artwork

Kahramanlar: Osman Turan Barbarosoğlu

2 yıl önce

0

Ogilvy İstanbul copywriter’ı Osman Turan Barbarosoğlu kahramanın kim?” sorusuna yanıt arıyor:
“Kahraman…” dedi Celil Oker, “beklemediği bir yolculuğa çıkar ve o yolculuğun sonunda artık o, yola çıkan kişi değildir.”

Osman Turan Barbarosoğlu              Copywriter, Ogilvy İstanbul

“Kahramanın yolculuğu…” demişti Celil Oker. Yanlış hatırlamıyorsam 2013 yılıydı. Her zamanki o ağır ama kendinden emin cümleleriyle, hikayenin ne olduğunu anlatıyordu. Bazen adını bilmeseniz de varlığını hissettiğiniz şeyler vardır. Kahramanın yolculuğunu ondan ilk kez duyduğumda, işte tam olarak böyle hissetmiştim. Tarihin hangi döneminde olursa olsun, dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan, tanımadığınız bir insanla aynı şeyi düşünmüş olmanın da enteresan bir mutluluğu oluyor. Issızlığın ortasında Cuma’sını bulan Robinson Crusoe gibi, yalnız olmadığınızı düşünüyorsunuz.

“Kahraman…” dedi Celil Oker, “beklemediği bir yolculuğa çıkar ve o yolculuğun sonunda artık o, yola çıkan kişi değildir.” İnsan nedense önce kendi hayat yolculuğunu gözden geçiriyor. Ya da ben tercihimi bundan yana kullandım. Vay be, dedim kendi kendime. Nasıl da değiştin bu yolculukta. Sonra yaptığım saçma sapan şeyler geldi aklıma. İçten içe bir küfür ettim kendime. Celil Hoca kahramanın kendisine ettiği küfürlerden bahsetmemişti. Ee, bu neydi şimdi diye düşündüm. Öyle tatlı geldi ki kendime vurmak, kahraman yolculuğuna kolu bacağı kırık devam edecekti sanki. Ne kahramanı be? Konuşturma şimdi beni dedim kendi kendime. Sen değil misin sesini çıkarman gereken yerde hiçbir şey olmamış gibi ölü taklidi yapan? İçin içini yemedi mi öyle susarken? Noluyo be? Hocam bu nasıl kahraman ya? Yola çıkmaya niyeti falan yok bunun, derdi bana vurmak.

“Bu yolculuğun sonunda, yola çıktığı noktaya geri döner.” diye bitirdi sözlerini. Aynı yere geri döneceksek, yolculuğun ne anlamı olabilir ki dedim kendi kendime. Bu kahraman falan değil, seni dolaştırıp dolaştırıp aldığı yere bırakan taksici olabilir ancak diye düşündüm. O taksiden indiğinde aynı kişi değilsindir. Öfkeli, deliye dönmüş ve gitmen gereken yere geç kalmış birisindir. Boşver şimdi bunları dedi yine o ses. Senin böyle şeylerle işin yok. Sen ne kahramansın ne de bir yolculukta. Eğer kahraman olması gereken biri varsa o da benim. Yok artık bu kadar da ego olmaz dedim. Sonra bir an sessizlik oldu. Önce Celil Hoca gitti, sonra o kim olduğu belli olmayan sesin sahibi. Sanki bütün düşüncelerim çekilip gitmiş, yerine şehrin ses efekti koyulmuş gibiydi. Ee, bu neydi şimdi dedim sesli bir şekilde. Sonra bir mesaj sesi geldi. Mesajda şöyle diyordu…

 

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye’nin 119. sayısında yayımlanmıştır.