artwork

Siber güvenlik sektörü ve Z kuşağı

3 yıl önce

0

Dijital dünyanın içine doğmuş bir kuşağın temsilcileri olan Konya Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Öğrencileri Uğur Can Ateş ve Melike Güzel siber güvenlik alanına giriş süreçlerini ve siber güvenliğin günümüz dünyası için önemini anlatıyor.

Güvenlik insan tarihinde her bölümde bir sorundu, teknolojinin de gelişimi ile birlikte bu güvenlik sorunu dijital dünyaya taşındı. Özellikle 1995 yılından sonra teknolojinin de gelişmesi ile birlikte son kullanıcıların güvenliği endişe haline geldi. 1996 yılında ABD’nin Adalet ve Hava Kuvvetlerinin web sayfasının değiştirilmesi ile başlayan bu süreç 2003 yılında kurulan hacktivist grubu Anonymous ile zirvelerini yaşadı. 2010 yılında İran’ın nükleer tesislerine yapılan ve tarihe Stuxnet saldırısı olarak geçen saldırıda İran’ın tüm nükleer enerji çalışmaları en az 20 yıl sekteye girdi ve milyonlarca dolar zarara uğradı. Tüm bunların ortasında dünyaya gelen Z kuşağı olarak özellikle yapımların (dizi, film ve belgeseller) da etkisiyle programlama ve siber güvenlik alanın içinde büyüdük.

Kendimden örnek vermek gerekirse özellikle ortaokulda Türkiye’deki orijinal oyun fiyatlarından kaynaklanan pahalılığı crackli ürünleri aramak ve bunların kurulumu ile geçirmem beni bu alana adım attıran ilk durum oldu. Bu taraftaki araştırmaları yaparken benim gibi bu tür şeyleri arayan hatta bu crack’li ürünleri çıkaran insanlar ile iletişime geçme imkânını da bulmam çocuk yaşta beni bu alana bağlayan en büyük etkenlerden biriydi. Burada tanıştığım insanların bitmek bilmez merakı beni de araştırmaya yönlendirdi. Ayrıca “Crack” dosyalarının yanında gönderdikleri zararlı yazılımlardan, çok zarar görsem de bu durum beni dijital ortamda kendi güvenliğimi sağlamak zorunda olduğum gerçeği ile tanıştırdı. Basketbol, fizik ve bilgisayar üçgeninde geçen lise yıllarım beni hep bir zorluğu ve sistemi aşmaya itti. Ailemin bilgisayar başında geçen vaktin “ölü vakit” olduğunu düşünmesi ve belirli kısıtlamaları, bana bunları nasıl aşacağımı düşündürdü. Gündüzleri olan bu kısıtlamalar; kendime özel disk satın almak, modemin kablosunun saklanması nedeniyle Wi-Fi kartlar satın almak ve bilgisayarda kullanıcı değiştirmek gibi çok basit birkaç hileyi öğrenmeme neden oldu. Ayrıca internet bağlantı problemleri yaşamam sebebiyle komşuların daha hızlı olan Wi-Fi bağlantılarına denediğim bazı basit araçlar ile girerek ilk ofansif saldırı tecrübemi edindim. Gece herkes uyurken sabahlara kadar bilgisayar başında vakit geçirdiğim bu süreç lise sonuna kadar devam etti.

Black Hat, Kılıç Balığı, Who Im I, Snowden ve hayranı olduğum Mr. Robot yapımları ile bu alana olan ilgim ve alakam katbekat arttı. Bu filmlerdeki karakterlerimizin günümüz toplumundaki insanların gereksiz ve bence de saçma olan kaygılarını bir kenara bırakarak kendini bir amaca adamış hayatını izlemek ve onların bazı fikirlerini kendime rol model almak beni ben yapan konulardan biri oldu. Bu yapımlarda işlenen günümüz toplumundaki güç sahibi insanların gereksiz kavgası, bu arada unutulan insanlık değerlerinin kenara bırakılması ve bununla mücadele etmeye çalışan insanların çabası beni etkileyen unsurlardan birisi oldu.

Üniversite sınavına hazırlık sürecimde özellikle çevrenin baskısı olan sağlık sektörüne yönelmek yerine hayalim olan iki meslek arasında seçim yaptım. Bunlardan ilki olan fizik özellikle lise hocalarımın bana katkıları ile ilk olarak bunu meslek edinip bilişim sektörünü ve siber güvenliği hobi olarak devam ettirmeyi düşündüm. Ancak ülke içinde fizik bilimine gereken önem verilmediği için bu seçimimi tam tersi şekilde yapmayı tercih ettim. Bu sebeple lisans programı olan bilgisayar mühendisliğini seçtim ve fiziği hobi olarak devam ettirmeye karar verdim. Üniversiteye ilk girdiğimde aradığım ilk öğrenci topluluğu siber güvenlik topluluğu oldu. Ne yazık ki kendi üniversitem içinde böyle bir topluluk yoktu. Ben de aynı şehirde bulunduğumuz diğer üniversiteleri araştırarak onların siber güvenlik topluluğuna ulaştım. Onların ve üniversiteden benim gibi meraklı arkadaşların desteği ile Konya Teknik Üniversitesi Siber Güvenlik Topluluğu’nu kurduk. Sektördeki çalışan insanlar ile konuşarak eğitimler ve zirveler düzenledik. Bir iki ufak staj tecrübesinden sonra üniversite 2. sınıfta siber güvenliğin bir alt alanı olan siber tehdit istihbarat alanında şu anda çalışmaya devam ettiğim Prisma CSI şirketinde Siber İstihbarat Analisti olarak çalışmaya başladım. Bu alanın özellikle istihbarat gibi üst düzey bir alanla iç içe olması beni bu alana daha çok bağladı. Çünkü dünyanın yapı taşlarından olan dijital dünyanın, kirli ve acımasız yönleri ile nasıl baş edilmesi gerektiğini öğrenip ülkemin ve toplumların güvenliğine katkı sağlamak gibi güzel bir amaca odaklandım. İleriki hayatımda dünyada bu alanda öncü isimlerden olabilmek için var gücümle ve motivasyonla çalışmaya devam ediyorum.

