artwork

Kristal Elma Nostalji: 28. Kristal Elma’nın ilk günü

6 yıl önce

0

Reklamcılar Derneği Başkanı Kayhan Şardan‘ın açılış konuşmasıyla başlayan Kristal Elma’da ilk gün yoğun oturumlar ve aktivasyon alanlarıyla dolu dolu geçti. Şardan şöyle konuştu: “Yaşanan tüm üzüntü verici olaylara rağmen mühim olan devamlılık, tek bildiğimiz şey üretmeye ve yaratmaya devam etmek. Tüketmeye de önem vermek lazım.”

Lift Content Factory Kurucu Ortağı Ertuğ Özdemir, “Klasik sponsorluk anlayışının yanında birlikte içerik üretmeye önem veriyoruz, Bu da işlerimize yansıyor. Bu yaptıklarımız, sizlerin gördüğü işler de bunlara birer örnek. Bugün bizim için yılın en anlamlı günü. Biz bütün sene Kristal Elma’yı konuşuyoruz” dedi.

Kristal Elma’nın açılış konuşmasının ardından Ana Sahne’de ilk oturum Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu ile başladı. Son 10 yıla baktığımızda telekomun büyük eleştirilere maruz kaldığını vurgulayan Terzioğlu, büyük bir reklam alanı olmaktan ziyade tüketiciye ulaşmanın ana hedeflerinden biri olduğunu söyledi. İnterneti mobil ya da sabit olarak ayırmaktan yana olmadığını da belirten Terzioğlu, “Ben artık internetin en iyi şekilde hizmet veren internet olarak adlandırılması gerektiğini düşünüyorum” dedi. Kaan Terzioğlu’nun ardından Ana Sahne’ye YouTuber’lar seyyah Haifa Beseisso, şef Danilo Zanna ve dansçı Manule Reina çıktı. Moderatörlüğünü Kemal Güner’in yaptığı oturumda Haifa Beseisso en büyük hayalinin stereotiplere ve ırkçılığı sevgi ve eğlence yoluyla yıkmak olduğunu, insanlara seslenebilmek açısından YouTube’un kendisi için en faydalı mecra olduğunu belirtti. Danilo Zanna YouTube’un interaktif yapısının gerçek bir iletişim sağladığına dikkat çekerken Manule Reina da YouTuber olarak markalarla da çalışmaktan keyif aldığını anlattı.

Eli Acıman Salon‘da gerçekleştirilen Posterden Post’a oturumunun konuşmacıları Volkswagen Binek Araç Marka Genel Müdürü Vedat Uygun, Medina Turgul DDB Yönetici Kreatif Direktörü Kurtcebe Turgul, Facebook Türkiye Ülke Direktörü Derya Matraş, Yönetmen Ömer Faruk Sorak ve Fotoğraf Sanatçısı İzzet Keribar oldu. Oturumda, 1998 yılında hayata geçirilen “Kampanyanın Orijinali” kampanyasından ilham alan ve bu yıl gerçekleştirilen “İnsan Görmek İstediğini Görür” yarışmasına değinildi. Bayi duvarları için yaratılan posterlerin markanın ilgisini çekmesiyle başlatılan kampanya hala bir pazarlama stratejisi olarak ilgi çekiciliğini sürdüyor. Yarışmanın Instagram üzerinden yürütülmesiyle ilgili olarak Derya Matraş şunları söyledi: “Bu kampanyada biz aslında sadece bir aracıyız. İnsanlara en kişisel cihazlarında yani ellerindeki telefonda ulaşılmasını sağladık. İnsanların ilham aradıkları bir platformda onların karşısına çıkardık. Ve bunun arkasında çok büyük bir algoritma var. Bu kampanyada biz gördük ki, kullanıcıyı merkeze koyup her şeyi onların deneyimini iyileştirmek üzere tasarladığınızda iyi sonuç veriyor.”

