Herkes aynı pistte dans etmeye çalışıyor

Sosyal medyada tıkanıklık yaşandığını, herkesin aynı pistte dans edip birbirinin ayağına bastığını düşünen Pure New Media Başkanı Burak Gözalan, bir şeylerin değişmesi gerektiğini söylüyor.

Bugüne dek satın alınmamış az sayıda ajanstan biri olan Pure New Media, son zamanlarda operasyonel değişiklikler geçirdi ve Arjen Robben’in yer aldığı Allianz reklamı gibi işlere imza attı. Burak Gözalan’la Pure New Media’daki değişikliklere ek olarak, sektörü de masaya yatırdık. Gözalan, sektörde görülen işlerin artık hep aynı olduğunu düşünüyor ve “Bu alanı bir dans pisti gibi düşünebiliriz. Herkes aynı pistte dans etmeye çalışıyor ve birbirinin ayağına basıyor” diyor. Bir şeylerin değişmesi gerektiğini söyleyen Gözalan, “Burada bize görev düşüyor” diyerek görüşlerini dile getiriyor.

Yiğit Kaytmaz 2015 sizin için nasıl geçti?

Burak Gözalan 2015’te ülkenin yaşadığı sıkıntılı sürece rağmen biz planlamamızı sürdürdük ve ortaya keyifli işler çıkardık. Yeni markalar katıldı ki biz çok fazla sayıda markayla çalışmıyoruz ama yine, bizim tercih ettiğimiz doğrultuda, sayısal olarak çok büyük markalar katıldı. Örneğin; CarrefourSa…  1 Ocak itibarıyla resmi olarak çalışmaya başladık. 2015’te bünyemize katılan bir diğer marka ise Philips oldu. Biliyorsunuz ürün gamı oldukça geniş, çoklu bir marka. Hatta globalde “Dünya üzerindeki en başarılı dijital aksiyon ödülü”nü aldık.

Bolulu Hasan Usta marka portföyümüze katıldı. Burada da Concept’in yarattığı bir konsept ile ilerliyoruz. Normalde çalışmak zor olabilirdi ama partnerlerimizle iyi ilişkilerimiz olduğu için biz de çalışırken mutlu oluyoruz. “Kazanın Dibisiniz” gibi bir söylemle eğlenceli bir tonda ilerliyoruz.

Yeni değil ama sosyal medya iletişimimizde yeni olacağı için önemli bir diğer markamız da Opet. Yaklaşık 2 yıldır Opet’in dijital iletişim ajansıyız. Dünyada ve Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdik ve geçen yıl Brand Week’te Serdar Kuzuloğlu ile lansmanını yaptığımız güzel bir adım atarak gerçekten sosyal olan bir medya yaratmaya çalıştık.

Opet için kitlemize baktığımızda yoldalar, o zaman markanın da yolda olması gerekir diye düşünerek ilerledik. Öncelikle web sitelerini değiştirdik. Sonra da sosyal medya ekibini SOBE adı ile masa başından kaldırdık ve yollara çıkardık. Bu da dünyada aslında bir ilk oldu. 3 kişiden oluşan bir ekip kurduk. Ve Opet’in o ağır duruşu yerine çok daha eğlenceli bir dünyaları olsun istedik. Meselâ Kanlıca’ya gidiyorlar, oranın insanları ile konuşuyorlar ve içeriklerini de bu yol üzerinden çıkarıyorlar. Tüm  içerik sahadan ve yollardan… Zaten “No Shutterstock!” anlayışımız var. Markalarımıza gerçek görsel, gerçek video, gerçek içerikler üretmeye çalışıyoruz. Ve Allianz’ın bir firması olan Allianz Global Assistance da portföyümüze katıldı. Yeni olarak da Lewis Hamilton ile beraber çalışacağız. Zaten çok yakın bir zamanda benzer bir işi, Arjen Robben’le yaptık.

Bence Türkiye için Türk Hava Yolları’nın reklamından sonra spor alanında ünlü olabilecek; prodüksiyon anlamında da çok iyi bir iş oldu.

Allianz… Gözalan, Almanya’da gerçekleşen çekimlerin, en dakik süreç olduğunun altını çizdi.

Yiğit Can Kaytmaz Bize bu süreçten bahsedebilir misiniz?

Burak Gözalan Allianz’ın “Hızlı Teklif” diye bir ürünü var. Bu ürünü tanıtmak için en hızlı teklifi, en hızlı futbolcu ile birleştirelim istedik ve böylece süreç başlamış oldu. Allianz’ın arenaya ana sponsor olmasının da avantajını da kullanarak, Alman bir prodüksiyon şirketi (OKI Films), Portekizli bir yönetmen (Augusto de Fraga), İzlandalı bir ses mühendisi, İsveçli bir görüntü yönetmeni (August Franklin Jakobsson) ve tabii ki Robben’le oldukça büyük bir prodüksiyon oldu.

Yiğit Can Kaytmaz Oldukça büyük çaplı bir proje hazırlamışsınız. Bunu global olarak da yaymayı düşünüyor musunuz?

Burak Gözalan Şu anda bir web sitesi var, hatta sitede Robben’in ayrıca videoları da var. Projeyi de bütün hakları bizde olduğu için muhtemelen ihraç edeceğiz.

