artwork

Ticari bekleme yapma, devam et

7 yıl önce

0

Bu ay Kuşak Farkı sayfalarımızda Y&R Team Red’in Yönetici Kreatif Direktörü Ayşe Aydın, aynı ajansta metin yazarı olan Mehmet Güven’in sorularını yanıtlıyor.

Bir nevi usta-çırak ilişkisinin anlatıldığı Kuşak Farkı dosyasında, 15 yıldır sektörde olan Y&R Team Red’in Yönetici Kreatif Direktörü Ayşe Aydın ve en büyük hobisi kısa hikayeler yazmak olan 90 doğumlu metin yazarı Mehmet Güven yer alıyor ve kuşak farkını masaya yatırıyor.

Mehmet Güven “Kuşak Farkı” isminden başlayalım. Sence aramızda kuşak farkı var mı, ya da olması mümkün mü? “Reklamcı hep 20 yaşındadır” fikrine inananlardan mısın?

Ayşe Aydın Kuşak farkı olmasına inanmıyorum, inanmak istemiyorum. Aramızda kuşak farkı olursa ben yaşlı oluyorum. Sen beyaz kuşaksın ben siyah. Ama sen beyaz kuşak değilsin turuncu oldun sen. Ben de kahverengilerde olabilirim Bizim aramızda 10 yıl var. 10 yıl çok sıkıntı değil sanırım. Bir de ben biraz hareketli ve heyecanlı bir tipim, bazen sizden daha ergen olabiliyorum sanırım, sen daha iyi bilirsin. Şaka bir yana kuşak farkının açıklanabilir sadece birkaç yanı olmalı bence.

Kuşak farkı zevkler ve yaptığımız şeyler değil de daha büyük resmi görmek, ona göre karar vermek ve kriz anında size göre daha az panik olmak. Bu konularda yöneticilerin sizden daha iyi olmalarını isterim. Ama onun dışında zevkler, renkler, izlediğimiz filmler… Öyle şeylere meydan verecek bir hayat yaşamıyoruz. O yüzden inanmıyorum ama davranışsal olarak bazı noktalarda inanıyorum. Sence kuşak farkı ne?

Mehmet Güven Bence sizin kuşak ve bizim kuşağın en temel farkı –karakterlerden bağımsız- sizin kuşak daha duygusal ve tutkuları güçlü. Biz biraz daha rasyoneliz, mantığın götürdüğü yere gidiyoruz. Duyguları işin içine daha az katıyoruz.

 

Ayşe Aydın Tutkuluyuz diyorsun yani. Bu önemli. Sizin tutkunuz bizden az yani?

Mehmet Güven Evet, bir şeylerden daha çabuk vazgeçebiliyoruz.

Ayşe Aydın Neden? Bana ne diyorsun, daha rasyonelsin çünkü.

Mehmet Güven Daha fazla seçeneğin içine doğduk. Bir şeyi bırakıp başka bir şeye gitmek bizim için o kadar büyük bir risk değil. Bağlanma problemimiz var kuşak olarak.

 

Mehmet Güven Kendini güncel tutmak için bir çaban var mı? Açıp İnci Sözlük okuyor musun?

Ayşe Aydın Sansasyonel bir şey olduğunda açıp İnci Sözlük okuyorum ama düzenli olarak takip etmiyorum.

 

Ayşe Aydın Sen giriyor musun?

Mehmet Güven Ben açıp çok fazla İnci Sözlük okumam ama tabii ki jargonuna, neler olduğuna hakimim. Ben genellikle daha farklı kanallardan besleniyorum.

Ayşe Aydın Mesela?

Mehmet Güven Takip ettiğim blog’lar var. Reklama girmesin. Onun dışında hala eski popülaritesinde olmasa bile mizah dergileri var. Reklamcı için haftalık kutsal kitap.

 

Mehmet Güven Peki beslendiğin yerler seneler içinde değişti mi? Sevdiğin ilanları önüne serip bütün gece bakma hikayen vardı mesela. Şimdi öyle şeyler yapıyor musun?

Ayşe Aydın Burada bir yanlış bilgi var. Bir akşam serip bakmadım. Deli diyecekler bana. Ben şunu yapardım gençken, bir gecemi işlere ayırırdım. Sadece ilanlara değil, filmlere de bakardım. Defterim vardı. Sizin kuşakta olmayan o defterlerden. Nesini beğenip nesini beğenmediğimi not alıyordum. Ben olsam nasıl yapardım diye düşünüyordum. Hala da o yüzden yazıyorum her şeyi. Yazmanın sonrasında hatırlamamda da çok yardımcı olduğunu fark ettim. Zamanla reklamcıdan çok halkçı bir tarafa geçiyorsun. İnsanların da zevk aldığı şeylerden beslenmeye başlıyorsun. Filmler, kitaplar zaten tamam ama sokaktaki insanlar, ülkede olup bitenler, diziler… Snob’luğun bir süre sonra bitiyor.

