artwork

Kahramanlar: Bengü Turna

3 yıl önce

0

Alaaddin Senior Copywriter’ı Bengü Turna, “kahramanın kim?” sorusuna yanıt arıyor: “Aslında kahramanımız olan şeyler bizim kalbimizin en derinlerinde…”

Bengü Turna                                              Senior Copywriter, Alaaddin

Kahramanım…
Bu yazıyı yazacağımı öğrendiğim günden beri o kadar çok düşündüm ve her seferinde o kadar farklı farklı kahramanlar edindim ki kendime, aslında ben bile şaşırdım.

O kahramanların içinde kimler kimler var bir bilseniz… Sanırsınız ki, Justice League of Bengü için ekip toplamışım. Wakanda bozlaklarında adlarını geçirmişim. Kısacası bu kadar çok olduklarını hiç fark etmemişim.

Seve seve Louis Aragon’dan bir dizeyi kahramanım yapabilirdim mesela. Sonra ay var, unutsak olmaz, bembeyaz, pasparlak, bir tabak gibi başımızın üzerinden bize bakan ay… Ya da mesela zamanında kimsenin beğenmediği Keanu Reeves filmi, Constantine’den tam da Constantine’in Midnight’ın kulübüne girdiği sahne. Hani Passive çalar Perfect Circle’dan…Üff ne sahneydi ilk izlediğimde… Veya hüzünlü martı, minnoş kalbinde peş peşe ne kırıklıklar yaşamış olan Van Gogh…

Fakat sonra bir şey fark ettim…

Aslında kahramanımız olan şeyler bizim kalbimizin en derinlerinde, içerideki tüm hengameye rağmen, vazgeçmeden, tekrar tekrar bağlandıklarımız. Herhangi bir olay olduğunda, aklımızdan o tek milisaniyede geçen bir an, gelen bir isim, bir replik, bir resim belki de bir kişi.

Yıllar yıllar önce bir efsane okumuştum, herhalde Amazon kabilelerin birinde olsa gerek, bir inanış varmış, sevdiğin, bağlandığın her şey kalbinde küçücük bir pencere açarmış. Ne kadar çok penceren varsa kalbinde o kadar çok nefes alırmışsın. O kadar ferah olurmuş yüreğin. İşte, benim kahramanım da o “pencere.”

Sanıyorum ki şimdiye kadar saydıklarım sayamadıklarım hesaplanırsa ortalama bir on yedi bin yüz milyor kadar pencerem var kalbimde. Dijitalin son yıllardaki yükselişi, pi’nin 3,14 oluşu, galaksiler arası taşıma kanunları falan derken, “uçmağaaa” erene kadar, kalbimin püfür püfür olmasını planlıyorum. Herkese de perdelerinde tatlı kokulu rüzgarların estiği, efil efil bir kalp diliyorum…

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye’nin 112. sayısında yayımlanmıştır.