artwork

“Yeni şeyler öğrenmek artık bir zorunluluk”

4 yıl önce

0

Dünya çok hızlı değişiyor. Bu değişimi takip etmek heyecan verici olsa da bir taraftan çoğumuzda ortak olan ‘bir şeyleri kaçırıyor muyum?’ düşüncesi kaygılandırıyor. Dijital devrimin yaşandığı bu dönemde, bildiğimiz her şey, her gün değişmeye açık bir hale geldi. Bu demek oluyor ki yeni şeyler öğrenmek ve kendini güncellemek artık bir zorunluluk…
Geleceğimizi kendi haline bırakamayız.
Yakın gelecekte, sahip olunan tek bir yetenek, ömür boyu bir iş imkanı sunmayacak. Çok iyi bildiğiniz bir iş sizi ön plana çıkarsa da bunun yanında birkaç konuda daha neredeyse uzmanı kadar bilgi sahibi olmak gerekecek. İyi haber ise, bunları yapmak için lisans ya da lisansüstü eğitimlere bağımlı olmamak. Öğrencilerin yıllarca eğitim sıralarında zaman harcayıp gerçek uygulamalara ve hayata hazırlamayan eğitim sistemi giderek değerini kaybediyor. Alınan diploma ya da sertifikalardan ziyade onların nasıl kullanıldığı ve diğer disiplinlerle nasıl harmanladığı çalışanları ön plana çıkarıyor. Bu yüzden iş ve özel hayatımızın geleceğini kendimiz şekillendirmeliyiz. Evet, bunu yapabilirsiniz.
Öncelikle öğrenmeye açık tutkulu bir insan, yüksek konsantrasyon, internet ve bilgisayar yeterli olacaktır. Çünkü içinde yaşadığımız dijital çağ bize bilgi ve tecrübelere ulaşmak için uçsuz bucaksız bir dünya sağlıyor. Kendi kendimize öğrenme modeli olan otodidakt ile disiplinli bir şekilde çalışarak, hem iş dünyasının ihtiyaçlarına karşılık verip hem de yüksek yaşam tatmini yaşayabiliriz.

Bu konuda kendini geliştirmiş, öğrenme tutkusu olan, becerikli çalışanlar, tek şirkete bağımlı olup, tüm kariyerlerini o firmaların geleceğine ve imkanlarına bağlamak istemeyecektir. Bu da freelance (serbest çalışma) çalışmaya olan ilgiyi daha da artıracaktır. Günümüzde freelancer sayılarının giderek arttığını ve gençlerin kendi işlerini yapmakla ilgili hayallerini duyuyoruz. Peki freelance, çalışma hayatımızda neleri değiştirecek, bu çalışma tarzının avantajlı ve dezavantajlı tarafları nelerdir, bir göz atalım.

