artwork

Kayıtlar, yeniden düşünme ve esneklik…

10 ay önce

0

12 yaşındaki oğlum hastalandığında soluğu çocuk hastalıkları acil bölümünde aldık. Pandemi sonrası dönemde evlerden pek çıkmadığımızdan, sonrasında hastalıklar hızla artmaya başladı malum. Hastanede çok sıra vardı, beklemeye başladık. O sırada -başta anlam veremediğim bir şekilde – oğlum neden orada bulunduğumuzu sorgulamaya başladı ve yetişkinlerin acil bölümüne gitmek istediğini dile getirdi. 

Onun yaş olarak hâlâ çocuk olarak geçtiğini ve dolayısıyla hastanenin doğru bölümünde olduğumuzu anlatmaya çalıştım ama etraftaki minik çocuklara göre tasarlanan renklerden, desenlerden, dekorlardan öylesine rahatsız olmuştu ki bu söylediklerim pek bir şey ifade etmiyordu. Bu anlamda bir değişiklik gerektiği, bundan rahatsız olabileceği hiç aklıma gelmemişti. 

O zaman “yeniden düşünme”ye başladım ve ona hak verdim. 9 yaşa kadar inmiş bir ergenlik sürecinden bahsettiğimiz günümüzde 12 yaş, ergenliğe girmek için bazen geç bile sayılabiliyor. Artık, kuşaklar arası farkların neredeyse 5 yıla düştüğü bir çağda yaşıyoruz. 

Oğlumun ifade etmeye çalıştığı sorun, belki de minik bir tasarımla, iç mimari çözümle ya da birkaç boya darbesiyle değişebilirdi diye düşünürken, zihnimde konu, konuyu açmaya başladı…

Bizi güvende hissettiren eski alışkanlıklar, inançlar, yargılar bizleri zamanın ruhuna ayak uydurmaktan alıkoyabiliyor… O sıkı sıkıya sarıldığımız zihnimizdeki “kayıtlar” bizi esir alıp, hareketsiz bırakabiliyor. 

Bütün bunları kafamda gezdirirken “yeniden düşünme” üzerine düşünmeye başlamışım. Teknoloji, zorla da olsa, hepimizin hayatında büyük değişikliklere sebep oldu. Her şeyin akıllısına sahibiz artık. Robotlar, yapay zekâ, tüm sektörlerde hayatımıza girdi. İyi mi kötü mü tartışılıyor. Alışveriş şeklimiz değişti. Online’da beğen, mağazada al; online’da beğen, mağazada dene, online’da al; online’da beğen, online’da al.

Sosyalleşme biçimleri değişti. ‘Zamane gençleri’ artık bir yandan dijitalde oyun oynuyor, sohbet ediyor, ödev yapıyor bir yandan da telefonlarından mesajlaşıyorlar. 

Müthiş bir kültür değişimi… Tabii bir de öngörülemeyen gelecekten söz ediliyor hep… Belirsizlik hâkim. Herkesin neredeyse psikolog ve filozof olduğu televizyon ve dijital platform dizilerinden geçilmiyor. Çünkü ‘zamane gençleri’ne yetişmeye çalışan ebeveynlerde de gençlerde de yaşça ileri olanlarda da manevi yükler büyük… 

Zamanın ruhuna uygun esneklik…

Böylesi hızlı ve belirsizliğin baskın olduğu kültürel değişimle nasıl mücadele edeceğiz?

İnsanın mutluluğu ve esenliği için ‘hayatı anlamlı kılma ihtiyacı’ her zamankinden fazla. Bu sürecin anahtarı dünyayı anlamaya çalışmak ile onu değiştirmeye çalışmak arasındaki kapının basit ama son derece karmaşık kilidini açmakla mümkün belki. İnsanlığın sürdürülebilirliği de buna bağlı gibi… 

Çözüm ise muhtemelen yüzyıllardan beri gelen manevi değerlerimiz ile köklerimizi besledikçe, kültürümüzü zamanın gereklerine uygun esneklikle değiştirerek kalıcı olmanın yollarını aramakta…

Kültür hep bir değişim içindedir. İnsanın yaşaması için nefes gibi gereklidir. İşlevseldir, ihtiyaçtır… Sürekli tatmin edilmesi gerekir. Küresel ihtiyaçların tatmini küresel paydalarla, toplumsal olanlar ise toplumsal kültürel yapılar ve ilkelerle sağlanır. Sosyal psikolog Prof. Dr. Erol Güngör’ün dediği gibi: “İnsanlar ve toplumlar değişir çünkü kültürleri değişmektedir.” 

Kuşak farklarının kısalması da bu sebeple olsa gerek. 

Böylesi zor bir çağda köklerine tutunarak esnek kalabilmek de ancak “yeniden düşünmek” ile mümkün galiba. Psikolog Adam Grant, yeniden düşünmeyi, öğrendiklerini unutabilme becerisi ile birlikte anlatıyor “Yeniden Düşün” kitabında.

Biz iletişimcilerin ise şapkayı önüne koyup “yeniden düşünme” vakti geldi de geçiyor bile. Bu bir alışveriş aslında. Çocuğumuza pek çok değeri, bilgiyi, yapılması-yapılmaması gerekenleri öğretirken ondan pek çok şey öğrenmemiz, iş hayatına yeni atılan stajyere bir şeyler anlatırken ondan da beslenip zenginleşmemiz gibi…

“Yeniden düşünme” tabii ki bir başlangıç… Sonrası “yeniden şekillendirme”. Önemli olan başlamak, değil mi?

Dr. Arın Saydam

İletişim Danışmanı