artwork

“Biraz inatçı olmak gerek”

2 yıl önce

0

119. sayımızda Arkeolog ve Müzisyen Nedim Güvenç The Story sayfalarımızın konuğu oldu. Güvenç 119. sayımız için; profesyonel iş hayatından, müzikten ve bunları nasıl harmanladığından bahsetti.

Özel bir şirkette arkeolog olarak görev yapan Nedim Güvenç aynı zamanda müzik üretiyor. Kendi deyimiyle “iki iç içe geçmiş yaşam anlayışını tek bir hayata sığdırma durumu daha lise çağlarından başlayan” Güvenç, 119. sayımızda mesleği, tarih ile müziği harmanladığı projesi, şarkı yazımı ve daha fazlası hakkında konuştu.

İrem Nur Kalenci Şu an özel bir şirkette arkeolog olarak çalışıyor, bir yandan da müzik üretiyorsunuz. Arkeolojiye ve müziğe olan ilginizin nasıl başladığından bahsedebilir misiniz?

Nedim Güvenç Arkeoloji ve müzik yaklaşık olarak aynı dönemlerde hayatıma girdi. Ortaokulu bitirmeme bir ya da iki sene kala Christian Jacq’ın beş ciltlik Ramses serisiyle tanıştım. Tarihsel arka planını sürükleyici bir kurmacayla destekleyen bu romanlar benim için yeni bir dünyanın kapılarını açıyor gibiydi. Bu seri benim tarihe, özellikle de Eski Mısır’a inanılmaz ilgi duymamı sağladı. Aslında burada biraz sosyal bir seçim de var, şimdi dönüp bakınca içinde yaşadığım gerçekliğe alternatif aradığım o küçük yaşımda bu kitaplardan bu derece etkilenmem anlaşılır geliyor. Bu alternatif gerçekliği yaşatmak da sanırım önemli gelmiş olmalı ki, seriyi okurken karar vermiştim arkeoloji okumaya. Tabii ki Ejiptoloji (Mısır bilimi) ilk hayalimdi ancak ilerleyen yıllarda böyle bir programın ülkede var olmamasından ötürü Türkiye şartlarında bunu yapmanın imkânsız olduğunu anlayacaktım. Benim ilgim de lise çağlarımda yavaş yavaş Eski Yunan uygarlığına kaymaya başladı, Homeros destanlarını bu dönemde okudum ve tabii ki Yunan mitolojisi de başka bir alternatif gerçeklik sunuyordu. Böylece lisansta tercihimi, Anadolu toprakları için daha gerçekçi bir tercih olan Klasik Arkeoloji’den yana kullandım.

Müzik de her zaman benim uzaktan da olsa keyif aldığım bir alandı. Uzaktan diyorum çünkü ilkokul çağımda benimle gitar dersine gitmek için oldukça istekli görünen bir arkadaşım yüzünden istemeyerek gitara başladım. İnsanlara hayır demek o yıllarda daha zordu. 9 yaşıma kadar gerçekten sevmeden aldığım bu eğitimi sonunda tamamen soğuyarak bıraktım. Daha sonra bu da şu açıdan mantıklı geliyor, Türkiye’de pop gitar öğretmek için belirlenmiş birkaç klişe şarkının ötesinde bir şey öğrenmiyorduk. Belki çocuk aklımla gitarı yalnızca bu parçalar için yaratılmış bir şey olarak kodlamışımdır. Liseye gelene kadar evde gitar öylece kaldı ve ancak 15 yaş civarında bu sefer içimden gelerek tekrar gitarı elime aldım. Lise dönemimde o dönem Zülfü Livaneli ve Mirkelam gibi isimlerin bas gitarcısı olan Yaşar Pınar’dan gitar eğitimi aldım. Eğitime klasik gitar ile başlasam da aslında daha farklı şeyler deneyimlemek istiyordum. Arkasından bas gitar ve akustik gitar geldi. Bir müzisyenin layığıyla yapması gerektiği kadar enstrüman çalışmıyor oluşum müziğin içinde daha farklı bir yerde durmama yol açtı. Şarkı yazma fikri de böyle gelişti, o yıllarda henüz birkaç teknik deneme yapsam da ilk şarkılarımı yazmam üniversitenin ortalarını bulacaktı. Böylece iki iç içe geçmiş yaşam anlayışını tek bir hayata sığdırma durumu daha lise çağlarımdan başlamıştı.

