artwork

Cam tavan ve sektördeki kadınlar

6 yıl önce

0

Bu yazı, yönetim pozisyonunda olan bir kadının, “kadının gücü” konusundaki hamasi söylemlerine bir tane daha eklemeyecek. Reklam dünyasında cinsiyet eşitliği için tek ihtiyacımızın kendimize inanmak olduğunu söyleyen bir eleştiri yazısı da olmayacak. Çünkü bunlar yeterli değil.

Bundan çok daha fazlasına ihtiyacımız var. Dürüstlüğe, netliğe ve odaklanmaya gereksinim duyuyoruz. Tam şu anda, bu konular hakkında dürüstçe konuşmamız gerekiyor.

Nerede olduğumuzu dürüstçe kabul etmemiz önemli. Bulunduğumuz nokta, iş yerindeki ayrımcılığın kadınları hâlâ büyük ölçüde etkilediği bir yer. Kadınlar hâlâ geçmişten kalan mirasa, modası geçmiş geleneklere ve erkeklerin kadınlardan üstün olduğuna dair derinlerden gelen inanca bağlı problemlerle karşılaşıyor. Daha da beteri, bu durumun kadınların kariyeri üzerindeki etkileri küçümsenmeye devam ediliyor.

Bu ayrımcı davranışlar “sadece eski kafalılık” diye geçiştirilebilecek şeyler değil. Biz bunları (o güzel, küçük) beyinlerimizde kurmuyoruz.

Bunları dile getirirken ayrıcalıklı bir pozisyonda olduğumun farkındayım. Uzun süredir bu pozisyonda olan bir kadın için başkalarının uygunsuz davranışlarını dile getirmek çok daha kolay. Bu uygunsuz davranışlar toplantıda yapılan cinsel içerikli göndermeler de olabilir, eş değer pozisyonda çalışan bir kadını kahve almaya göndermek de. Veya erkek bir müşteriyle toplantı yemeğinden dönüşte manidar bir göz kırpma eşliğinde gelen “elini taşın altına koydun” cümlesi formunda da karşımıza çıkabilir.

Bu ayrımcı davranışlar “sadece eski kafalılık” diye geçiştirilebilecek şeyler değil. Biz bunları (o güzel, küçük) beyinlerimizde kurmuyoruz. Ve bu kesinlikle “aşırı hassas olmak” da değil. Ayrımcılığa verilen bu tepkiler bilgisizlikten veya kayıtsızlıktan kaynaklanıyor olabilir. Ne var ki – en başta kendim olmak üzere – hepimiz ayrımcılığı tanımlarken kullandığımız sözcükleri dezenfekte etmekten vazgeçmeliyiz. Her şeyi olduğu gibi ortaya koymalı, rahatsız edici olmayan kelimelerle sınırlı kalmamalıyız.

Beni yanlış anlamayın. Kültürel olarak beynimize kazınmış bu davranışlarla yüzleşmek ve daha dün Advertising Week sahnesinde yaptığım gibi ortaya atılmak hâlâ zor. Hâlâ tüm bunları kafamda kurduğumun söylenmesinden endişe ediyorum. Bu rahatsızlık içinde devam etmemi sağlayan şey, benim ardımdan kariyer basamaklarını tırmanacak kadınların ayrımcılıkla karşılaşmayacak olması. Yaşım ilerledikçe bu konular hakkında konuşmanın, ne kadar rahatsız edici olursa olsun, doğru davranış biçimi olduğunu görüyorum.

Kadınlar bu çatlaklardan geçip yükselebiliyorlar.

Fark ettiğim bir diğer nokta ise ayrımcılığın üstesinden gelmek için ne kadar mücadele ederseniz, karşılaştığınız durumları yönetme “kasınızı” o kadar geliştirdiğiniz oldu. Bunu yaptıkça üstümüzdeki cam tavanda ufak çatlaklar oluşturuyoruz. Kadınlar bu çatlaklardan geçip yükselebiliyorlar. İhtiyaç duyduğumuz şey, kötü davranışlar hakkında dürüstçe konuşurken duyulan rahatsızlığa karşı dayanıklı olmak.

Peki sonra ne olacak? Olumsuz davranışları parmakla gösterecek cesareti bulduktan sonra ne yapmalısınız?
Burada devreye netlik ve odaklanma giriyor. Ben sadece sesini çıkarmak yerine oyun planı kurmaya ve uygulamaya inananlardanım. Dolayısıyla eğer iş yerinizdeki ayrımcılık hakkında sesinizi çıkarıyorsanız, aynı zamanda sorunu çözmeye yönelik öneriler sunabileceğinizden de emin olun.

Hangi adımlar atılabilir?

Kendinize sorun: Nasıl hedefler ve yönetmelikler olmalı? Hangi adımlar atılabilir? Kullanmaları için insanlara ne gibi araçlar ve yaklaşımlar önerilebilir ya da gelecekte kullanılabilecek sistem nasıl oluşturulabilir? Bu sorunu çözmek için kendi deneyimimi nasıl faydalı bir hale getirebilirim?

Proaktif olun. Meraklı olun. Farklı bakış açıları isteyin. Cevapları dinleyin. Geri dönüşleri masaya yatırın.

Peki ya tüm bu proaktif yaklaşımın ardından fikirleriniz ve çözümleriniz göz ardı edilirse ne olacak? Devam edin, sorular sorun ve ayrımcılığı gördüğünüz yerde kayda alın.

Eğer cesaret gösterirseniz, harekete geçecek azminiz varsa, siz de her insan gibi gelişirsiniz. Yıllardır toplumsal cinsiyet eşitliği için tırmandığımız yokuşları ve verdiğimiz savaşları inkar etmeyelim ama aynı zamanda cam tavanın bize neler sağladığını da göz ardı etmeyelim. Cam tavan bize bu konularda, gerçek örnekler üzerinden konuşmanın önemini gösterdi ve artık tüm bunlar bir sorun olmaktan çıkana kadar önemini koruyacak.

 

Amy Vale
Quantcast Pazarlama Departmanı Yönetici Yardımcısı

 

 

 

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 77. sayısında yayımlandı.