Site icon Campaign Türkiye

150 yaşında genç: Elektrikli Otomobil

Elektrikli otomobiller, emisyonları ortadan kaldırarak gezegeni küresel ısınmadan kurtaracak kahraman olarak bu ‘iklim çağının’ gözdesi. Özellikle Tesla sayesinde günümüzde ileri teknoloji bir ürün olarak algılansa da, aslında elektrikli otomobiller 150 yıldan fazla bir geçmişe sahip.

Geleceğe dönüş!

Atlar, binlerce yıldır insanlığın sadık hizmetkarları oldu. 1800’lerin sonlarında, Londra sokaklarında 300.000, New York’ta 150.000 at, insan ve eşya taşınmasında kullanılıyordu. 19. yüzyılda atlı araçlar, sayılarının ciddi olarak artmasıyla birlikte, özellikle büyük şehirlerde sorun haline gelmeye başladı.

Sokaklarda biriken at gübresi ve buna bağlı koku bir yana, bunların sokaklardan toplanması giderek zorlaştı. Kirlilik belirgin bir zarardı.

Elbette, bütün bunlar halk sağlığı için kötüydü. Durum, insanlar için olduğu kadar zavallı atlar için de ölümcül hale geldi. Fazla çalıştırılan ve kötü bakılan atlar sokaklarda ölüyor ve çürümeye terk ediliyordu.

Sonunda atlar, bu ağır yükü artık iyice kaldıramaz hale geldiğinde, ortaya yeni bir teknolojinin savunucuları çıktı. Çözüm açık görünüyordu: Atları; atsız arabalarla değiştirmeliyiz. İşte, ilk arabanın ortaya çıkışı böyle oldu.

İlk elektrikli otomobil: 1881

İnsanları yollarda taşıyan, bildiğimiz anlamda ilk elektrikli otomobil 1881 yılında Paris’te icat edildi. Gustave Trouve, Siemens tarafından geliştirilen küçük bir elektrik motorunu aldı, verimliliğini artırdı, şarj edilebilir bir pil kullandı ve onu bir üç tekerlekli bisiklete ekledi. Bu, dünyanın ilk elektrikli otomobiliydi.

Elektrikli otomobiller sonrasında büyük bir hızla yayıldı. Teknolog ve tarihçi David Kirsch, “10 yıl içinde, otomobillerin yüzde 38’i elektrikli, yüzde 20’si benzinli, kalan kısmı ise buhar teknolojisine sahipti.” diyor.

Elektrikli otomobiller muhteşemdi. Buhar veya benzinle ilgili sorunların hiçbiri yoktu. Sessizdiler, sürüşleri kolaydı ve zamanın diğer arabaları gibi kötü kokulu bir kirletici yaymıyorlardı. Böylece, elektrikli otomobiller, başta kadınlar olmak üzere şehirliler arasında hızla popüler hale geldi. Şehirde kısa geziler için mükemmeldiler. 1910’larda daha fazla insan elektriğe eriştikçe, elektrikli otomobilleri şarj etmek de kolaylaştı.

Hatta Henry Ford, kendi Model T’sinden biri yerine, karısı Clara’ya elektrikli bir araba satın aldı.

Elektrikli otomobil ve şarj cihazı. Bunların kolay kullanımları dolayısıyla çoğunlukla kadınlara yönelik iletişimi yapıldı.

Aynı Henry Ford, arkadaşı Thomas Edison ile birlikte düşük maliyetli bir elektrikli araba geliştirmeye de çalıştı. Ancak Edison, elektrikli arabalara güç sağlamak için kullanılan ağır, hantal kurşun-asit pillere bir alternatif geliştirmeyi başaramadı. Sonunda, tüm proje sessizce terk edildi.

Sonrasında Henry Ford, elektrikli otomobil yerine, ilk seri üretim benzinle çalışan Model T’yi üreterek, o dönem elektrikli otomobil tercihini neredeyse tamamen bitirdi. 1908’de tanıtılan Model T, benzinle çalışan otomobilleri geniş çapta erişilebilir ve uygun fiyatlı hale getirdi. 1912’de benzinli otomobil 650 dolarken, elektrikli bir otomobil ise 1.750 dolara satılıyordu.

Diğer gelişmeler de elektrikli otomobillerin düşüşüne katkıda bulundu. 1920’lerde ABD, şehirleri birbirine bağlayan ve otomobil ile yolculuğa uygun iyi bir yol sistemine sahipti. Teksas’ta ham petrolün keşfiyle benzin ucuzladı ve ülke genelinde dolum istasyonları açılmaya başladı. Sonunda, elektrikli otomobiller 1935’te neredeyse tamamen ortadan kalktı.

