Markadaki sihirli parça: Güven
Unilever global CMO’su Keith Weed, iş yapış şekillerindeki geleneksel bariyerleri kırmak ve oyunu değiştiren yaratıcılığı ortaya koymak için güvene ihtiyacımız olduğunu düşünüyor.
Günümüzde mobil uygulamalardan LinkedIn sayfalarına, TV’den pop-up mağazalara kadar 50’den fazla ana pazarlama kanalı seçeneğiyle pazarlamacılar, tüketicilere ulaşmak için hiç olmadığı kadar fazla ve heyecan verici fırsata sahipler. Ama endüstrimize baktığım zaman bunun sonucunda ortaya çıkan ölçek olarak gerçek bir etki yaratmayı sınırlayan silo haline gelmiş işle markaların bölünmesinin yarattığı mutsuzluğu görüyorum. Güçlü bir marka değeri yaratmanın sırrı tüm dokunma noktalarında marka mesajının tutarlılığıdır. Daha önce, günümüzün hızlı değişen dünyasında ayakta kalabilmek için ajanslar arasında ve müşterileri ile gerçek bir entegrasyon ve iş birliğinin olması gerektiğini söylemiştim.
Bağımsız kanallardan önce marka ve fikre önem vermemiz gerekiyor. Bu da büyük bir güven gerektiriyor. Elde etmesi zor, kaybetmesi kolay ama yaratıcılık için kesinlikle vazgeçilmez olan güven, etkili markalar, insanlar için bir şey ifade eden markalar yaratmak için sihirli bir malzeme.
Engelleri aşmak
Yeni iş modelleri ortaya çıktıkça güven, önemini daha da artıracak. Unilever Foundry’de markalarımızda yeni düşünüş şekillerini geliştirmek ve yeni teknolojilerin öncüsü olmak için start-up’lar ve girişimcilerle birlikte çalışıyoruz. Bu, bizde bir inanç değişimi (ve evet güven) yarattı. Artık aslında markalarımızı geliştirmek için kendi fikirlerimize sahip olmaya ya da kurum içi dedike ekiplerimiz olmasına ihtiyaç duymadığımızı gördük. Geleneksel ölçek öncelikli konkur modelinin bariyerlerini kaldırmak işimize müthiş bir yaratıcılık kattı ve aynı zamanda geleneksel ilişkilerdeki siloları kırdı.
Çünkü hangi yeni platform ortaya çıkarsa çıksın, ister marka müdürü, ister bir ajansta kreatif ya da sosyal medya kapasite mimarı (evet, bu günümüzde var olan bir unvan) olun, marka için etki yaratan iyi bir iş ortaya koymak hala tüm pazarlamacıların asıl işi. Etkili bir marka yaratmak, denklem içindeki parçanızı birilerine ulaştırmaya çalışmakla mümkün olmaz. Yakın zamanda Knorr’un #LoveAtFirstTaste kampanyasını başlattık. İlk 24 saatte 5 milyon izlemeye ulaştı. Bu ölçekte bir içerik sunmak ekip çalışması ve büyük bir güven gerektirir. Bu iş için Knorr’un kumanda merkezinde tüm dünyada bu işin seeding’ini yapan sekizden fazla şirket oturuyordu. İşin yolculuğunu görmek, eğer gerçekten birlikte uyum içinde çalışırsa bir markanın nasıl bir etkiye sahip olabileceğinin ilham verici bir örneği.
Endüstrimizdeki değişim durmayacak. Yavaşlamayacak. Ve işler kolaylaşmayacak. Ama daha önce olmadığı kadar heyecanlı olmaya devam edecek. Birlikte daha yakın çalışın. Markaya ve fikre öncelik verin. Birbirinize güvenin. Çılgın bir yolculuğun içindeyiz.
Keith Weed
Unilever Global CMO’su
Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Haziran 2016 sayısında yayınlanmıştır.