Günün öne çıkan konuşmalarından bir diğeri ise Twitter Avrupa, Afrika Başkan Yardımcısı Mark Little’ın Spirit of Twitter başlıklı konuşmasıydı. Twitter’ı anı yakalama aracı olmaktan ziyade bütün dünyada anın değişimine tanık olma aracı olarak gören Little, Türkiye’de de oldukça yoğun bir Twitter kullanıcı olduğunu vurguladı. “Türkiye’de kullanıcıların %77’si her gün aktif şekilde Twitter kullanıyor” diyen Little, Twitter’da trendleri belirleyen büyük bir kitlenin olduğuna da dikkat çekti. Little, video konusuna da değinerek, “Geleceğin trendi video çünkü videonun etkisi haber okumaya göre daha fazla.” dedi. Little, “Bırakın Twitter size yardımcı olsun ve o anı yakalamanıza izin versin.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Open Yönetim Kurulu Başkanı Muhammer Ayın, Trend-Driven Innovation oturumunda konuştu.

– Reklamcılıkla ilgi her seferinde farklı tanımlar duyuyoruz. En çok duyduğumuz ise inovasyon kelimesi.

– Reklamcılık artık sadece reklamcılık konusunda uzmanlaşmış kişilerin yaptığı bir iş değil. Bir işi yapmak için illa olunun eğitimini almış olmanız gerekmiyor.

– Sektör olarak başka kaynaklardan çok iyi beslenmeli.

Trendwatching‘in Genel Direktörü Henry Mason, Trend-Driven Innovation oturumundaydı.

– Henry Mason katıldığı oturumda 2017 trendlerinden bahsetti ve bunun ilk olduğunu belirtti.

– Geçen seneden bu seneye ciddi bir inovasyon değişikliği oldu.

– Dijital dünya daha da gelişti ve gerçek dünyaya taşındı.

– Yeniye tutkun olduğunuz halde her müşterinizin temel ihtiyaçları olduğunu hiçbir zaman unutmayın.

– Trend raporlarını yazarken inovasyon konusunda tüm noktaları birleştiriyoruz. Her ülkeden örnekleri toplayıp analiz ediyoruz.

– Onlar daha talep etmeden müşterinin ne talep edebileceğini tahmin etmelisiniz.

– Artırılmış gerçeklik artık bir gerçek haline geliyor. Pokemon Go ise sadece sadece başlangıcı.

– Sanal deneyimler gerçek deneyimler kadar önem kazandı.

Facebook Türkiye Ülke Direktörü Derya Matraş, Facebook This is Only the Beginning oturumunda konuştu.

– İnanılmaz heyecan verici bir dönemin başlangıcında olduğumuza inanıyorum.

– Otomasyonu yeni bir devrim yapan unsuzlar hız ve bağlantı.

– AppStore’a hergün bin adet yeni uygulama geliyor ve her birinin yeni bir Instagram, Facebook, Snapchat ve Netflix olma olasılığı var bu da şirketleri korkutuyor.

– Mobilde harcanan her 5 dakikanın 2’si Facebook’ta geçiyor.

– Botları mesajlaşmanın içerisine entegre etmeye çalışıyorlar.

– Facebook artırılmış gerçeklik ve sanal gerçekliğe çok fazla emek harcıyor.

– Şimdiki misyonları ise internet her yere götürmek ve yapay zeka.

Facebook APAC Bölgesi Kreatif Direktörü Fergus O’Hare, Facebook This is Only the Beginning oturumunda konuştu.

– Resim klişe derler ama bir resim bin kelimeye bedel. Apple’ın 3 saniyelik reklamı George Orwell’in kitabına bedeldi.

– İnsanların mobil videoya kaydığını görüyoruz. Zamanın %20’si video izlemeye ayrılıyor ve büyük çoğunluk mobilde.

– İnsanların dikkati 3 saatte dağıldığı için bu sure içerisinde onları yakalamalısınız.

– İnsanlar her şeyi çok hızlı tükettiği için ana mesajı en başta vermek gerekiyor. Mesela Apple 107 dakikalık reklamında ürünü en başta göstererek insanları yakalıyor. Başından sonuna kadar dikkatiniz dağılmıyor.

– İlk 1 saniyelik reklam da Super Bowl’da yayınlanmış ve bu da çok işe yaramış. O yüzden gelenekseli ve 30-60 saniyeyi unutmalısınız.

– Öncelikle Facebook, Instagram gibi mecraları sonrasında televizyon ve yazılı basını düşünmelisiniz. Sosyal medyada yaptığınız her şey geleneksel basında da tutar.

– 16:9 formatı unutulmalı. Mobilde insanlara tam ekran deneyimi sunuluyor.

– 360 derece video da şu sıra en önemli gelişmelerden.

– Yaratıcılığın özel bir reçetesi yoktur. Mobille oynayın.

