Mezuniyet hüznü

8 yıl önce

0

“Üniversitelerde reklamcılık eğitimi son derece gereksiz, ben bilinmesi gereken her şeyi ajansımda 3 ayda öğretirim” diyen ajans sahibi duydu bu kulaklar. En az iletişim fakültelerinin kendisi kadar eski olan büyük bir sorunun çok küçük bir parçası bu garip bakış açısı.

Halihazırda onlarca iletişim fakültesi her yıl binlerce mezun veriyor (bu arada içerideki dosyada da “onlarca” şeklinde tanımlanacak çünkü her an bir yenisi daha açılmış olabilir, yanlış bilgi vermek istemeyiz) ve bu mezunların çok çok çok az bir kısmı hayalini kurduğu ajans masasına oturabiliyor. Gerçi çoğunlukla da hayalini kurduğu şeyin “bu” olmadığının farkına varıyor. Geri kalanlar içlerindeki ukte ve son demlerini yaşayan “fırsat verilse Cannes’dan kucak kucak ödül getirebilirdim” umuduyla bambaşka işlerde, hiç gelmeyecek sıralarını bekliyorlar. Üniversitelerin eğitim kalitesi, sektörün İstanbul’a sıkışıp kalması, Anadolu’daki fakülte mezunlarının İstanbul’da barınamamaları gibi birçok ayağı olan büyük bir sorun bu. Kaptan’ın dediği gibi “her şey karışık”. Meselenin taraflarına, yine Kaptan’ın sorusunu yönelttik: “Nabıcaz?”

Klişe olacak ama hepimiz aynı gemideyiz ve binlerce iletişim mezununun umutlarına karşı hepimizin az çok sorumlulukları var. Çözüm için atılacak ilk adım belli: Üniversitenin de sektörün de egolarını ve önyargılarını bir kenara bırakarak daha fazla bir araya gelmesi ve aradaki makası daraltmaya çalışması şart.

Gelecek sayılarda da bu konu bir şekilde karşınıza çıkacak. Ayrıca 5-7 Ekim tarihleri arasında sektörü bir araya getirecek olan Kristal Elma Festivali’nde de her iki tarafın katılımıyla bir “Eğitim vs Gerçekler” oturumumuz olacak.

Not: Derdimizi tam olarak anlatan kapak çalışması için Punch’a teşekkürler.

Akın Arslan
Campaign Türkiye Yayın Yönetmeni 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Eylül 2016 sayısında yayınlanmıştır.