artwork

Metaverse mü Multiverse mü?

2 yıl önce

0

İletişimin, sosyalleşmenin, kültürün ve hatta ticaretin geleceği, insanların üç boyutlu ortamlarda diğer insanlarla veya o insanların avatarlarıyla iletişime ve etkileşime geçeceği bir yeni boyuta, yani metaverse’e bağlı olacak. Ancak şu anda metaverse denilen deneyimlere multiverse demek daha doğru bir tanımlama olacaktır çünkü gerçek anlamda metaverse diyebilmek için altyapısal olarak Facebook Meta gibi bir platforma bağlanmak zorunda kalmamamız gerekiyor.

Metaverse kavramı ortaya konulduktan sonra sanal olan her şey metaverse olarak tanımlanmaya başlandı. Bir deneyimin sanal olması o deneyimin metaverse deneyimi olduğu anlamına gelmiyor. Gerçek bir metaverse deneyimi diyebilmemiz için öncelikle merkeziyetsiz bir altyapıya sahip olması gerekiyor ki, bu şu anda sağlanamıyor. Günümüzdeki uygulamaları, geçmişteki internetin çıkış noktası olan intranete benzetebiliriz. Intranet döneminde herkesin kendi özel alanı vardı ve dışarıdan kimsenin buraya bağlanmasına imkan yoktu. Yani kapalı bir ağdı. Daha sonra bu adreslerin başına “www” eklenmesiyle “http protokolü” üzerinden herkes birbirine bağlanabildi ve böylece intranet, internete dönüştü. Özetle; var olan intranet’lerin birbirine bağlanma protokolü gerçekleştirildi ve internet oluştu.  

Gelecekteki internet de metaverse olacak. Gerçek metaverse, her bir sanal deneyimi, başka bir deyişle her bir multiverse’ü katmanlar halinde buluşturan ve her kullanıcının istediği katmana ulaşabildiği sanal bir ağ şeklinde çalışacak. Bu nedenle şu anki uygulamalara metaverse değil, multiverse demek daha doğru. Örneğin, kullanıcılar bir artırılmış gerçeklik deneyimini yaşamak için Facebook Meta’nın metaverse’üne giriş yaptıklarında, aslında Facebook Meta’nın multiverse’üne bağlanmış oluyor ve sadece oradaki multiverse deneyimini yaşayabiliyor. Yani kullanıcılar şu an bir nevi intranet’e giriş yapıyor ve bu deneyimlere metaverse diyebilmek için geçmişte intranet’in internet’e dönüşmesi gibi multiverse’ün de metaverse’e dönüşmesi gerekiyor. Bu yüzden mevcut multiverse uygulamalarına metaverse’ün ayak sesleri, ilk emekleme zamanları ya da metaverse’ün alt kümeleri diyebiliriz.  

Multiverse’lerin metaverse’e dönüşebilmesi için ilk olarak bir metaverse altyapısının oluşması ve global standartizasyonunun gelişmesi gerekiyor. Bu standartları oluşturmak için 2 yıldır çalışmalarını sürdüren Açık Artırılmış Gerçeklik Bulutu Birliği (Open Augmented Reality Cloud Association) metaverse’ün coğrafi konumlama (geopose) standardını geliştiriyor. Şu anda onay aşamasında olan coğrafi konumlama standardı metaverse’teki tüm içerik üreticileri tarafından kullanılabilir olduğunda, uygulamalar katmanlar halinde tasarlanabilecek. Böylece bu katmanlar birlikte çalışabilir ve birbirleriyle konuşabilir olacak.  Örneğin; gerçek metaverse hayata geçtiğinde deprem, tsunami gibi acil durumlarda ortamı da alarma geçirecek, herkesi o bölgeden uzaklaşması konusunda uyaracak, hatta oklarla nereye gitmeleri gerektiğini bile gösterecek. Bunları da tüm dünyada ortak kabul görecek coğrafi konumlama standardı sayesinde yapabilecek.

