artwork

Yaratıcılık iklim ve topraktan bağımsız

7 yıl önce

0

“Bir reklam ajansının görevi, bir iletişim problemini yaratıcı bir fikirle çözüme ulaştırmak. Bunun yolu geleneksel olmuş, yeni nesil olmuş, çok önemli değil.”

İstanbul dışındaki ajansların sesine kulak verdiğimiz sayfamızın bu ayki konuğu, Ankara’da faaliyet gösteren ve 2016 yılında toplamda 8 tane olmak üzere, 4’er tane Kristal Elma ve Kırmızı Ödülleri kazanan Kaf oldu.

Ajansın ismi sadelik ve estetikten geliyor. Bu adı seçmelerini de, “Bizce iletişimcinin işi anlatılacak bir meseleyi çok daha basit ve kalabalıktan ayrışacak şekilde kurgulamak. Bunu iyi yapıyoruz diyebiliriz.” sözleriyle anlatıyorlar.

Müjde Bayındır Bilmeyenler için, ajans hakkında genel bilgilerle başlayalım.

Kaf, iyi işler çıkarma hedefiyle, Ankara ve İstanbul’da dirsek çürütmüş Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi (İlef) mezunu iki arkadaşın kurduğu bir oluşum. Her yıl yayınlanan ciro tabanlı en büyükler listesine girmek gibi bir hedefimiz hiçbir zaman olmadı ancak kurulduğumuzdan bugüne yaratıcı ajanslar listesinden de gözümüzü ayırmadık. Bunun yanında müşteri konusunda seçici davranıyoruz. Kaf’a uyumuna önem veriyoruz.

Melik Ocaklı, Bahadır Başkurt, Hüseyin Kaim, Aziz Yayla…

Müjde Bayındır Ajans hangi alanlara yöneliyor, neler yapıyor?

Kaf, geleneksel bir reklam ajansı organizasyonuyla kurulsa da yaratıcı fikrin yaşayabildiği her alana hizmet ediyor. Yeri geliyor promosyon fikri buluyor yeri geliyor pazarlama birimlerinin bir neferi oluyor yeri geliyor 1 ve 0’larla arası olmasa da dijital pazarlama fikirleri üretiyor. Ancak bu her işi yaparız anlamına gelmiyor. İşimiz belli: Markaların iletişim sorunlarını yaratıcı bir şekilde çözmek.

Bizim uzmanlığımız fikir ve çözüm üretmek. Yani biz yaratıcı süreç ile ilgileniyoruz, gerisini iş ortaklarımızdan tedarik ediyoruz. Tamamen bizim kontrolümüzde çalışan modüler bir yapımız oluyor ve bu yapının dinamikliğinden sonuna kadar faydalanıyoruz.

Günümüzde moda söylemlerden dijital ajansa evrilme ya da sosyal medya ajansları gibi alanlara kayma hedefimiz yok (gerçi bu tanımlara da inanmıyoruz). Bir reklam ajansının görevi, söylediğimiz gibi, bir iletişim problemini yaratıcı bir fikirle çözüme ulaştırmak. Bunun yolu geleneksel olmuş, yeni nesil olmuş, çok önemli değil.

Müjde Bayındır Ankara’daki bir ajansın İstanbul’dakilere göre avantajları ve dezavantajları neler?

İstanbul dışından olan her ajansa bir önyargı var maalesef. Ancak bunu rasyonel temellendirmelere dayandırmak güç. Ana hatlarıyla baktığımızda İstanbul’daki ajansların sahip olduğu tüm imkanlar bizlere de açık. Yaratıcılık dersek o zaten iklimden ve topraktan bağımsız bir olgu. Bu sebeple bu fark sektörel değil daha çok potansiyel müşterilerin zihninde oluşan bir yanılsama. Bunu sektör ve medya da köpürtmüyor değil.

Müjde Bayındır Kaf olarak çalışan bulmakta zorlanıyor musunuz, yeni iş arkadaşları alırken kriterleriniz neler?

Şu ana kadar hiç problem yaşamadık. Çekirdek bir kadromuz var ve bu kadro ihtiyaca göre artabiliyor. İşlerimizi gören, bizi tanıyan, duyan, sektörden ya da yeni mezun birçok yetenekli arkadaş sağ olsun mail kutumuzu hiç boş bırakmıyor. O sebeple biz bulmakta değil geri çevirmekten dolayı zorlanıyoruz. Bizim aradığımız birinci kriter heves, ikinci kriter de heves, üçüncü kriter ise yetenek. Çünkü er geç heves, yeteneği geçer.

Müjde Bayındır Bundan sonrası için hedefleriniz neler?

Bugün ve bundan sonrası için hedefimiz bu işi sevmeye, hevesli olmaya devam etmek… Çünkü bizi istediğimiz her hedefe götürecek anahtar bu.

Müjde Bayındır Ankara’da reklamcılığın başlıca sorunları neler?

Ankara reklamcılığının bir sorunu varsa bizce (İstanbul dahil) diğer şehirlerdekilerle aynıdır. Şehre özel bir sorun yok, sektöre has sorunlar var.

Biz bugün Ankara’dan Türkiye’nin büyük markalarına hizmet verebiliyorsak, uluslararası bir festivale iş gönderip orada en az finale kalabiliyorsak, ulusal ve uluslararası sektör yayınlarda boy gösterebiliyorsak şehre bağlı bir sorun yoktur. Sadece sesimizi duyurmak için biraz daha fazla gırtlak patlatmamız gerekiyor, hepsi bu.

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Mayıs 2017 sayısında yayınlanmıştır.