İrem Nur Kalenci Eski Yunan Dili ve Edebiyatı’nda yüksek lisansınızı tamamladıktan hemen sonra İTÜ Miam’da (Dr. Erol Üçer Müzik İleri Araştırmaları Merkezi) Müzikoloji bölümünde yeni bir yüksek lisansa başladınız ve hâlâ bu eğitiminize devam ediyorsunuz. Profesyonel çalışma hayatınız da bir yandan devam ederken müzik üretiyorsunuz. Tüm bunları bir arada yürütebilmenizdeki motivasyonunuz nedir?

Nedim Güvenç Üniversitede Klasik Arkeoloji okurken Eski Yunan Dili ve Edebiyatı’nda çift anadal yapmaya başlamıştım ve yüksek lisansımda da bu alanı tercih ettim. Bu biraz pişmanlıkla hatırladığım bir seçim aslında, zaten tez dönemimde de istemeyerek yazmaya çalışıyordum bu da oldukça stresli bir dönem getiriyordu. Tarihi ve üzerine çalıştığım kültürü sevsem de kendimi öyle yetkin hissetmiyordum ve her geçen gün müzikten uzaklaştığımı, müziğin benim için bir hobiden ileri gidemediğini, hayatımı değiştirmezsem de gidemeyeceğini hissediyordum. Bu yüzden daha yüksek lisansımı bitirmeden İTÜ Miam’da Tarihsel Müzikoloji’de yüksek lisansa başladım. Pandemi süreci de çok etkiledi, başka bir hayatım yok dedim kendime. Böyle evlere kapanarak da geçebilir o yüzden acilen mutlu olacağım bir hayat kurmam lazım diye düşündüm. Müzik ile ilgili sosyal bir bilimle ilgilenmek bana heyecan verdi. Müzik üzerine farklı bakış açılarıyla düşünmek ve tartışmak kendi üretim sürecimi de olumlu yönde etkiler diye düşündüm, öyle de oldu.

Sürekli gelişme isteği de var tabii, iyi müzisyenlerle çalışmak insanı çok geliştiren, yeni şeyler denemeye iten bir durum. Yazdığım şarkıların daha iyi bir seviyeye gelmesi için bunun atılması gereken bir adım olduğunu düşünüyorum, meslek olarak arkeolojiyi de severek yapıyorum. İkisi de hayatımın önemli birer parçası.

İrem Nur Kalenci Profesyonel çalışma hayatınızın ve müzik üretmenin farklı şekillerde birbirini beslediğini düşünüyor musunuz?

Nedim Güvenç Bana göre farklı bir meslek sahibi olup şarkı yazmak insanın konusunu hayatın farklı dallarından edinmesini sağlıyor. Şarkılarda çok fazla karşımıza çıkmayan konuları ele almaya çalışmak benim keyif aldığım bir deneyim. Bu açıdan arkeolog olmak insana farklı bir pencere açıyor, elimin altında işleyebileceğim sayısız tema olduğunu hatırlatıyor. Bu bana güven veren bir durum çünkü yıllarca yapabileceğim üretimin habercisi.

İrem Nur Kalenci Mesleğiniz ve müziği bir araya getirdiğiniz bir proje planınız var. Projenizden ve bu projeye başlamaya nasıl karar verdiğinizden bahseder misiniz?

Nedim Güvenç Mesleğim demeyelim de mesleğimi de seçmeme neden olan alternatif gerçeklik arayışı diyelim. Aslında şimdilik iki adet albüm fikrim var. İkisi de kendilerine ait temalara sahipler. İlki daha kişisel konuları içeriyor, içine kapanık birinin başına gelen sosyal durumlar karşısındaki izlenimlerinden ve bunlara adeta mırıldanarak verdiği tepkilerden oluşan şarkıların bir araya gelmesinden oluşuyor. İkinci projem ise tam bir konsept albüm fikri. Albümün ismi Nil Ülkesi: Eski Mısır tarihinin kronolojisiyle ilerleyen yine kişisel hikâyeciliğe başvuran bir yapıya sahip. Tarihle uyumlu olsa da tarih anlatmıyor, dönemsel etkilerin o dönemde bir kişiye ya da bir grup insana yapmış olabileceği etkileri irdeliyor. Örneğin bir kâtip olmaya hak kazanmış basit bir köylünün büyük bir şehre taşınırken hissettikleri, Krallar Vadisi’ne yapılan bir yolculuk ya da ülkesinin kültürel olarak kendisinden çok farklı başka bir medeniyet tarafından ele geçirilmesine şahit olan bir başka kişinin deneyimleri gibi. Bu şarkılara “kültür şarkıları” demeyi tercih ediyorum, popüler müzikte böyle konularla çok karşılaşmamamız beni motive eden bir sebep. Arka planım da bunu yapmama olanak sağlıyor.