Multiverse’lerin metaverse’e dönüşmesi için gerekli olan ikinci önemli konu da, bu deneyimlerin merkeziyetsiz olması, yani veri monarşilerinin olmaması, kullanıcı verilerinin merkezi olmayan bir veri deposunda tutulması, bu deponun hiçbir zaman bu veriyi dışarıya göndermemesi, herkesin bir avatarının ve bu avatarların NFT’sinin olması, diğer bir deyişle sahipliğin kişinin kendisinde olması… Kullanıcı bir sanal gerçeklik gözlüğü taktığında veya sisteme yüzünü tanıttığında, kişinin biyometrik verileri ona ait bir kutuda durmalı. Böylece bir firma kendi cihazından, kayıt etmeden bu kişiye ait bu kutuya kişinin gerçekliğini kontrol etmek için gelebilir ve gözleri veya yüzü gerçek kişiyle aynı mı diye bakabilir olmalı. Bu da tüm kontrolün, bu metaverse deneyimini sunan platformlarda deği,l kullanıcılarda olması demek. Örneğin; şu an kullanıcılar metaverse dünyasında bir partiye, orada yaptıkları bir avatarla katıldığında kimse onların gerçek bir avatar olup olmadığını bilmiyor. Gerçek metaverse’te biliyor olmamız gerekecek. Mevcut uygulamalarda bunu sağlamak pek mümkün değil ancak kişiler NFT ile bir avatar yaparsa ve kendini de gerçek kişi olarak kanıtlarsa bu pekala mümkün olabilecek. Kısaca, aidiyetin olması, altyapının merkezi olmaması, Web 3.0 olması, veri monarşilerinin değil, kişilerin kendi veri tuttuğu alanların olması gerekecek. 

Gerçek metaverse deneyimleri yaşayabilmek için gereken bir diğer önemli adım da, birlikte çalışabilen (interoperable) uygulamalar veya deneyimler sunulabilmesi olacak. Kullanıcılar, sanal gerçeklik gözlüklerini takıp bir Metaverse uygulamasına girmek istediğinde, dilerlerse Facebook’tan ya da Google’dan giriş yapabilecekler çünkü metaverse’ü bir internet gibi sanal ağ olarak tanımlamamız gerekiyor. Şu anda internete Google’dan, Safari’den veya Firefox’tan da girseniz aynı web sitesine ve aynı içeriklere ulaşabiliyor olmanız gibi, metaverse’te de hangi platformdan girerseniz girin aynı uygulamaya veya multiverse’e bağlanabiliyor olmanız gerekecek.  

Gelecekte etrafımızda sensörler olacağını ve kullanıcılar bağlandığı anda hologramlarının gerçek zamanda karşı tarafa gerçek işleme (real render) yapabileceğini, yani eş zamanlı olarak aynı görüntünün karşıya holografik olarak yansıtabileceğini söyleyebiliriz. Böylece kullanıcının gerçek kimliği biliniyorsa, gerçekte olduğu gibi bir yansıma olacağı için kullanıcı adına ya da şifreye gerek kalmayacak. Ancak finansal veriler gibi özel bir alanda bulunulacaksa veya kapalı bir toplantı yapılacaksa güvenlik için kullanıcı adı ve şifre tercih edilebilecek.

Son olarak, multiverse olarak deneyimlenen aktivitelerin gerçek bir metaverse deneyiminine dönüşebilmesi için ayrıca yaratıcı ekonomi (creator economy) kavramının da var olması gerekecek. Kullanıcıların içerik de üretebilmesi, üstelik sıradan bir içerik üretmekten öte yaratıcılık tarafının da olması, tasarım da yapabilmeleri ve bunu parasal bir değere dönüştürebilmeleri son derece önemli olacak. Örneğin; kullanıcılar metaverse’e geldiğinde, üç boyutlu modelleme yaparak bir sanat eseri de bırakabilecek, sonra da bunu NFT’ye bağlayıp satabilecek. Bir multiverse’te yarattığı değeri, bir başka multiverse’e taşıyabilecek hatta bunu önce kripto paraya sonra da paraya çevirebilecek. Bu yaratılan değerlerin mülkiyet hakkı da o kişilerde bulunacak. İsterlerse, bu değerleri alıp başka bir yere götürebilecek ve satabilecekler. 

Ömer Barış Gökpınar

Samsung Electronics Turkey CMO’su