Site icon Campaign Türkiye

Are you ingame?

Son 30 yılda 4 önemli mega trend pazarlama endüstrisine damgasını vurdu: İnternetin başlangıcı, müşteri odaklı pazarlama, mobilin başlangıcı, big data odaklı pazarlama. Her dalga beraberinde bir doğal seleksiyon getirdi oyunun içinde ve dışında kalanlar olmak üzere. Bu trendlerde, kimimiz cevval bir öncü olduk, kimimiz başarılı bir takipçi, kimimiz de yitip giden. Her 4 dalga da ticari başarımızı, marka sağlığımızı (ve kariyerlerimizi) etkilemeye değişik oranlarda devam ediyor. Eğer, siz bu 4 dalgada henüz kazananlardan olamadıysanız üzülmeyin, sırada sizin de sörf yapabileceğiniz yepyeni beşinci bir dalga geliyor: Gaming ya da daha sofistike haliyle “Interactive Gamified Content”.

Bu dalgayı hepimiz değişik boyutlarda hissediyoruz. Kimimiz, çoktan bu trende adapte olduk ve suları test etme ve adapte olma aşamasına geçtik. Kimimiz “Gaming’de bir şeyler yapmak lazım” modundayız, kimimiz de “Abi, gaming önemli abi” diyerek top çeviriyoruz. Bugün sizlere dünyanın en büyük FMCG firmasında 14 yıl, Türkiye’nin en büyük reklamverenlerinden birinde 5 yıl görev yapmış bir kardeşiniz ve çiçeği burnunda InGame Group CEO’su olarak görebildiğim ufuk çizgisini ve naçizane tavsiyelerimi paylaşmak istiyorum.

Önce 5. dalgayı, yani gaming’i bir mega trend haline getiren hazırlık koşullarına bir göz atalım:

İlk olarak, son 100 yılın, vandal müşteri iletişimi reklam modelini bir hatırlayalım: “Müşteri bir içeriği keyifle tüketirken, keyfini zorla böl, reklamını ittir! Dizi mi seyrediyor, durdur, paşa paşa reklam seyretsin. Cepten gazete mi okuyor, pat karşısına iflah olmaz banner’lar çıkar, kapatamazsın. Hatta, neyi daha keyifle seyrediyorsa (yüksek rating), o içeriği daha çok böl, daha fazla reklam ittir. Şarkı mı dinleyecek, hemen olmaz. Hele bir bizim reklamı dinlesin de, ondan sonra bakarız.” Bu vandalizmin sürdürülebilir olmadığını artık hepimiz biliyoruz. Zaten dünyanın her yerinde insanlar bu düzene baş kaldırdı. Geleneksel gazetecilikten ve geleneksel radyodan sonra, geleneksel televizyon da kan kaybediyor. Reklam bloklayıcılar her geçen gün yaygınlaşıyor. Herkes, daha insani içerik platformlarına koşarak geçiyor.

İkinci önemli olgu, Y ve Z kuşaklarıyla birlikte ilgi/algı refleks sürelerinin (attention span) çok kısa sürelere inmesi. 20. yüzyıl psikoloji ekolleri odaklı kalınabilecek süreyi 45 dakika olarak tarif ederken bu bilgi çoktan tarih oldu. Müşterilerimiz artık içeriksel hazzı, dramayı, sürprizi, şovu “hızlı ve hemen” istiyor. 8 ay ve 32 haftaya bölünmüş bir dizi sezonunu peş peşe izleyip 1 hafta sonunda bitiriyor. Ya da, dijital bir videonun ilk 10 saniyede kararını veriyor ve sizin aylarca ve toplantılar boyunca hazırladığınız içerik dijital çöpe dönüşüyor. 90 dakikalık ve belki de meyve üretmeden 0-0 bitecek maçı izlemeye tahammül edemiyor. Hayatın o kadim düşük temposundan bile memnun olmayıp, her fırsatta gözünün gaz pedalını rahat rahat kökleyebildiği akıllı telefon ekranına kaçıyor. Ateşi bulup da, buharın gücünü 14 bin yılınca bulamayan insanlık tarihinin hızı ile kıyaslayınca, bugün artık gerçekten hızlandırılmış turlara girdik.

