artwork

Sektör, rekabeti askıya alabilir mi?

2 yıl önce

0

Campaign’den Nicola Merrifield, şirketlerin daha sürdürülebilir olma çabalarını artırdıkça, eşitlikçi bir oyun alanı yaratmanın pek olası olmadığını düşünüyor.

 

Unilever UK Kıdemli Başkan Yardımcısı Sebastian Munden, Reklamcılık Derneği’nin iklim değişikliğine ilişkin küresel Ad Net Zero zirvesindeki açılış konuşmasında sektöre meydan okudu: Rekabeti unutun.

3 ve 4 Kasım’da Glasgow’da İngiltere’nin COP26 konferansının yanı sıra gerçekleştirilen etkinlik, AA’in 2030 yılına kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşma girişimi olan Ad Net Zero’nun lansmanından bu yana geçen bir yılı işaret ediyor.

Munden, etkinliği izleyen yüzlerce reklam uzmanına şunları söyledi: “Bunu, hepimizin üzerinde çalıştığı iklim kriziyle mücadele etmek için aynı tarafta olduğumuz, rekabet öncesi hareket olarak düşünmeliyiz. Bu planı birlikte hayata geçirmemiz gerekiyor.

Misyonumuza uyum sağladığımızda, yaratıcılık ve strateji temelinde her zamanki gibi rekabet edebilir, daha sürdürülebilir teknoloji ve ürünler yaratmak / yaratmaya teşvik etmek için yenilikçi yeteneğimizi kullanarak en iyi yaptığımız şeyleri yapmaya geri dönebiliriz.”

Ancak sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda rekabeti ortadan kaldırmak ve etkin bir şekilde eşit bir oyun alanı yaratmak mümkün mü?

Bunun bazı faydaları olabilir. Çoğu ajansın yapmaya hazır olduklarını ortaya koyduğu gibi; reklam, pazarlama ve medya ekiplerinin endüstri ortaklarını sürdürülebilirlik referanslarına göre birbirlerini puanlamaları ve yeterli olmayanlarla çalışmayı reddetmeleri gerekmeyecek. Gerçekten eşit bir senaryoda, tüm oyuncular aynı çevresel hedeflere doğru, aynı hızda çalışacak ancak burada birkaç sorun var. Ajanslar, markalar ve medya sahipleri kendilerinin ve diğerlerinin yeterince sürdürülebilir olup olmadığına karar verirken kendileri için en önemli olan şey hakkında zaten kendi kararlarını veriyor olacak. (En önemli şey karbonu azaltmak mı yoksa dengelemeye odaklanmak mı? Kuruluşlar tüm tedarik zincirlerini mi yoksa sadece kendi şirket içi operasyonlarını mı geliştirmek için çalışmalı?)

Şirketlerin ne kadar iyi ilerlediği konusundaki algı farklılıkları da bazılarına, diğerlerine göre avantaj sağlayabilir. Daha küçük bir ajansın bana önerdiği gibi; holding şirketleri, büyüklükleri nedeniyle en fazla karbon emisyonu çıkışına sahip olacak fakat bu nedenle aynı zamanda emisyonu önleme yolunda en büyük değişiklikleri yapabilecek ve teşvik edebilecekler.

Tüm bu farklılıklar göz önüne alındığında, rekabetin net sıfır emisyon elde etme yolculuğunun bir parçasını oluşturması kaçınılmaz görünüyor. Gerçekten de birçok şirket, özellikle de temel DNA’larında ve iş tekliflerinde sürdürülebilirliğe sahip olan yeni eko-markalar, çevresel kimlik bilgilerini bir rekabet avantajı kaynağı olarak görüyor.

Bu, Ad Net Zero gibi sektör çapında bir hareketin, bir kenara atılması gerektiği anlamına gelmiyor. Plan, çevresel sürdürülebilirliği tüm sektörün zihnine yerleştirmede çok önemliydi ve reklam uzmanlarının kuruluşlarını dönüştürmeye yardımcı olacak becerilere sahip olmalarını sağlamada mühim bir rol oynayacak. Ancak sektörün bazı bölümlerinin, görevi diğerlerinden önce tamamlayacağını, farklı yollar izleyeceğini ve yolculuk boyunca muhtemelen işini kaybedeceğini kabul etmek, sektörün hep birlikte hareket edeceğine inanmaktan daha pragmatiktir.

Nicola Merrifield

Campaign Ayrıcalıklı İçerik Editörü

 

 

 

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 119. sayısında yayımlanmıştır.