artwork

Yıkmaları gereken bir tabu yok

2 yıl önce

0

Z kuşağı olarak belirttiğimiz demografik grup, 1997-2012 doğumlu vatandaşları kapsıyor. Bu grubu X ve Y Kuşağı’ndan en belirgin şekilde ayıran özellik ise, teknolojinin içinde büyümüş olmaları. Fazla zeki ve bilgililer. Dünyada anbean yaşanan gelişmeleri takip ediyorlar. Standartlarını dünyanın her yerindeki yaşıtlarıyla kıyaslıyorlar. 

Z kuşağı ile siyasilerin iletişimini en çok zorlaştıran durum, siyasilerin yaş ortalamasının onlara kıyasla çok yüksek olması. Siyasilerin, onları anlamadığını ya da anlayamayacağını düşünüyorlar. Bu konuda partiler çalışmalar yapıyorlar ancak elle tutulur veya kesin fayda gösterecek bir çalışma henüz kimse tarafından ortaya koyulmadı. 

Yaklaşık 6,5 ila 7,5 milyon Z kuşağı üyesinin önümüzdeki seçimlerde ilk kez oy kullanması bekleniyor. Hiç azımsanmayacak bir sayı.

Gençleri hedefleyen bir siyasetçi, önce onları anlamalı, anladığını anlatabilmeli. Dünyayı farklı gözden görüyorlar ve dünyaları çok farklı.

Düşünülenin aksine her konuda fazla duyarlılar ancak bununla beraber sabırsızlar. Hiçbir siyasi görüşe körü körüne bağlı değiller. Doğruya yönelmeleri için yıkmaları gereken tabuları yok. Belki de en çok bu sebeple Z kuşağından seçmen kazanabilmek önemli.

Güvenlerini kazanabilmek için yapılacak en tutarlı şey, gençliklerini yaşayabilecekleri bir gelecek vadetmekten geçiyor.

Bu da iyi ve nitelikli eğitim sağlamak, görüşlerine herhangi baskı ve ceza uygulamamak, en önemlisi de liyakatin ve torpilin biteceğine onları inandırmaktan geçiyor.

Onlara batılı ülkelerdeki yaşıtlarından hiçbir eksiklerinin olmadığı bir gelecek sunulmalı. Ülkenin gerçek sahibi oldukları hatırlatılmalı.

Öncelikli istekleri; baskıdan uzak olmak, kurallarla boğulmamak ve kendilerini özgür hissetmek.

Ülke siyasetinin şu an içinde bulunduğu iletişim ortamı berbat bir halde. Birbirlerini sürekli tehdit eden ve birbirlerine hakaretler yağdıran siyasiler, bu tutumlarıyla sadece takipçi kaybediyor. Ülke siyasetinin birleştirici, herkesi kucaklayan, toplumu ayrıştırmaktan uzak bir dile ihtiyacı var.

Sosyal medya günümüzde kimsenin aracılığı olmadan kendinizi rahatça ifade edebildiğiniz bir platform. Sağduyulu ve herkese hitap ederek, nokta atışı sorun tespitleriyle beraber, doğru iletişim kanalı oluşturulabilir.

Siyasal iletişim aslında yaptığınız siyasetin ta kendisi. Gereken önemin verilmediğini düşünmekle beraber, siyasetçilerin henüz bunun tam da farkında olmadığı kanaatindeyim. Doğru iletişimi kuran siyasetçinin başarılı olması işten bile olmayacaktır.

Ekrem İmamoğlu’nun 2019 yılındaki kampanyası iyi bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Çok net ve doğru bir sloganla ilerlediler. “Her Şey Çok Güzel Olacak” kampanyalarının ana sloganıydı. Bu doğrultuda davranışlar sergileyerek, toplumun her kesimiyle doğrudan ilişkiler kurularak İstanbul B.B. seçimini kazandılar.

“Dünyadaki siyasal iletişim uygulamalarının en iyileri” diyebileceğim örneklere gelirsek; Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern bence bu konuda başı çekiyor. Hizmetlerini halkına ve dünyaya anlatımı, kriz yönetimleri o kadar başarılı ki…

Hatırlarsanız 2019 yılında Yeni Zelanda’da tüm dünyayı derinden üzen cami saldırıları yaşanmıştı. Onlarca Müslüman hayatını kaybetmişti. Jacinda Ardern bu krizi çok iyi yönetmişti ve bu olay ülkesindeki farklı etnik kimlikteki insanların ayrıştırılmasının önüne geçmişti. Bunun dışında da daha birçok örnek sıralanabilir.

Günümüzde siyasi kampanyaların tamamen teknolojiyle iç içe ilerlediğini söylesek abartmış olmayız. Teknolojiyi en iyi kullanan topluluk bu yarışın kazananı olacaktır. Teknolojinin nimetleri sayesinde, seçmeninizle istediğiniz gün, istediğiniz saatte buluşabiliyorsunuz ve kampanyanızı aktarabiliyorsunuz.

Mehmet Pösteki 

ORC Araştırma Genel Müdürü ve Stratejist

 

 

 

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 125. sayısında yayımlanmıştır.

Senin için
Tümünü göster
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu: “Türkiye bölgesel bir üs…

T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Türkiye’nin sunduğu yatırım fırsatlarını küresel iş...