Eğlencesine dokundurtmayan, hızlı içerik isteyen ve hatta kendi içeriğini kendi üreten bir müşteri kitlesi artık patronumuz.

Bu trendler birleşip, içerik konusunda nur topu gibi bir mega trend üretti: gaming. Hemen aklınıza PC başındaki ergen gamer’lar gelmesin. Gaming bugün tüm yaş gruplarında kadın, erkek, her sosyal statünün en büyük eğlencesi olmuş durumda. İster hyper-casual, ister hard core gamer olalım, elimiz-gözümüz-kulağımız-kalbimiz-beynimiz oyuna kilitlenmiş durumda. Herkese hitap eden dünya oyun endüstrisinin gelirleri, dünya sinema endüstrisinin 3 katı büyüklüğünde. Hatta toplam gelir, sinema ve müzik endüstrilerinin toplamından da büyük. Espor artık dünyanın 2. en büyük spor dalı. Hatta, önümüzdeki yıllarda finansal büyüklük ve izlenme sayılarında futbolu da geçecek.

Buraya kadar hâlâ vertigoya kapılmadıysanız, şimdi sıkı durun: Önümüzdeki 3 yıl içerisinde Gaming yeni yetkinlikler kazanarak, tüm video içeriği (sinema, dizi, drama, yarışma vs. vs. ) interaktif hale getirecek ve yutacak. Karşımıza oyunlaştırılmış etkileşimli içerik (Interactive gamified content) denen yeni bir dev çıkacak. Oyun ayrı bir disiplin olmaktan çıkıp, her şeyin içine nüfuz edecek. Birkaç sene sonra “ya, ne komik, 110 dakika sinema ekranına öylece pasif pasif bakıp duruyormuşuz” diyerek Lumiére Kardeşlerin kulaklarını çınlatacağız. Sinemayı, diziyi “seyretmeyeceğiz”, “yaşayacağız”. Total Recall ile yavaş yavaş alıştırıldığımız dijital illüzyonlar, oturma odamızın vazgeçilmezi olacak. Oyunlar sinemalaşacak, sinema oyunlaşacak.

Buraya kadar, “bunlar bilim-kurgu” diye burun kıvıranlar yavaş yavaş “Geride Kalanlar” filmine bilet alabilirler. Zira, birçok pazarlamacı çoktan öğrenme eğrilerini başlatmış durumda. Espor gelirlerinin yüzde 82’si marka yatırımlarından, reklam ve sponsorluk gibi gelirlerden oluşuyor. Dünyada büyük çaplı espor sponsorluk anlaşması imzalayan marka sayısı 600’ü geçti. Teknoloji markaları espor sponsorluğu konusunda başı çekerken, perakende, online hizmetler, yiyecek-içecek gibi farklı sektörlerden markalar da buradaki potansiyeli görüp yatırımlarını artırıyor. Uluslararası turnuvalar turizmin bir kolu olarak günden güne payını artırırken, önümüzdeki günlerde ise tıpkı dizi turizminde olduğu gibi oyunların geçtiği mekanlara ziyaret taleplerinin artmasıyla oyun / espor turizmi diye de bir kavram oluşması bekleniyor.

1 milyardan fazla aktif dijital oyuncu ve 450 milyondan fazla espor izleyicisi pazarlamacıları bekliyor ama bu sefer oyuncuların kurallarıyla. Onların istediği yerde istediği kadar var olabiliriz. Tersi geçerli değil.

Bu noktada, bizim InGame Group olarak amacımız, Türkiye’deki CMO’lar, Ürün Müdürleri ve tüm pazarlama profesyonelleri için bir “Sherpa” olabilmek, bu yolu birlikte yürümek. Tüm stratejimizi Türkiye’nin “en marka dostu” oyuncu şirketi olmak için yapıyoruz. Bu özelliğimiz sayesinde birçok reklamverenle uzun soluklu iş birliklerine imza attık. Birçoğu ile de geleceği hayal ortağı olmak için kolları sıvadık.