Çaycı ve PayPad Kurucusu ve CEO’su Veysel Berk, Her Problem Yeni Bir Girşimdir oturumunda konuştu.

– En iyi çay nasıl demlenir diye araştırdım ve 15 dakikada bir insan eli değmeden çay demleyen bir teknoloji üzerinde çalışmaya başladım.

– İlk şubeyi yaklaşık 2 yıl once Trump Tower’da açtık. İkinci mağaza Cevahir AVM üçüncü mağazayı ise 212 AVM’de açtık.

– İkinci ve üçüncü mağazayı 28 metre kare olarak tasarlayarak maliyeti yüzde 50 düşürdük.

– 2021 hedefimiz 300 mağaza açmak.

– Mağaza için bulut tabanlı bir sistem düşünerek PayPad’i geliştirdik. Sistem iPad ile çalışıyor.

– PayPad Mobile ile sipariş verilip ödeme mobil üzerinden sıra beklemeden yapılabiliyor.

– Yemekçi isimli bir proje de başlatmış ve 4 çeşit yemek 10 liraya satılıyor.

Saran Group Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Saran Kristal Elma’nın ilk gününde ana sahnede Serdar Kuzuloğlu’nun konuğu oldu.

– Saran Group ile ilgili önemli gelişmelerden bahsedip Saran Group’a ait ilk spor kanalının da açılacağını duyurdu.

– 1964 yılında Amerika’da dünyaya geldikten sonra hayatının uzun bir dönemini Amerika’da geçiren Saran, spora yüzme ile başladığını anlatıyor ve bu sayede kazandığı burs ile de eğitimini tamamlıyor.

– “Hem ülke ve aile hasreti hem de burada daha iyi işler yapabileceğimi düşünüp Türkiye’ye döndüm” diyen Sadettin Saran sözlerine şöyle devam ediyor: “Büyük bir okyanusta küçük bir balık olmaktansa küçük bir okyanusta büyük bir balık olmak istedim. Türkiye’de fark yaratabileceğim işler yapabileceğime inandım. Çok zor zamanlar geçirdim ama hiçbir zaman hayalimden ve çalışmaktan vazgeçmedim. Tünelin sonunda bir ışık var hep.

– Netflix’in Türkiye’ye geldiği ve içerik açısından avantajlarını/dezavantajları olabileceğini blirten Serdar Kuzuloğlu’nun sözleri üstüne; “Bizim için avantajları da var dezavantajları da var. Önemli olan buna adapte olabilmekte. Evet Türkiye’ye geldi ama yine content’i buradan alıyor.

– S Sport’u da duyuran Sadettin Saran, “Turkcell, Digiturk ve D-Smart’ta ilk kanalımız yayınlanacak: S Sport. Şu anda izinleri bekliyoruz, Kasım ayında yayında olacak.

FNG Turkey’den Mehmet İçağasıoğlu, Kristal Elma’da ilk gün ana sahnede yer alan konuklardan biri oldu.

– Özellikle atan teknoloji ve üretimle beraber insanların günlük hayatlarında çok fazla seçim yapmak zorunda kaldıklarına değindi. Artık cep telefonlarını kapasiteden renklerine kadar seçebiliyoruz. Seçim yaparken de danışabileceğimiz çok fazla kişi oluyor. Ufak bir seçim; sabah ne giyeceğim ya da nerede yemek yesem gibi sorular insanların kafalarını karıştırır oldu.

– “Geleceğin yapay zekalar üzerinden satış ve pazarlamaya döneceğini düşünüyoruz. Önümüzdeki 3-5 yıl içinde markaların (Apple’ın Siri’si gibi) yardımcılarıyla rol alacaklarını inanıyoruz.

– Mesela evde yer alacak asistanlarınız evdeki malzemelerle varsa ne yapabileceğiniz ile ilgili contenti sunacaklar.” diyen İçağasıoğlu yapay zekanın altını çizdi. Ve sözlerine şöyle devam etti:

– “Geleceği, yapay zekaların yapay zekalarla randevulaştığı bir dünya olarak görüyoruz.

– Bunu yaparken de herkesin konuştuğu “big data”ya ihtiyacımz var. Burada tabii en avantajlı Google. 18 yıldır inanılmaz bir data topladı ve çok da güzel kullanıyor. Şimdi de Apple Siri ile buna cevap vermeye çalışıyor.”