 

Yiğit Can Kaytmaz Pure New Media yapısında da değişiklikler oluyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Burak Gözalan Bildiğiniz üzere Pure New Media, Türkiye’nin satın alınmamış en büyük ajansı. Bugüne kadar birçok görüşmem oldu. Ama beni tatmin edecek bir karşı grup olması gerekiyor bu işin sonlanması için. Bu da aslında maddi değil, marka portföyüyle, işleriyle alakalı. Ne kadar duygusal tarafı olsa da sonuçta ticari bir iş yapıyoruz.

 

Kamer Yılmaz Peki bu yeni gelen ekiple içeride bir operasyon ya da değişiklik olacak mı?

Burak Gözalan Aslında, operasyonel değişiklik oldu. Batuhan Süzer Turkcell’den aramıza katıldı. Ve Pure’da da Business Director olarak ekibe katıldı. Sektörde son derece deneyimli Serkan İkiz aramıza katıldı. Ayrıca 2016’da Öncü Doğu Gürsoy bizimle çalışmaya başladı.

 

Yiğit Can Kaytmaz Sosyal medya ajanslara taze bir nefes getirmiş olsa da dijital ajansların son yıllarda reklamverenlerle yaşadığı sorunlara dair neler söyleyebilirsiniz?

Burak Gözalan Sosyal medyada tüm markalar için tıkanma yaşanması ciddi bir sorun. Hiçbir şey yapmadan bir sürü yorum geliyor. Dolayısıyla marka beklentisi, tüketici beklentisi, ajans beklentisi kesinlikle çakışıyor. Yani sıkıntı doğuyor. Bu da mutsuz markaları, mutsuz ajansları doğuruyor. Burada bizlere bir görev düşüyor bence. Bir şeyleri değiştirmemiz gerekiyor. Sektöre baktığımızda gerçekten bir değişim gerekiyor. Bizler de sıkıldık, takipçiler de sıkılmıştır aynı şeyleri görmekten. Yapmış olmak için yapmaktan sıkıldık. Zaten yaratımsal anlamda sektörde daralma var.

 

Kamer Yılmaz “Content marketing” gibi arkada kalan ama aslında örnekleriyle özellikle de globalde karşılaşıldığında hemen uygulanmak istenen ya da sizin Opet için tasarladığınız SOBE projesi gibi değişiklikler mi?

Burak Gözalan Aslında illa sokağa çıkmak gerekmiyor. Bir markanın ihtiyacına göre, markanın faaliyet konusuna göre bu karar alınmalı. Opet zaten ürünüyle sokakta buluşan bir marka olduğu için sokağa çıkması gerekiyordu bizce ve biz de bu yönde bir strateji geliştirdik. Aslında marka, hizmet konusunu tüketicisiyle nerede buluşturuyorsa orada içerik üretmesi gerekiyor. Çünkü tüketici artık samimiyet istiyor. Mesela; ben senin paylaşımını görüyorum senin paylaştığın içeriğe, markanın paylaştığı içerikten daha fazla değer veriyorum. Çünkü sen benim arkadaşımsın. Bu, hepimizin bildiği bir şey. Her şey samimiyetten geliyor. Tüketici de artık bunu istiyor. Artık gördüğümüz işler çok birbirinin aynı. Özellikle de aynı alandaysa, bu durumu bir dans pisti gibi düşünebiliriz. Herkes aynı pistte dans etmeye çalışıyor ve herkes birbirinin ayağına basıyor. Bu da keyifsizlik yaratıyor tabii. Biz de ayrı pistler, ayrı alanlar yaratmaya çalışıyoruz; daha temiz, daha rafine bir ilişki kurabilmek için. Sosyal medya çok frekansı olan bir alan olduğu için bu kadar çok hayatımızda. Bu yüzden de artık ya farklı mecralarda da nüfuz bulması gerekiyor ya da markaların sosyal medyada belli mecralara odaklanması gerekiyor.

Mesela; her markanın Instagramı olmasın.  O mecraya özel içerik üretilemeyecekse niye böyle bir talep olsun ki? Bu talebi ajans niye karşılasın? Ajans da çoğu zaman markaya “Senin Instagram hesabının olmasına gerek yok” diyemiyor. Sonra müşteri ajanstan memnun kalmıyor. Çünkü “Benim Instagram postumu 4 kişi like etti, 3’ü zaten bizde çalışıyor” diye bakıyor.

Burada önemli olan hep söylediğimiz gibi satıcı. Satıcıyı en başa koyacaksınız. Siz doğru satıcıyı bulduğunuzda iyi fikir o satıcıya bağlı olarak çıkar zaten. İyi fikrin filmini çekmek, tasarımını yapmak ya da radyo spotunu yapmak ise en basiti.

Biz dijitaliz. Aslen iletişimciyiz. Daha doğrusu iletişim odağına dijitali koyan yapılarız. O yüzden zaten konvansiyonel ajanslar dijitalde başarılı olamıyor. Büyük gruplar satın alma yöntemini tercih ediyorlar. Çünkü bizim bütün ekip dijitalde doğmuş insanlar. Dijital de ölçümlenebilir bir çıktı. Bir datayı analiz ettiğiniz zaman bir çıktı elde edebiliyorsunuz. Bu çıktı, markanın gitmek istediği yoldaki serüvenini karşılıyorsa iyi çıktıdır. Karşılamıyorsa kötü çıktıdır. Aslında bu kadar basittir bizim işimiz.

 

 Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Şubat 2016 sayısında yayınlanmıştır.