artwork

Reklamda 3D nereye gidiyor?

11 yıl önce

0

Son dönemde üç boyutlu filmlerin artması ve 3D televizyonların da hızlıca piyasaya girmeye başlamasıyla, 3D reklam filmi yapma eğilimi ve isteğinde de artış görülüyor.

Post prodüksiyon, henüz film çekilirken başlayan heyecanlı bir serüven. Hikayeyi en etkileyici şekilde vurgulamak adına çekilen filmlerin belli bir kurguya göre sıralandığı ve filme nihai halinin verildiği tüm aşamaları post prodüksiyon olarak tanımlayabiliriz. Gerek reklamda gerekse uzun metraj sinema filmlerinde post prodüksiyonun önemi çok büyük. Prodüksiyonun sette ancak yüksek maliyetlerle çekebileceği sahneleri, post prodüksiyonda daha ekonomik ve kreatif yöntemler ile çözdüğümüzü söylemek yanlış olmaz. Sette çekilmesi mümkün olmayan ve hayal gücünü zorlayacak her türlü görsel efektler, 3D uygulamalar, ses efektleri post prodüksiyon aşamalarında gerçekleşiyor. Dolayısıyla reklamda ve uzun metraj filmlerde prodüksiyonun post tarafından bağımsız çalışması mümkün değil. Bu algı özellikle son yıllarda marka tarafında daha da artmaya ve post prodüksiyonun önemi markalarca daha iyi anlaşılmaya başlandı.

Hatta son yıllarda global markalar post prodüksiyon süreçlerine dahil olarak filmlerinin yayına çıkmadan önce hangi aşamalardan geçtiğini bilmek istiyorlar. Markaların bu yaklaşımı, post prodüksiyon şirketlerinin bu doğrultuda yapılanmaları gerekliliğini ortaya çıkarıyor.

“Creative post house”

Ayrıca reklam ajanslarının beklentileri doğrultusunda Türkiye’de post prodüksiyon ‘‘creative post house’’ anlayışına doğru gidiyor. Özellikle üretimi tamamlanmış projeleri post prodüksiyon bakış açısı ile çok daha yukarılara taşımak mümkün. Ajansların kreatif departmanları ile post prodüksiyon ekibinin birlikte çalışması projenin en sağlıklı şekilde yayına çıkması açısından büyük önem taşıyor.

Bugün birçok marka konvansiyonel mecra dışına çıkış arayışlarından dolayı farklı teknolojik çözümler içeren mecra ve fikir arayışları içerisindeler. Bu çözüm ve uygulamalar arasında projection mapping, puffersphere, augmented reality, video wall, led display gibi uygulamalar yer alıyor. Post prodüksiyon anlayışı gittikçe değişerek yaratıcı ve teknolojik çözümler beklenen bir hizmet anlayışına doğru gidiyor.

Reklamda S3D yetersiz

Bununla birlikte Türkiye’de sinemada stereoskopik 3D filmler hareketlenmişken halen reklamlarda yeterli sayıda S3D işler göremiyoruz. Bunun nedeni sinemada bahsi geçen stereoskopik 3D filmlerin bir çoğu Hollywood prodüksiyonu ve fantastik hikayelerin beyaz perdeye yansıması için uğraşılmış yapımlar. Doğal olarak çok yüksek bütçe ve zaman harcanarak üretiliyorlar ve büyük bir kısmının kalitesi oldukça yüksek. Ülkemizdeki reklamlarda yapılan uygulamalar ise genelde 2D çekimlerin stereoskopik 3D’ye çevrilmesiyle ya da üzerine efekt ve obje bindirmek veya masaüstü animasyonlar şeklinde ilerliyor.

Aslında farkında olmadan içinde stereoskopik 3D çalışmalar olan bir kaç reklam filmi izledik. Ancak stereoskopik 3D uygulamalar yapılsa da, henüz sinema ile kıyaslanacak sayıda değiller.

Türkiye’de S3D

Bunun sebeplerinin başında bütçe ve zaman geliyor. Genellikle stereoskopik 3D ile ilgili algı büyük bir zaman ve bütçe gerektiği yönünde oysa her projede bu tez doğru olmayabiliyor. Projenin içeriği doğrultusunda bu durum değişkenlik gösteriyor. Bu algı nedeni ile markalar bazen stereoskopik 3D çalışmalarının yurt dışında yapılmasını tercih ediyorlar ancak artık Türkiye’de de yeterli zaman verilmesi durumunda makul bütçelerle kreatif stereoskopik 3D uygulamaları yapılıyor.

Son dönemde 3D filmlerin artması ve 3D televizyonların da hızlıca piyasaya girmeye başlamasıyla, 3D reklam filmi yapma eğilimi ve isteğinde artış oldu.

Bu konuda hem teknik hem de kreatif anlamda deneyimli, doğru ekiplerle çalışıldığı sürece uygulanabilirlik sıkıntı yaratmayacaktır.

S3D çalışırken…

Stereoskopik 3D’nin kendine özgü, alıştığımız 2D sinema dili ve anlatımından farklı bir sinema dili var. Yeni anlatım olanaklarının yönetmenler tarafından nasıl kullanılacağı önemli.

Stereoskopik 3D uygulamanın fikir aşamasından, prodüksiyon hazırlığı ve tasarımına, çekim ve çekim sonrası etaplarında ‘‘stereographer’’ unvanıyla tanımlanan stereoskopik teknik uzmanlarla çalışmak gerekiyor. Stereographerlar sayesinde senarist, yönetmen, görüntü yönetmeni ve diğer ekipler, yaratıcılıklarını stereo teknolojisinin imkanlarını doğru şekilde kullanabiliyorlar.

Stereographerların bir diğer özelliği ise, çekim aşamasında uygulamanın artistik ve teknik yönden seyirci için konforlu bir deneyim olmasını sağlamalarıdır.

Günümüzün imkanları ile en mükemmel stereoskopik deneyimini sinema salonlarında, özel polarize gözlükler sayesinde sağlayabiliyoruz. Sinema salonlarındaki gösteriler 2-3 saat arasındaki gösteriler olduğu için seyircilerin gözlüklerle filmleri seyretmesinde bir sıkıntı yaşanmıyor. Ama aynı durumu ev seyircisi için söylememiz şu an için mümkün değil. Gözlüklerin sürekli takılıp çıkarılmasının getirdiği bir takım sıkıntılar, yetersiz stereo yayınlar, stereoskopinin bir müddet daha sinema salonlarında seyircilerine ulaşacağının göstergesi.

Eda Arıkan / 1000 Volt Genel Müdürü

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Haziran 2013 sayısında yayınlanmıştır.