artwork

İyi hikayeler hayatınızı değiştirir

7 yıl önce

0

Oscar ödüllü film Birdman’in senaristi, markaların neden daha uzun soluklu ve anlamlı içeriklere yatırım yapması gerektiğini Kate Magee’ye anlattı.

Armando Bo, iyi bir hikayenin gücünün farkında. 17 yıl boyunca yazma ve yönetme konusunda kendini biledikten sonra kendisi, 2014 yılında En İyi Orijinal Senaryo dalında Oscar’a layık görülen büyülü gerçekçi film Birdman’in dört senaristinden biri oldu.

“İyi bir hikayeyle hayatını değiştirebilir, yeni kararlar alabilirsin” diyen Bo, markalar için geleceğin 90 saniyelik TV reklamlarında değil, markalı eğlenceler ve uzun formatlı içerikler üreterek hikayenin gücünden yararlanmakta olduğuna inanıyor.

Bo, reklamcılık ve film dünyası arasında kalmış durumda. Birdman’de olduğu gibi Biutiful ve The Last Elvis gibi filmlerin de yardımcı senaristliğini yaptı ve şimdi de The One Percent isimli TV programı için çalışıyor.

Aynı zamanda da Buenos Aires, Sao Paulo ve Los Angeles’ta ofisleri bulunan ve Axe, Visa ve US National Dairy Council gibi markalara hizmet veren Rebolucion isimli yapım şirketinin de yönetmeni ve kurucu ortağı.

25-27 Nisan tarihleri arasında gerçekleşen D&AD Festival’da Bo, David Argentina’nın başkan yardımcısı ve yönetici kreatif direktörü Joaquín Cubría ile Arjantinlilerin neden güçlü bir kreatif itibara sahip olduklarını tartıştı.

İkilinin tartıştığı konulardan biri farklı düşünmenin önemi oldu. Bo’nun bahsettiği gibi, yıllar boyunca Arjantin birçok göçmeni ağırladı ki bu da farklı insan ve düşünce gruplarının – Bo’nun deyimiyle ‘karışık ızgara salata’ – oluşmasına öncülük etti. Kendisinin büyük büyük babası da bir İngilizdi.

Bo’nun yönetmenlik ve senaristliği kariyer olarak seçmesi kesinlikle sürpriz değil çünkü o, ailesinde bunu yapan üçüncü nesil. Büyük babası ünlü yönetmen Armando Bo ve babası da oyuncu Victor Bo’ydu.

“Evde sürekli fikirler ve hikayeler duyardım. Gecenin ortasında bir filmi masaya yatırır, tartışır ve anlamaya çalışırdık. Bir hikayenin nasıl anlatılması gerektiğinin farkındaydık.” diyor Bo.

Ona göre, güçlü bir hikayenin en kritik parçası ilginç bir karakter: “Ne dediğinizi anlamak ve belli bir şeyler yapmamak zorundasınız. Taze, yeni ve farklı bir şeyler içeren bir hikaye anlatmak için bu çok önemli.”

Olaya dahil etmediğiniz şeyler dahil ettiğiniz şeyler kadar önemli olabilir. Bo durumu şöyle anlatıyor: “Senaryo geliştirme sürecinde işe yaramayan şeyler atılır ve yazı temizlenir. Bir senaryonun üzerinde çalışmak bazen 2-3 yılımı alabiliyor. Senaryonun içine her şeyi koyabilirsiniz ama sonra onların yüzde 80’ini kaldırırsınız. İçgüdülerinize güvenmek zorundasınız.”

Yazarken herhangi bir süreç ya da rutini olmadığını söyleyen Bo, bu işi bir ekip sporu gibi görüyor: “Benim için bu süreç kaotik. Her zaman birçok şeyi aynı anda yaparım. Fakat bir ekibin parçasıyım; bunu her şekilde bir ekip başarısı olarak görüyorum. Bir başkasıyla çalışmak, fikirlerin ve kavramların sıralanmasına yardımcı oluyor.”

Reklamcılık dünyası içinde Bo’yu en çok heyecanlandıran şey ise markalı eğlence çalışmalarının sunduğu fırsatlar. Ona göre 90 saniyelik TV spotlarının reklam çıktıları oldukça bayat ve kısıtlayıcı çünkü karakterlerin derinlemesine keşfedilmesine imkan tanımıyor: “TV’nin tüm olanakları keşfedilmiş olduğundan orada taze ve yeni bir şeyler yapmak çok zor. İnsanlar artık TV’yle ilgilenmiyor. Eğer reklamlar ilginç değilse, sonuçları sancılı oluyor. Markalar ve reklam endüstrisinde olan bizler bu işi insanları sıkmadan yapmanın bir yolunu bulmalıyız. İnsanlar her yerdeki bağları görebilirler, aynı zamanda oldukça da eğitimliler. Hemen şöyle düşünürler: ‘Sadece bana bir şey satmaya çalışıyor.”

Geçtiğimiz yıl Bo, Qualcomm’un akıllı telefon teknolojisini tanıtmak üzere Ogilvy & Mather Kuzey Amerika tarafından tasarlanan 30 saniyelik film Lifeline’ı yarattı. Filmde Çinli bir adam, Amerikalı kız arkadaşının Şangay’da kaybolmasının ardından telefon üzerinden kızı takip ediyordu. Bo bu deneyimi şöyle anlatıyor: “Bu benim için harika bir deneyimdi. Filmde kullandığınız silahları reklamcılık deneyimiyle birleştirebilirsiniz. Hikayeleri ve fikirleri farklı yollardan anlatmak için çok fazla fırsat var – size uçmanız için kanatlar veriyor. Bu sayede hikayede daha derinlere inebilirsiniz.”

Reklam ve film sektöründe çalışmanın arasındaki en büyük farklardan biri ise Bo’ya göre, kaynakların miktarı: “Reklam sektöründe çok fazla para varken filmlerde çok az var. Filmlerde bir sürü insan çok yetenekli ve hikayeler anlatmayı seviyor. Bu yüzden markaların küçük riskler alıp daha anlamlı şeyler yapmak üzere hikaye anlatımının kaynaklarını kullanmaları harika.”

Bo’nun reklamcılık endüstrisinden ricası ise kaliteli uzun formlu içerik yaratma işini aceleye getirmemeleri: “Bazen markalar için içerik bulmak zordur çünkü kaliteli şeyler yapmak için zaman gerektiğini fark etmezler. Öte yandan markalar ve reklamverenler bir buçuk dakikalık reklam yazmak için sekiz ay harcarken siz bu sürede 100 sayfalık bir film yazabilirsiniz.”

Kate Magee
Editör, Campaign UK