Kristal Elma’nın son oturumunda Yelda Aktuna’nın moderatörlüğünde Mediacom Londra’dan Ogan Çaylayık ve TBWA İstanbul’da Stratejiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Toygun Yılmazer konkurun iki yüzünü konuştular.

– Yurt dışında ve Türkiye’de konkurların nasıl ilerlediğini, reklam dünyası için en önemli hazırlık süreçlerinden konkurlara nasıl hazırlanıldığını ve aslında neler olması gerektiğini konuştular.

– Türkiye’de en fazla 4 haftada hazırlanılan konkurların yurt dışında nasıl gerçekleştiği soruluyor ve Ogan Çaylayık şu şekilde iki çalışma kültürü arasındaki farkı anlatıyor: “Hakan Günday isimli çok sevdiğim bir yazar vardır. Malafa isimli kitabında Doğu ve Batı arasındaki farkı hilal ve haça benzetiyor. Orada her şey daha köşeli, belli bir sistem var. Hilal halbuki daha farklı şekillere girebiliyor, kısalan ya da uzayan zamanlara göre esneyebiliyor.

– Ben yurt dışında ilk gittiğim dönemde bir konkura hazırlanmam gerekti ve  2 hafta sonraki sunuma hazırlandım hemen. Oysa bana bu şekilde hazırlanılmadığını anlattılar. farklı aşamlar var. Ve bu hazırlık süreci neredeyse 10 hafta sürüyor ki çok daha uzun sürelere yayılanlar da var.”

– Özellikle Türkiye’de kısa sürelerle hazırlanılan ve sonunda da kazanılan konkurların sırları nedir sorulduğunda ise Toygun Yılmazer müşteriyi anlamanın altını çiziyor:

– “Biraz ihtiyacı anlamakla ilgili. ‘Hadi sunuma hazırlanalım değil, müşteri gerçekten ne istiyor’u anlamak gerekiyor. Mesela müşteri 10 senedir aynı ajansla çalışıyor ve artık bunu değiştirmek istemiş, bunu anlamak lazım. O konkur neden açılıyor, iyi okumak lazım.

 

YURTDIŞI VS TÜRKİYE

Festivalin öne çıkan oturumlarından biri de Yurtdışı vs Türkiye’ydi. Oturumdan öne çıkan notlar şu şekilde:

JWT Amsterdam Art Direktör Güney Soykan

– “Hep yurtdışını görmek, orada işler nasıl oluyor görmek istiyordum. Portfolyölerimi de ona göre hazırladım. Sonra Zeynep’le tanıştım.

– Yurtdışında çalışmaya başladığımdan beri hiçbir haftasonu çalışmadım.

– Orada haftasonu çalışmanı istemeleri senin lütfetmen aslında.

– Yurtdışında ‘open brief’ olayı kesinlikle yok, her kreatif ekibe verilen bir fikir, her  ekibin bir işi var. Türkiye’de ise deneyimsiz ve genç de olsan iyi bir fikir bulup öne çıkabilirsin. Bir de iş sayısı çok olunca yapmayı öğreniyorsun, km yapıyorsun.

– Başka ajanslar arasında biri ayrıldığında küsme olmuyor, ama Türkiye’de kırgınlık, dargınlık, soğukluk oluyor. Bizde Akdenizlilik var, insanlar işyerlerinde dostluklar kuruyorlar.

– Yurtdışında çalışmak isteyen gençlere: Portfolyö önemli, küçük bir şeyi öyle bir anlatmış ki global bir iş gibi duruyor, işi doğru şekilde artırmak, 25 yaş olayına çok katılıyorum. Keşke bende daha önce deneseydim, Zaten Türklerle network oluşturmalıyız, gelsinler.

ZEYNEP ORBAY

– Yurtdışına gittiğimde gördüğüm; inanılmaz düzenli, planlı programlı bir sistem var. 6.30’da işten çıkabiliyoruz. Projelere gayet fazla bir zaman ayrılıyor aslında. Zamanında çıksan da işler yetişiyor.

– Bir brief için 6 ay gibi bir süre veriliyor orada. Ama buradaki insanların potansiyellerinin daha fazla olduğunu düşünüyorum. Oradaki zaman burada olsaydı ah keşke diyoruz.

