Kampanya Influencer uyumsuzluğuna dikkat edilmeli

Ünlüler ve influencer’larla çalışmanın en bariz avantajı tabii ki kampanya bilinirliğine sağlayabildikleri katkı. Bunun yanında, birlikte çalışılan isim, kampanyayı ve markayı istenen kitleye yaklaştırma potansiyeline sahip. Örneğin gençler duygusal bağ kurdukları influencer’ı doğru kurgu içinde sahiplenen markalara daha sıcak yaklaşıyorlar.

Ünlü/influencer ile kampanya arasında uyum az olduğunda dezavantaj oluşuyor. Markayla uyumlu olmayan bir isim, kısa vadede fayda sağlasa da uzun vadede kafa karışıklığı yaratıyor. Ünlülerin/influencer’ların hangi ürünleri tükettikleri ya da belirli bir konudaki hassasiyetleri sosyal medya üzerinden artık rahatça takip edilebiliyor. Gerçekle kurgu arasındaki tezat, kitle tarafından kolay yakalanıyor. Bu da seçilen ismin kendi hesaplarındaki paylaşımlarını daha kritik hale getiriyor.

Özelikle geleneksel ünlülerden çok daha hızlı yükselen bir grup olarak influencer’lar her zaman marka iş birliği konusunda tecrübeli olmayabiliyor. İyi bir kampanya için bu konudaki 3. partileri ve influencer’ları dikkatli seçmek, takipçi sayısı ve popülerliğin ötesine bakmak ve dikkatli bir filtreleme yapmak şart. Böylece hem ünlü/influencer ile kampanya arasındaki uyumu, hem de botlarla yaratılabilecek sanal etkiyi ayırt edebiliyoruz. Bir influencer, botlar sayesinde rakamlarını yüksek gösterse de daha önce yer aldığı kampanyaların sonuçlarına bakarak gerçek etkisi anlaşılabiliyor. Bu özenle, şimdiye kadar krize dönüşen bir problem yaşamadık. Yaşanabilecek krizler için de planlı hareket ediyoruz ki dijital alanda bunu zaten her durum için yapmak zorundayız.

Bu şekilde özenli seçimlerle ve beklenmedik durumlar konusundaki tecrübeyle birlikte markalar da influencer konusuna artık oldukça olumlu yaklaşıyor. Hatta influencer kullanımı bazı brief’lerde doğrudan yer alıyor.

Oluşturduğumuz fikrin influencer kullanımı gerektirdiğini hissedersek markalardan buna doğrudan olumsuz dönüş almıyoruz.

İsmail Postalcıoğlu,
Havas İstanbul Sosyal Medya Direktörü

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 86. sayısında yayımlandı.