesikalı Yarim beni çok etkileyen bir film ama Muhsin Bey de inanılmaz sevdiğim bir film. Türkan Şoray’ın yönetmenlik yaptığı filmleri izleyemem mesela. Çok ağır dramdır. Mesela DÖNÜŞ filmini 2 kere izledim, kendime gelemedim. Bir daha da izlemem ama muhteşemdir. Sayıyı çoğaltabilirim. Yönetmenler bazında da farklı örnekler verebilirim aslında çok sevdiğim filmler açısından. Mesela Lütfi Akad’ın GÖÇ ÜÇLEMESİ, yani GELİN/DÜĞÜN/DİYET gerçekten sinema tarihimiz açısından çok değerli filmlerdir. 

Burak Becan: Türkiye’de sinema endüstrisinin gelişmesi adına nelerin yapılabileceğini düşünüyorsunuz? 

Kürşat Çetin: Bu konuda çok fazla bir şey diyemem çünkü sektörden biri değilim. Sinema yazarı ya da yönetmen, oyuncu vs. değilim. Bu bakımdan ne dersem haddim olmayan bir şey demiş olurum. Ama herhalde seyircinin beklentisi, bilet fiyatlarının biraz daha ucuzlaması, özgün ve farklı senaryoların perdeye gelmesi ve bunlara bağlı başka düşünceler olabilir.

Burak Becan: Yeşilçam Hafiyesi isminde bir kitap da çıkardınız. Bize biraz bu kitaptan bahseder misiniz? Sizi ilerleyen dönemde daha farklı içeriklerle ve projelerle görecek miyiz?

Kürşat Çetin: Yeşilçam Hafiyesi kitabım, Yediveren Yayınları’ndan sevgili Samet Baysalla tanışmam sonucu çıktı. Teklifi onlar yapmıştı ve ben de geri çeviremedim. Geleceğe küçük de olsa bir şeyler bırakmak çok önemli benim için. Ve kitap projesinde beni çok rahat bıraktılar. Çok özgür ve kısıtlı olmayan bir şekilde yazdım kitabı. Bunun için de çok keyifli, eğlenceli bir kitap oldu. Bir tür araştırma ve koleksiyon parçalarımın yer aldığı, farklı farklı başlıklar olan ve bol görselli bir kitap oldu. Onun dışında yine Yeşilçam ile alakalı ama çocuklara yönelik bir kitap projesi var. O proje halen devam etmekte.

 

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 130. sayısında yayımlanmıştır.