Her şeyden önde biz bir “oyun” şirketi değil, “oyuncu” şirketiyiz. Yani, bizim merkezimizde “oyun” değil “oyuncu” var. Sizin, o, üstüne titrediğiniz müşterinizin ta kendisi. Bu da, bizim en büyük ayrışma noktamız. Sizin “müşteri” odaklı yaklaşımınızla, bizim “oyuncu” odaklı yaklaşımımız esasında aynı kişiye yönelik, tandem ve senkronize çalışıyor. Bu sayede de pazarlama amacınız ne olursa, InGame Group’ta bir karşılık buluyor.

İkinci en büyük farkımız, biz sadece Espor envanteri sunmuyoruz, kocaman bir gaming ekosistemini emrinize amade kılıyoruz. Elbette, espor’da Türkiye’nin en büyük ligi olmak için çalışıyoruz. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş’ın da yer aldığı 10 büyük takımlı ligimiz, her sezon izlenme rekorları kırıyor ama bunun yanında, sosyal medyamızda, dünyadaki tüm oyunlar arasında, etkileşim oranında dünyanın 1 numarası durumundayız. Burada da birlikte yapabileceğimiz şeyler var. Dünya çapındaki 22 milyon oyuncumuzla markalarımıza katabileceğimiz harika işler var. 1 yıl içinde reklam alanlarımız 6 milyar görüntülenme alıyor. Yani, Türkiye’deki en büyük 3 dijital envanterden birisiyiz. Türkiye’nin ilk ve en büyük multipurpose Espor Arenası olan Nonstop’ımız tüm markaların oyunseverlerle buluşabileceği etkinlikler için 7/24/365 açık durumda. “Tam Kafadan” gibi 30 milyon izlenme üreten YouTube içeriklerimiz, “Gamer Sitcom” gibi oyuncunun seveceği yeni content formları ile sınırsız markalı içerik fırsatları sunuyor.

Üçüncü rekabetçi avantajımız da, biz bir “Temsil Ofisi” değil, “Global Headquarter”ız. Bir marka ile bir şey yapmak istedik mi, oyunun tasarımına da, görselliğine de dokunabilecek dirayetteyiz. En hızlı, çevik ve gerçek zamanlı müdahaleleri markanın refleksleri kadar hızlı bir şekilde hayata geçirecek MadByte Games, Elite Game Studio, BoomByte oyun stüdyolarımız ve Marka Dostu Lokum Games pazarlama üssümüz var. Her biri markanızı yıldızlaştırmak için hazır bekliyor.

Belki de en önemlisi hem yatırımcıları, hem de yöneticileri arasında yer alan ve sizinle aynı dili konuşan pazarlama kökenli yönetici kadromuz. Bu sayede, siz daha “leb” demeden “Hattuşaş” hakkında konuşacağınızı anlayabiliyoruz.

InGame Group olarak %100 lokal başlayan, %100 global vizyonlu bir oyuncu firmasıyız. Dünya çapında 22 milyon oyuncumuzla, Madbyte Games, Elite Game Studio, BoomByte gibi iddialı oyun stüdyolarımızla, Lokum Games gibi pazarlama makinemizle, Türkiye’nin ilk ve en kapsamlı espor merkezi Nonstop Zula Espor Merkezi’mizle, Türkiye’nin en büyük espor liglerinden biri olan Zula Süper Lig’imizle, 3 farklı kıtada, 10 bölgede, 11 farklı dilde oynanan Zula’mızla, yıldız olmak isteyen markalara ve müstakbel hayal ortaklarımıza kapımız sonuna kadar açık. Gelin, bugün gaming’den konuşalım. Yarın da, sizi ve markanızı birlikte “Interactive Gamified Content” dünyasına hazırlayalım. InGame, sizi oyunun içinde tutmak için “In Game”.

Alpay Alptekin,
InGame Group CEO’su

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 89. sayısında yayımlandı.

 

 

Exit mobile version