– Jr çalışan olarak Türkiye portfolyö için çok iyi bir yer. Çok iş oluyor, inanılmaz fırsatlar var.

– Burada open brief olayı yok. (Bütün ajansın aynı işe çalışıp fikrin kimden çıkacağı olayı)

– Yurtdışında başka ajanslar başka ajansların işlerini övüyorlar, tebrik ediyorlar. ama Türkiye’de durum inanılmaz. Sürekli ajans değiştirme ve kanlı, çok kapalı bir ortam var.

– Orada çalışanı çok şımartıyorlar. Bunun da ajansa bir geri dönüşü var. Bize orada ajans durup dururken para verdi ve ne istiyosanız onu yapın dedi. Bunun kreatif bir geri dönüşü olacağını gördüğü için bunu yaptı. Keşke Türkiye’de bir konkur olunca küçük bir kutlamadan fazlası olsa.

– Yurtdışına gitmek isteyen gençlere: Portfolyödeki birkaç projeyi parlatsınlar, sunumlar da aşırı önemli.

LAWRENCE DU PRE

– Türkiye’de proje zamanlaması kesinlikle daha kısa. Burası daha sabırsız. Pozitifler, problemi akşam çözeriz olmadı, yarın çözeriz durumu var. Ama bu da sektörde kısa odaklı bir bakış haline getiriyor.

– Bu sektörde Türkiye çok hızlı çalışan çok üreten bir fabrika gibi. Ama böyle olunca, daha orijinal işleri pişirmeye, olgunlaştırmaya vakit kalmıyor.

– Daha az tecrübeli müşteriler bir an öne ürünü görmek istiyorlar, onlar da parayı veren olduğu için işin süresi kısalıyor, işin kalitesi düşüyor.

– Türk insanı çok esnek, krizden manen etkilenmiyor. Alışılmışlık var. Avrupa’da bir gün gecikmeden dolayı kriz çıktığını gördüm.

– Bizde sana zaten iş verdim, 7/24 deli gibi çalışacaksın bakışı var. Çok iyi gençleri kaybediyoruz, daha esnek çalışma istiyorlar, daha özgür ortam ve fikirlerinin dinlenmesini istiyorlar. Biz ajans olarak mutsuzlukları üzerine anket yapıyoruz. Sonucunda yönetim olarak fazla karlılık odaklı olduğumuzu gördük.

– Ajanslar olarak birbirimiz bu kadar rakip görmeyelim, farklı bakan gençleri kazanmalıyız. İnsanların da hayatları boyunca bir kariyeri olacak diye bir şey yok. Zaten yaratıcılık içeren bir sektördeyiz.

– Yurtdışına gitmek isteyen gençlere: Gideceklerse çok pozitif sebepleri olması lazım, hedefleri varsa şanslarını denesinler.

EREN KANTARLI

– IFR problem ne net olmalısın, bütçe veriler neler, bunlar ortaya konduktan sonra kişilere özgürlük veriyoruz ama başta problemin ne’liği üzerinde çok uzun toplantılar oluyor.

– Ajansı iş partneri olarak görüyoruz. Ajansa brief’in düzgün olmadığını görüyosanız söyleyin diyorum ben. Ajanslarda da siz müşteri olabilirsiniz ama burada bir yanlışlık var deme kültürü olması gerekiyor.

– Silikon Vadisi’ndeki ortam şöyle: Başarmaya aç, zeki, hızlı, sabırsız insan modeli çok. Odaya herkes çok iyi olduğu düşündüğü fikriyle geliyor. Problem fikirleri eleme kısmında çıkıyor.

– Türkiye’ye bir kültürü taşıyabilseydim şu olurdu: Odaya girdiiğimizde problemi konuşabiliyoruz. Sert, acımasız cümleler kuruyoruz, hızlı ve çevik oluyoruz. İkincisi de Türk insanı çok dirayetli ve kuvvetli. Çok şey yaşıyoruz.

– Yurtdışı gençlerine stratejik olarak çok duyduğum şeyi söyleyeceğim: Çok duygusal kararlar duyuyorum, işte trafik var kız arkadaşımdan ayrıldım gibi sebeplerden gitmek istiyorlar. Ama burası çok zorlu bir yer. Taktiksel olarak söyleyebileceğim ise okulu bitirip birkaç yıl çalışıp deneyim kazanıp 25-30 arası yaşlar uygun geliyor.