İrem Nur Kalenci Pandemi dönemi herkesin yaratıcılığını farklı şekillerde etkiledi. Sizin için bu dönem nasıl geçti? Pandemi dönemi daha üretken olmanıza katkı sağladı mı?

Nedim Güvenç Pandemi dönemi mevcut parçalarımı geliştirmeme çok katkı sağladı. İlk kapanma sırasında Eski Yunan Dili ve Edebiyatı’nda yazdığım tezi tamamlıyordum ve vaktimin çoğunu hâlihazırda yapmış olduğum parçaları geliştirmeye çalışarak geçiriyordum. Örneğin bir demodan öteye gidememiş bir parçayı, gitarcılık anlamında daha yaratıcı bir seviyeye getirmeye uğraşıyordum. Zaten ben hiçbir parçamı ilk yazdığım hâliyle bırakmaktan hoşlanmıyorum, parçaları daha renkli bir hâle getirerek daha büyük ölçekli bir ekiple çalacak hâle getirmeyi hedefliyorum. Böyle bir işin bir parçası olarak performanslar yapmak beni daha çok tatmin ediyor. Yeni parçalar ya da fikirler bulmamda pandemi yine katkı sağladı ancak ben ilhamın dışarıda olduğunu ve paylaşmanın, tartışmanın yeni fikirler uyandırmakta daha etkili olduğunu düşünüyorum.

İrem Nur Kalenci Şarkı yazmak sizin için ne ifade ediyor? Eğer seçebilirseniz bir de şimdiye kadar yazdığınız şarkılar arasındaki favorinizi sorsak?

Nedim Güvenç Şarkı yazmak benim için son ergenlik yıllarımdan itibaren ben burdayım demek. Kimlik inşasının bir parçası. İnsanın değerini ispatlayacak daha iyi bir yol ben bilmiyorum. Var tabii benim için şarkı yazmaya yaklaşan ve onunla paralel giden uğraşlar. Örneğin liseden beri keyif aldığım tarzlarla ilgili yazılmış iyi bir makale de beni bu anlamda çok tatmin eder. Müzikolojiye tam da bu şekilde motive oldum zaten. Özetle, kimliğimi yazdığım şarkılarla tanımlamak, ben buralıyım, şu sosyal gruba aidim demekten çok daha doyurucu, bireysel bir kimlik arayışının bir durağı.

En sevdiğim şarkıyı söylemek zor. Ancak Nil Ülkesi için yazdığım Fayyum adlı parçayı çalıp söylemek bu ara bana çok keyif veriyor. Hikâyecilik anlamında kendimi çok daha geliştirmiş olduğumu hissettim yazarken. Şimdiye kadar formlara sadık kalarak parçalar yazdım, Fayyum’da ise hikâyenin şarkıyı biçimlendirmesine izin verdim. Beni daha yetkin hissettiren bir deneyimdi. Şunu belirtmek isterim, bu parçaları herhangi bir müzik platformunda bulmak şimdilik mümkün değil ancak önümüzdeki dönemde yoğun bir konser programımız var, her iki albümü de bu konserlerde Cenk Bonfil, Danae Palaka ve Mehdi Farzane gibi oldukça yetkin müzisyenlerle oluşturduğumuz bir ekiple çalacağız. Konser mekanları ve tarihleri için sosyal medyadan beni bulmanız yeterli.

İrem Nur Kalenci Son olarak köşemizin her konuğuna sorduğumuz sorunun yanıtını sizden de dinlemek isteriz: Profesyonel çalışma hayatına ek olarak farklı alanlarda da üretmek isteyen kişilere tavsiyeleriniz var mıdır?

Nedim Güvenç Biraz inatçı olmak gerek sanırım. Çalışma hayatı insanı içine çekiyor. Haftada 40 saat ve üstü çalışan bir insan olmak o işin sizin hayatınıza tamamen sahip olabilmesi için oldukça pratik bir risk. Ben kafamı hep suyun üstünde tutmaya çalışıyorum, kendime başka bir hayatımın daha olduğunu hatırlatıyorum mesai saatlerinde. Buradan ibaret değilim, ikisini beraber yapıyorum sadece. Bu inat, insana kendine kalan saatlerde müziği yoluna koymaya çalışmak için enerji veriyor. Böyle bir sürece girmeye kararlıysa insan, kendini bu ikilik hâline hazırlamalı.