Özellikle benimde içinde bulunduğum Z kuşağı olarak adlandırılan nesil içerisindeki arkadaşlarıma ve çevreme bu alan hakkında farkındalık katmaya devam ediyorum. Bu sektörün geleceği olan Z kuşağının içinden biri olarak sektörü daha iyiye hep birlikte taşıyacağımıza inanıyorum.

Uğur Can Ateş

Konya Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Öğrencisi

 

 

 

 

Aslında her şey benim robot takımında yer aldığım zaman belliymiş ama ben fark etmemişim. Saatlerimi bıkmadan usanmadan yaşadığımız bir sorunu çözebilmeye ayırmam, neyin nasıl çalıştığını, en ufak bir komutun bile neden orada olduğunu öğrenme istediğim benim mühendisliğe olan yatkınlığımı açıkça belli ediyormuş aslında. Ancak bunu tercih zamanıma kadar fark edememişim. Nasıl ki bir hücre mikroskop altına alındığında onu hayatta tutan en küçük dokuları görünüyorsa benim de kendimi mercek altına almam gerekiyormuş ki en önemli özelliklerimi, kabiliyetlerimi görebileyim.

Bir bilgisayar mühendisliği öğrencisi olarak aldığım en doğru kararlardan ilki bu bölümü tercih etmekti.

Neredeyse her mühendislikte olduğu gibi Bilgisayar Mühendisliği de uzmanlaşmak için insanın önüne sayısız alan sunuyor. Bilişim teknolojilerinin temellerinden olan Bilgisayar Mühendisliği bölümünün böyle bir şey yapmaması imkansızdır zaten. Fakülteye giren bir öğrenci yüzmeyi öğrenir ancak hangi denize dalacağı onun kararıdır. Ben ise kendime siber güvenliğin engin sularını seçtim ve bunun için okulun bitmesini beklemedim.

Hala bir öğrencisi olduğum okuluma girdikten 2 ay sonra başladım araştırmaya, incelemeye. İlk öğrendiğim şey bu işin bir takım işi olduğuydu ve çok şanslı bir insanım ki ben takım kavramını okulumdaki Siber Güvenlik Kulübü’nde öğrendim.

Önünde kocaman, sonunu, dibini göremediğin bir okyanus olur ve sen yükseklerde bir kayanın üzerinde oturur izlersin. O dalgaların kayalara vuruş sesi çağırır ama atlamaya korkarsın ya işte tam olarak böyle hissettirdi siber güvenlik sektörüne girmek, girmeyi istemek. 1 yıl durmadan kendimi geliştirmek için çalıştım ve yapabildim o atlayışı. Bu da hayatımda aldığım en doğru ikinci karardı.

Bazı mesleklerde gerçekten iyi olmak isteniyorsa bunun yaşam şekliniz haline gelmesi gerekir. siber güvenlik sektöründen seçilecek herhangi bir uzmanlık alanı için de bu geçerlidir. Eğer iyi olmak istiyorsanız bu sizin sadece mesleğiniz değil yaşam şekliniz olmalı. Teknolojinin bu kadar hızlı geliştiği, her gün bambaşka zafiyetlerin bulunduğu, her gün yeni sistemlerin kurulduğu bir dünyada durmak, yerinde saymak ve her gün yeni bir şeyler öğrenmemek bir ölümdür. İşte bu yüzden siber güvenlik sektörünün herhangi bir alanında çalışan insanlar durmadan kendini geliştirir, sürekli yeni şeyler öğrenir.

Bizim kendimizi geliştirdiğimiz, deneyimler kazandığımız laboratuvar ortamları ise bizim oyun alanlarımızdır. Bu laboratuvar ortamlarını kendimiz de kurabiliriz veya bunlar için oluşturulmuş platformlardan da faydalanabiliriz. Buralarda edineceğimiz bilgiler, tecrübeler bizi sürekli öğrenme halinde tutar. Benim gibi yeni başlayan insanların buralarda saatleri, günleri, ayları geçer. Böyle böyle sürekli içinde oluruz bu işin.

Daha çok başında olduğum bu sektörde sahip olmak istediğim teknik bilgi ve tecrübe ile hem kendime hem ülkeme değer katmak bütün kariyer hedeflerimin özünü oluşturmakta ve umarım bu yazı benim gibi hala öğrencilik yıllarında bir şeyler yapmak, erken başlayıp işi mutfağında öğrenmek isteyen birçok insan için küçük de olsa bir ilham kaynağı olur. Okullarda öğrendiğimiz teorik bilgilerin çok daha fazlasını öğrenmek, kendi potansiyellerini keşfetmek, bize verilenden daha fazlası olduğumuzu anlamak için bir ışık yakar.

Mevlana’nın dediği gibi: “Herkesin dünyaya yapmak için geldiği, en iyi yaptığı en az bir şey vardır ve bunu yapmak için gerekli olan istek herkesin kalbine yerleştirilmiştir.” Sadece o suya balıklama atlanabilmeli.

Melike Güzel

Konya Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Öğrencisi

 

 

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye’nin 110. sayısında yayımlanmıştır.