artwork

Gençlik başımda duman değilmiş meğer

10 ay önce

0

Yaklaşık 40 yıl önceydi… 19 Mayıs törenleri için lisede gösteri yapacak gençler seçiliyordu. Ben de sporcuyum o zamanlar. Tabii öncelik sporculara veriliyordu. Beni de seçtiler. Haftalarca süren çalışmalar sonucu koskoca bir futbol stadında veliler, öğretmenler ve o civarda oturanlara bizce kusursuz denebilecek bir gösteri yaptık. Hoş bir anı oldu hepimiz için.

Aklımda kalan başka ne vardı? Disiplinli bir çalışma, özveri, spor-sanat ve müziğin uyumu, devasa kalabalıkta sahne almanın verdiği özgüven ve cesaret, takım çalışması, ortak bir hedefe doğru yol alma…
Tabii bunları sonradan anlamlandırabildim. 
Gençlik ve Spor Bayramı… Bu bayramın iki koca kavramı barındırması boşuna değildi. Spor insanın sürdürülebilirliği ve yaşam deneyimi için çok önemli bir mücadele alanıydı. Gençlik ise sadece gençleri değil, genç olma durumunu içeriyordu: Tazelik, cesaret, özgürlük, yaratıcılık, enerji, yenilik, zindelik, aydınlık ve berrak zihin, kalbi sevgi ve şefkate açık olma… 

Atatürk’ün konuşmalarında sıkça hitap ettiği gençlik…
“Atatürk ve İletişim” konulu yazı dizisine başlamaya karar verdiğimde tüm bunları kafamda gezindirirken Nutuk’a yeniden göz atmadan olmaz dedim kendime. 
Dibe vurmuş, harita üzerinde parça parça paylaşılmış, yorgun, bitkin, fakir bir milletin ne güçlü değerlere sahip olduğunu ve bu durumdan ne büyük bir mücadeleyle çıktığını bir kez daha idrak ettim. 
Dünyanın takdir ettiği, hayran olduğu, dâhi olarak gördüğü bir önderin pek çok liderlik özelliğinin yanı sıra nasıl iyi bir iletişimci olduğunu da daha iyi anladım.
 “Paramparça edilmeye çalışılan bir ülkenin ve bezgin bir milletin evlatları olma” ruh hâlinden çıkıp, bağımsız bir vatanın başı dik milleti duygusuna kavuşmak için nasıl büyük bir stratejik yaklaşım ve ikna kabiliyetine sahip olduğunu gördüm.

Türk Gençlerine Değil, Gençliğine Emanet
Peki Nutuk neydi? 
Mustafa Kemal’in 15-27 Ekim 1927 tarihleri arasında Cumhuriyet Halk Fırkası’nın İkinci Büyük Kurultayı’nda altı gün boyunca, toplam 36 saat 33 dakika yaptığı konuşma…

Peki Nasıl başlıyordu Nutuk?
“1919 yılı Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir: Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup, I. Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaş’ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda…” 

Peki Nutuk nasıl bitiyordu? 
“Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım.

Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.

Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.”

Peki, Nutuk kimler için yazılmıştı?
Gençlik için…
Gençlik biyolojik olarak tanımlanan gençlik değildi elbette: 
“Benim anladığım gençlik, bu inkılâbın fikirlerini ve ideolojisini benimseyip gelecek kuşaklara götürecek kimselerdir. Benim nazarımda yirmi yaşında bir yobaz ihtiyar, yetmiş yaşında bir idealist ise zinde bir gençtir.” demişti Mustafa Kemal Atatürk…

Bu vatanı, bu milleti, bağımsız ve sürdürülebilir kılacak uzun yolculukta beyinleri temiz, yenilikçi, zamanın ruhunu anlayan, köklerine sahip çıkıp, geleceğe umutla bakan ve mücadele eden ‘genç hissedenlere’ emanet ediyordu.

Atatürk, kullandığı tüm kelimeleri ve kavramları, aklının derin süzgecinden geçirerek ve mesajlarını idrak etmesini, harekete geçmesini istediği kitlelere uygun hâle getirip konuşmalarında tekrar tekrar kullanıyordu.

Biz iletişimcilerin de başlangıç noktası olan stratejik yaklaşım ve konsept geliştirme, hedef kitleye uygun mesaj üretimiyle algılama ve davranış değişikliği yaratabilmek için tekrar… 

Atatürk iyi bir iletişimciydi. Biz iletişimcilerin ondan öğreneceği çok şey var. İşe Nutuk’tan, tabii ki orijinal ve tam metninden başlayalım derim.

İyi okumalar…

Dr. Arın Saydam

İletişim Danışmanı