artwork

İklim krizi palavra mı?

2 yıl önce

0

Birleşik Krallık’ta tren raylarının sıcakta burkulmalarını engellemek için bazı bölgelerde raylar beyaza boyanıyor. Ülkede, demiryolu yolcularına yalnızca gerektiğinde seyahat etmeleri uyarısı da yapılıyor.

Neden mi? Birleşik Krallık, tarihinde bir ilk olarak, İngiltere, güney İskoçya ve Galler için en üst düzeyde aşırı sıcaklık uyarısı verdi. Bu ilk defa verilen kırmızı uyarı, 41C’yi aşacak sıcaklık etkisiyle hastalık ve ölümlerin sadece yüksek risk gruplarında değil, formda ve sağlıklı kişilerde de meydana gelebileceği ve buna göre önlem alınması gerektiği anlamına geliyor.

Portekiz, İspanya, Fransa ve Yunanistan da 45C aşan sıcak hava dalgasından kaynaklanan büyük orman yangınlarıyla mücadele ediyor.

Bu arada, Fransız Alpleri’ndeki yetkililer, “olağanüstü iklim koşulları” ve kuraklıktan kaynaklanan kaya düşmeleri nedeniyle Mont Blanc’a giden dağcıları gezilerini ertelemeye çağırdı.

Bu çağrı, İtalya’nın en büyük Alp buzulunun bir bölümünün küresel ısınmadan dolayı çözülerek, devrilmesi ve 11 kişinin ölümüne yol açmasının ardından geldi.

Hala iklim krizi palavra diyen var mı?

İklim krizini ciddiye almayanlar için bugün dünyanın yaşadığı somut kesitler bunlar. Eğer gereken önlemler alınmazsa, iklim krizi hayatımızın her alanına sızacak. Ulaştırma ve enerji altyapısı, aşırı hava koşullarına karşı dayanamayarak, çökecek. Basit yolculuklar dahi giderek daha sorunlu hale gelecek ve elektrik kesintileri ciddi oranda artacak.

Binlerce insan artan sıcaklık ve nemle mücadele ederken, gıda ve su kirliliğinden kaynaklanan zehirlenme vakaları ve sıcaktan güçlenen yeni hastalıklar ortaya çıkacak.

Yaşam koşullarının birçokları için giderek daha da zorlaşması beraberinde farklı bireysel ve toplumsal sorunları da getirecek.

Karamsar bir tablo oldu, farkındayım. Ama bugün yaşananlara bakarak, bu konuda hiç bir şey yapmadan gelecek için iyimser olmak ancak saflık ya da aptallık olabilir.

İklim değil, insanlık krizi!

Bir konuyu net olarak ortaya koyalım: İklim değişikliği, doğanın yarattığı bir kriz değil, tersine insanın yarattığı ve bugün bile sonuçlarını hala tam ve olması gerektiği gibi ciddiye almadığı çok ağır bir kriz.

Doğa ile yüzyıllar içinde dengeli yaşamayı öğrenen insanoğlu, endüstri devrimiyle birlikte, bu ilişkiyi kendi lehine, doymak bilmez tüketim açlığını gidermek için sonsuz bir kaynağa dönüştürdü.

Doğa, bu kadar kısa süre içinde kendisine bu hoyratlıkta verilen zararı toparlayamaz ve kendi içinde dengesini kuramaz hale geldi. Ve böylece, binlerce yıldır süregelen bu eşsiz denge ve uyum bozuldu. Doğa, net ve tutarlı olmaktan, daha bilinmez tepkiler vermeye kaydı. Bunu da daha önce görülmemiş düzeyde sıcaklıklarla, yangınlarla, seller ve kuraklıklarla ortaya koydu.

Bugün, yeryüzünde yaşadığımız felaketler; yangınlar, seller, kuraklık, eşi görülmemiş fırtınalar işte bu doğa ve insan arasındaki dengenin insan lehine ve çok çarpık şekilde bozulmasından kaynaklanıyor.

Doğaya bu denli zarar veren insan, bugün başına gelen doğal felaketlerle ilgili olarak sarsak bir şaşkınlık ve çaresizlik içinde. Oysa, tüm bu başına gelenlerin aslında kendinden kaynaklandığını ve çözümün yine kendinde olduğunu artık idrak etmek zorunda.

Çözüm bizde, bireylerde!

Bakmayın siz bireysel olarak etkimizin ne kadar küçük olacağı, esas önlem alması gerekenlerin devletler ve kurumlar olması gerektiğini söyleyenlere. Bugün o koca koca şirketlerin ve kısa dönemli ajandalarla çalışan hükümetlerin aldığı iyi ya da kötü aksiyonların tetikleyicisinin yine bireyler ve bireysel talepler olduğunu akıldan çıkartmamak gerekiyor.

Onun için, küçük de olsa adım atmaya, çevremizi dönüşüme zorlamaya ve sorumluluk almaya devam…

 

 

Arda Öztaşkın

Yapı Kredi Kurumsal İletişim Direktörü