artwork

Gezi Parkı sınavında iş dünyası ve PR sektörü

11 yıl önce

0

Gezi Parkı olaylarında protestocuların ana gövdesi beyaz yakalı profesyoneller ve onların üniversiteli çocukları olduğu ölçüde, kurumlar ve markalar bundan sonra daha sık karşılaşacakları kritik meydan okumaların ilk sınavını verdi. Medya görülmedik çapta bir protesto ile karşılaştı. Medya ve reklam ajansları hükümet cephesinden topun ağzına kondu.  PR sektörü ise bu olaylarla ilgili olarak TÜHİD’in İstanbul Valisi’ne törenle verdiği Altın Pusula Ödülü ile hatırlanacak. Altın Pusula’da kötü bir konu yönetimi, yönetilemeyen konunun bir iletişim krizine dönüştüğü noktada ondan daha yetersiz bir kriz iletişim yönetimi söz konusudur.

Bu olay PR sektörünü olduğu kadar, iş dünyasının önde gelen kurumlarını da doğrudan açmaza düşüren çok daha yakıcı bir sorunun görünür yüzü. Çalışanlarının hükümet politikalarına karşı aktif bir muhalefet içerisine girdiği ve güçlü bir toplumsal kutuplaşmanın oluştuğu koşullarda, şirket çıkarları gereği apolitik olması gereken kurumlar, PR şirketleri nasıl bir tavır alacak? Bunun bir adım ötesinde ise daha kapsamlı ve derin bir ikinci boyut bulunuyor: Türkiye’yi ortadan bölen ve artık iyice belirginleşen iki toplumsal fay hattı üzerinde iş dünyasının ve PR sektörünün duruşu ne olmalı?

Gezi özelinde kurumlar ve PR şirketleri üç farklı yaklaşım gösterdi: Çalışanlarının başında Gezi’de açık açık taraf olmak; ikincisi yine taraf olmak ancak çok da öne çıkmamaya çalışmak; üçüncüsü tavrını belirtmeden sessizliğe bürünüp fırtınanın geçmesini beklemek. Yalnız dördüncü bir yol daha mevcut. O da evrensel demokratik ölçülerde kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik çizgisinde 5 temel değer etrafında şekilleniyor: İnsan haklarına saygı, çevreye duyarlılık, düşünce özgürlüğü, her türlü ayrımcılığı ret ve ortak akıl arayışı.

İDA’nın Gezi olaylarına ilişkin açıklaması bu değerlerin ışığında dördüncü bir yolun mümkün olduğunu gösteriyor. Gezi bir milat olmanın ötesinde önemli bir turnusol kâğıdı görevi gördü. Burada ortaya çıkan ve şu an için siyasetin toz dumanı arasında kalan gençlik ruhunun İDA’ya en temel katkısı kurumun bu değerleri dernek tüzüğüne kalıcı bir biçimde yerleştirmesi olacaktır.

Ali Cem İlhan / İDA Yönetim Kurulu Başkanı

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Ağustos 2013 sayısında yayınlanmıştır.