Öncelikle serbest çalışan kişilerin, uyumlu, esnek bir kişilik yapısı ile öğrenme tutkusuna sahip ve iletişim becerilerinin güçlü olması gerekir. İç disiplini olan, iş ve özel yaşamı arasında dengeyi kurabilecek farkındalığa sahip bireyler bu çalışma tarzının dezavantajlı yönleriyle daha kolay baş edebilir. Freelancer olarak çalışmak, işinize hakim olmanın yanı sıra, reklam, pazarlama, markalaşma, hukuk, tasarım, finansal yönetim, iyi teknoloji kullanımının da bilgi ve becerisine sahip olmayı gerektirir. Çünkü çalışma alanına dair her şeyin nasıl tanıtılacağı ve yönetileceğinin sorumluluğu o kişinin kendisindedir.
Ülkemizde freelance çalışanlar için bazı dezavantajlar var. Serbest çalışma tarzının toplumsal açıdan düşük değer görmesi, serbest çalışmanın niteliksiz bir iş olduğu ya da ne iş olduğu belli olmayan bir şey gibi adlandırılması yaygın. Freelancer’lar için iş güvencesinin olmaması, sağlık, sigorta gibi birçok hukuki sürecin bireyler tarafından takip edilmesi zihinsel, fiziksel ve ekonomik bir yük. Aynı zamanda insanlardan uzak, ekranla iç içe bir çalışma tarzının yarattığı sosyal izolasyon psikolojik sağlık açısından bir risk oluşturabilir. Bir diğer risk de iş-özel yaşam dengesi arasındaki sağlıklı sınırların bozulması. Sürekli iş ile ilgili geribildirimlere maruz kalmak, saat ayırt etmeksizin işi düşünmek, kapasitenin üstünde iş almak, iş yükünü ve zamanını planlayamamak…
Ancak gelecekte bu risklerin giderek azalacağı öngörülmekte. Artan çalışan sayısı, istihdamın freelance çalışmaya dönüşmesi görünür bir hal aldığında, devlet politikalarına yön verecek. Böylece sağlık güvencesi, emeklilik konularındaki yapısal değişimler, kolaylaştırıcılar freelencer’ların süreci yönetmesine destek olacaktır.
Sosyal izolasyonun zorlayıcı etkileri ile baş etmek için, ortak çalışma alanlarının artması, bu alanların fiziksel konforu, erişilebilir ücretlerde olması ve homeofis gibi iş-özel yaşam sınırını zorlayan çevreden çıkılması koruyucu olacaktır.
İş-özel yaşam dengesinin kurulmasında zorlanan kişilerin, çalışma psikologlarından danışmanlık alması faydalı olabilir. Her çalışan kendi markasının kültürü, değerleri ve sınırlarını çizerken tarafsız bir kişi tarafından değerlendirilmeli, aynı zamanda duygu ve düşüncelerinin farkında olacağı bir kariyer danışmanlığı almalı.
Özetle freelance geçiş sürecinin içinde olduğumuz için toplumsal ve hukuksal açıdan kolaylaştırıcılara henüz sahip değiliz, ancak yakın gelecekte freelancer sayısının artmasıyla hızla gelişim sağlanacağını söyleyebiliriz. Bu durumda kurumsal şirketlerin çoklu yetenekleri olan parlak çalışanları elde tutmaları neredeyse imkansız olacak. Muhtemelen uzun yıllar bir şirkette çalışmak psikolojik açıdan bağımlı, işe yenilik katmaktan ziyade söyleneni yapan, üretkenliği otoritenin sözüne uymaya tercih eden kişiler için cazibesini korumaya devam edecek.
Yine de freelance çalışmaya olan ilgi gelecekte daha da artacak. Çünkü yeni nesil iş odaklı değil, yaşam odaklı bir dünya görüşü üzerine hayatını tasarlıyor. Freelance çalışarak, özel yaşamı programlama konusunda esneklik ve kendi seçtiği projelerde, çalışma arkadaşlarıyla, hatta kendi seçtiği mekanda çalışma şansı yakalıyor. İş sadece işte kalıyor. Yani çalışma arkadaşları arasında gelişen rekabet, dedikodu gibi yıpratıcı ilişkilerden izole oluyorlar. İş hayatında rekabet içinde savaşmak yerine uzlaşmayı tercih ediyor. Bu yüzden şirketin gösterdiği para, titre gibi ödüller ayaklarını yerden kesmiyor. Bir yöneticinin, zaman ve iş baskısı yerine kendisinin kontrol ettiği, karar serbestliğinin olduğu bu iş biçimini daha anlamlı buluyor.
Freelance çalışanlar istediği gibi rahat ve doğal görünebiliyorlar. Aynı kalıptan çıkmış gibi bir görüntü, aynı konuşma tarzı, kişinin özgünlüğünü ve kültürünü ortaya koyamadığı kurumsal hayata göre çok daha cazip. Giyim tarzı, yemeği, mola ve izinler gibi kararlarını ve dünya görüşlerini hem iş hem özel hayatta ifade edebilmenin tatminini yaşıyorlar.
Artık toplulukçuluğun yerini bireycilik aldı. Bir yere ait olmaktan ziyade aynı inançlara ve dünya görüşüne sahip insanlarla olmak daha anlamlı…
Bugün daha çok yaratıcı iş kollarında görülen serbest çalışma şekli birçok iş koluna yayılacak. Dünyada tüketime olan ilginin azalması, minimalist, sade, sürdürülebilir ekolojik yaşam tarzlarının ön planda olması, ihtiyaçları ve öncelikleri değiştiriyor. Bu da iş sektörleri ve üretimin hangi alanlarda yapılacağını etkiliyor. Yakın gelecekte duymadığımız meslekler, yetkinlik alanları doğacak. Bunların ortak özelliği; bilimsel, gerçekçi, şeffaf, etik değerler ilkesine bağlı, proje bazlı, işlevsel, yararlı ve anlamlı işler olmaları. Çünkü bilgiye hızlı erişim kötü ya da vasat olanın hemen ortaya çıkmasını sağlıyor; bu yüzden iş dünyasında çok iyi olmak dışında bir seçenek olmayacak. Bu da kaliteli işlere ve çalışanlara yatırım yapılacağı anlamına gelir. Bu değişimin insanlara ve hayatımıza iyilik katacağını düşünerek, kaygılanmak yerine kendimizi geliştirmeye odaklanarak geleceğe umutla bakmalıyız.
Giderek kazanılan ortak bilinç insanlığa şunu söylüyor: Gezegenine ve canlılara saygılı, düşüncelerin özgürce ifade edilebildiği, değer ve inançlar konusunda baskının olmadığı, huzurlu, konforlu ve anlamlı hayat şartları için çalışmamız gerekiyor.

Nazire Üzer
Elpis Endüstriyel Psikolojik Danışmanlık
İş Psikoloğu

Bu yazı, Campaign Türkiye 93. sayısında yayınlanmıştır.