O zamandan beri elektrikli otomobillerin 3 farklı dönemi oldu: Petrol kriziyle, elektrikli otomobillerin dönüşü (1970-2003), elektrik devrimi (2003-2020) ve özellikle iklim değişikliği ile kırılma noktası (2021 ve sonrası).

Elektrikli Arabaların Dönüşü!

1900’de elektrikli otomobiller, ABD yollarındaki tüm araçların yaklaşık üçte birini oluşturuyordu ve daha sonra benzinli motorlu modeller devraldıkça ortalıktan neredeyse kayboldu. 120+ yıl sonra, teknolojik gelişmeler ve çevreyle ilgili endişeler, elektrikli otomobillerin tekrar gündeme gelmesine neden oldu.

Dünyanın ilk seri üretim hibrit elektrikli otomobili Toyota Prius, 1997 yılında Japonya’da piyasaya sürüldü. Elektrikli otomobillerin yeniden şekillendirilmesine yardımcı olan diğer olay, 2006 yılında Silikon Vadisi’ndeki küçük bir girişim olan Tesla Motors’un tek bir şarjla 200 milden fazla gidebilen lüks bir elektrikli spor otomobil üretmeye başlayacağının duyurulmasıydı. Tesla, bugün yaklaşık 1 trilyon dolar değeriyle dünyanın en değerli otomotiv şirketi.

Bloomberg New Energy Finance tahminlerine göre, 2040 yılına kadar dünya çapındaki tüm yeni arabaların yarısından fazlası yalnızca pillerle çalışacak. Norveç, Eylül 2021’de satılan yeni otomobillerin yaklaşık yüzde 80’inin tamamen elektrikli olduğunu açıkladı. İskandinav ülkesinin, 2022’de dünyada yüzde 100 elektrikli araç satışına ulaşacak ilk ülke olması bekleniyor.

Otomobil devleri de bu yönde önemli adımlar atıyor. Ford, 2025 yılına kadar elektrikli otomobiller için 22 milyar dolar yatırım yapacağını ve 2050 yılına kadar karbon nötr olmayı planladığını açıkladı. Mercedes, 2025’ten itibaren tüm yeni araç platformlarının yalnızca elektrikli olacağını söyledi. Honda, 2022’den sonra Avrupa’da sadece elektrikli ve hibrit otomobil satacağını duyurdu. Volkswagen ise 2030’da Avrupa’daki satışlarının ‘inin elektrikli araç olacağını ifade ediyor.

Dünya için 150 yıllık kayıp!

İnsanlık bir kez daha elektrikli otomobilleri günlük yaşama sokmayı deniyor. 150+ yıl önce atılan adım yaygınlaşsa ve devam ediyor olsaydı, dünya bugün nasıl azaltacağını kara kara düşündüğü emisyonların dörtte birinden zaten kurtulmuş durumda olacaktı.

Tırları, kamyonları, gemileri ve uçakları fosil yakıtlardan uzaklaştırmanın zorlukları devam edecek olsa da, iklim krizi ile mücadelede elektrikli otomobillere geçiş küresel olarak son derece kritik.

Ancak, insanın kendi tetiklediği sorunlara bulduğu çözümler, maalesef başka sorunları yaratmaya devam ediyor. Örneğin, elektrikli otomobillerde pilleri yapmak için gerekli olan lityum ve kobaltın ve elektrik motorları yapmak için gereken “nadir toprak” elementlerinin arzı, şimdiden çevresel ve jeopolitik soruları gündeme getiriyor. Kobalt üretiminin yaklaşık dörtte biri, ilkel yöntemlerle Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yapılıyor. Madenciler için koşullar maalesef çok acımasız. Üstelik, endüstride yolsuzluk ve çocuk işçi çalıştırma iddiaları almış başını gitmiş durumda.

Sürdürülebilir sağlıklı gelecek için her konunun tek boyutuyla değil, onlarca farklı boyutuyla ele alınması gerekiyor. Atlı arabalardan otomobillere geçerken çözüldüğü düşünülen temel sorunlar, aslında sadece şekil değiştirerek, 150+ yıl sonra insanlığın önüne daha büyük ve daha zor sorunlar olarak çıkıyor.

Dolayısıyla, bu sefer teknolojinin yardımıyla kat edilecek hızlı mesafenin yanı sıra, sağduyu ile gidilecek yol da insanlık için önem taşıyor. Aksi takdirde yine bir ‘yeni sorunlar yaratan çözümler’ kısır döngüsüne gireceğiz…

 

 

Arda Öztaşkın

Yapı Kredi Kurumsal İletişim Direktörü

 

Exit mobile version