Site icon Campaign Türkiye

Yetenekler için doğru yere mi bakıyoruz?

Archetype‘ın APAC Başkanı Lee Nugent, “yetenek krizi gerçek” diyor, parlak yetenekleri avlamak için endüstrinin ve geleneksel niteliklerin ötesine bakmanın faydalarından bahsediyor.

Tüm iletişim ajansı liderleri gibi (ve tüm sektörlerdeki iş liderlerini hayal ediyorum), yetenekleri nasıl ve nerede işe aldığımız son zamanlarda aklımda çok fazla yer ediyor. Elbette büyük yeteneklerin işe alınması ve elde tutulması başarımız için kritik öneme sahip ve her zaman önceliğimiz olmuştur ancak COVID-19 salgını öncesinde ve sırasında çarpışan çok sayıda faktörün yol açtığı yetenek sıkıntısı, parlak insanları avlamaya daha da yoğun bir şekilde odaklanıldığı anlamına geliyor. Bu noktada büyük bir sorun var; görünüşe göre sektörde sahip olduğumuz tüm açık rolleri dolduracak kadar harika insan yok. Ya da öyle görünüyor.

Ne ekersek onu biçeriz

Şaşırmamalıyız. Onlarca yıldır çoğumuz aynı havuzda yetenek işe aldık. Her yıl, tekrar tekrar… Sonuç olarak çeşitlilikten korkunç derecede yoksun bir sektörüz. Kolay seçeneği seçtik ve kendimize benzer geçmişlere, deneyimlere ve bakış açılarına sahip insanları işe aldık. Sonuç? Pek çok yönden fazlasıyla homojen, oldukça dar görüşlü ve hizmet etmeyi iddia ettiği kitlelerin neredeyse hiçbir temsilcisi olmayan bir sektör şekillendi.

Kısacası yalnızca sığ bir yetenek havuzunu hedeflemiş olmakla kalmadık, aynı zamanda işimizi daha iyi yapmamızı sağlayacak düşünce çeşitliliğini de kaçırmış olduk. Çeşitlilik eksikliği sadece toplumsal veya ahlaki bir sorun değil, aynı zamanda bir iş (ve büyüme) sorunudur. Şimdi bu zaten sektörümüzün bir parçası olan ve bize zorlu bir yoldan katılanların parlak olmadığı anlamına gelmiyor. Sadece etraflarında daha geniş, daha çeşitli bir insan grubuyla daha da iyi olabilirler. Farklılıktan hepimiz faydalanırız, yeni düşünceyi teşvik eder. Bir sonraki kampanya fikir toplantınıza iletişim ekibinin dışından (finans, İK veya BT’den) birini getirirseniz ne demek istediğimi hemen anlayacaksınız.

Sektörümüz bu sorunu kabul etmeye başlıyor ve çeşitlilik eksikliğimizi gidermek için adımlar (tam olarak olmasa da) atılıyor. Ajanslarda artık birçoğunun resmi olarak DE&I girişimleri ve farklı geçmişlerden yetenekleri işe almak için proaktif programları var ama gidilecek çok yol, yapılacak çok şey var.

 

Eğitimsel çeşitlilik

Hepimizin daha fazlasını yapabileceğini düşündüğüm birçok alandan sadece birini vurgulamak istedim. Diğerlerinden daha önemli olduğu için değil, belki biraz daha az dikkat çektiği için: Eğitimdeki çeşitlilik problemi ve iletişim kariyerinde “klasik yolu” takip etmeyenler…

Bana öyle geliyor ki iletişim sektörüne geçmeden önce yüksek öğrenime giden alışılageldik yolu izlememiş olabilecek süper akıllı insanların sektörümüze katılmaları için büyük bir fırsatımız var. Herkesin okuma şansı yok. Mali zorluklar veya evdeki baskılar da buna izin vermeyebilir. Okul sonrası istihdama giden alternatif bir yol izlemek de bir seçenektir. Çoğu zaman klasik yolu izlemeyenler, yeterince temsil edilmeyen sosyo-ekonomik gruplardan ve/veya diğer azınlıkların arasından çıkar. Bu alternatif rotayı takip eden, hepsi en iyi iletişim profesyonelleri olan bir dizi süper yetenekli kişiyle çalışmanın zevkini ve faydasını yaşadım.

Kariyerine 16 yaşında perakende sektöründe başlayan biri, yüksek öğrenim görme fırsatı bulamamış. Şimdi büyük bir teknoloji firmasında kıdemli küresel iletişim direktörü rolünde. Bir diğeri, PR kariyerine adım atmadan önce kişisel tutkularının peşinden gitmek için üniversiteyi bıraktı ve sonunda başarılı bir ajans kurdu. Üçüncüsü, yazma ve medyada kendini geliştirme arzusundaydı; şimdi ünlü bir PR yaratıcı yönetmeni. Dördüncüsü ise 18 yaşında, Londra’daki bir ajansa ilk stajyerlerinden biri olarak katıldı. Şu anda kar amacı gütmeyen tanınmış bir firmada iletişim başkanı. Bu insanların hepsinin, neredeyse ilk günden itibaren onları potansiyel olarak harika PR danışmanları olarak gösteren bir enerjisi vardı. Hepsi yaratıcıydı (ve beklediğiniz gibi, harika yazarlar ve iletişimciler). Hepsi kuruluşlarına farklı bir şey getirdi; yeni düşünceler, farklı bakış açıları… İletişimde müthiş kariyerlere sahip olmaya devam ettiler, kesinlikle benden daha akıllılardı. Hiçbirinin klasik bir eğitimi veya üniversite diploması yoktu. Yetenekleri ve arzuları, engelleri aşma yetenekleri ve biraz da şanstan daha fazlası olmasaydı, hepsi iletişim mesleği için bir kayıp olabilirdi. 

 

Ön yargılarımızı kırma zamanı

Peki işverenler olarak neyi daha iyi yapabiliriz? İlk olarak, mesleğimize giren herkesin üniversite diplomasına sahip olması gerektiği fikrini ortadan kaldırabilir miyiz? Evet, iyi iletişim kurabilmeli, zeki ve meraklı olmalı, kesinlikle mükemmel bir yazar olmalılar ancak bu, bir üniversite diplomasına ihtiyaçları olduğu anlamına gelmez.

Geleneksel olmayan geçmişlerden gelen yetenekleri işe alma konusunda daha akıllıca düşünelim. Yetersiz temsil edilen topluluklara ulaşmak için proaktif bir plan yapın, okulu bırakanlar için yüksek öğrenim görmeyenlere kariyer geliştirme fırsatları sunabilecek staj programları düşünün. Azınlık gruplara yönelik ücretli stajlar kurmak adına eğitim eşitsizliğiyle mücadele eden ulusal ve yerel kâr amacı gütmeyen kuruluşlarla çalışın, akıllı gençlere iletişim sektörünü deneyimleme fırsatı verin. Söylediğim gibi, yapılacak çok şey var. Hepimiz aynı gölde balık tutmaya devam ettiğimiz sürece yetenek havuzu kuru kalacaktır. Gerçek şu ki, dışarıda kullanılmayan yetenekler var ve bir fark yaratabilecek durumdalar.

Lee Nugent

Archetype APAC Bölge Müdürü

PRCA APAC Eşitlik, Çeşitlilik ve Kapsayıcılık Komitesi Üyesi

 

 

Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 126. sayısında yayımlanmıştır.

Exit mobile version