Mehmet Güven Yöntem olarak bir hardcopy takıntın var galiba. Fikirleri kağıda yazmayı, senaryoyu çıkıştan okumayı seviyorsun…

Ayşe Aydın Çıkıştan okumam. Çünkü fikirlerinizi Word olarak gönderin de özenle değiştirip size gönderebileyim. Hatta sonra siz de kızıyorsunuz bana “Ayşe yine bütün fikirleri değiştirmiş” diye. Ama not almak dersen onu her zaman seviyorum. Sizin kuşakla ilgili en büyük rahatsızlığım not almamanız. Sonrasında bu defterlere dönüp baktığım da azdır, çünkü hatırlıyorum aldığım notları. Peki sen tercih ediyor musun?

Mehmet Güven Ben not almayı severim ama bizim kuşağın not almaya dair en büyük sıkıntısı biz çok fazla mesajın içine doğduk. Ben 90’lıyım, jenerasyon olarak bahsedilen millennial’lara girmiyorum ama bizim kuşak çok fazla mesajın içine doğdu ve her gün artıyor bu. “Multitasking” denilen şeyi biz icat ettik. Bizim bir şeye odaklanıp not almamızı, jenerasyon olarak bahsediyorum, beklemek biraz zor gibi.

 

Mehmet Güven Peki bu not almaların fikre etkisine inanıyor musun gerçekten?

Ayşe Aydın Kişisine göre değişir ama bende çok etki ediyor. Genelde bir fikrin özünü deftere yazıyorum, sonra bilgisayarı açıp oradan devam ediyorum. Ama orada yazılı oluyor. Geçen Uğur’la eski bir defteri bulduk burada, baktım “Kırmızı Işık” fikirleri duruyor. 3 yıl önceki çalışmaların hepsi orada. Benim için fikir bulurken de defter önemli ama bu kişiye göre değişiyor. Fikrin uygulanması konusunda not tutmak çok işe yarıyor.  Herkesin yöntemi farklı. Not almanız fikri değil uygulamasını ve sürecini çok etkiliyor bence. Fikrin uygulamasında artık teknik konular işin içine giriyor ve ayrıntılar önem kazanmaya başlıyor. Bir ayrıntı atlandığı zaman o fikrin uygulanma sürecini uzatıyor. Süreç uzayınca fikir sünüyor, herkesin enerjisi düşüyor. Bir de ben biraz tez canlı olduğum için hepsini beraber yapalım durumundayım. O uzay boşluğunda gezdiğimiz dönem fikir bulma dönemi. Orada bir sıkıntı yok ama ondan sonra biraz çalışkan öğrenci gibi çalışıp fikrin uygulanmasında da tamamen düzenli ve sistematik gitmek gerektiğini düşünüyorum. Sadece not almak değil, düşünce yapısı açısından da. Ben fikri buldum kreatif direktörler, grup direktörler fikri toplar nasıl olsa düşüncesi olmamalı. Mesela senin Team Red’de bu kadar hızlı bir gelişme kat etme nedenlerinden biri çok iş yapman ve işin her bölümünde görev alman.

 

Mehmet Güven Bundan 20 yıl öncesine kadar daha afili, ceketlerle işe giden reklamcılar vardı. Bizim jenerasyon ödül törenlerinde bile kot tişört giyiyor. Sence bu değişim mesleğin saygınlığını azalttı mı?

Ayşe Aydın Ödül törenlerinde cekete karşı değilim biliyorsun ki. Çok destekliyorum. Bazen sıkıştırıyorum, bazen rica ediyorum. Sağ olsun kreatifler de beni kırmıyor birer tane ceket giyiyorlar ödül törenlerinde. Ben moda, stil, kılık kıyafet konularıyla ilgiliyim, seviyorum uğraşmayı. Dolayısıyla kıyafetin insanların iç dünyasını ve kafasını yansıttığını düşünüyorum. Tabii takım elbiseler falan, geçti onlar. Fakat özen önemli bir şey. İstediğin gibi giyinebilirsin ama buna özenmek, kafa yormak meselesini seviyorum ben. O özen de eskisi gibi olmuyor. Dünya değişti artık o konuda. Ama ben kocamın paçoz ceketlerine bayılıyorum. Ceketsever bir insanım galiba. Janti olması hiç fark etmiyor ama özen gösterilmesi hoşuma gidiyor.

 

Mehmet Güven Bence entelektüel anlamda da bir düşüş var. Kitap okumayı “Şekil entellik” diye karşılayan bir yazar güruhu türedi. Senin tarafından bakınca nasıl bu?

Ayşe Aydın Ben üzülüyorum böyle düşünmene. Çünkü demin şekil şemalle ilgili konuştuk ya, aslında bunun da bir ölçüsü yok. Üzülüyorum dediğim senin öyle düşünmene, onların sana ya da bir başkasına böyle şeyler söylemesine. Burada önemli olan merak ve öğrenme arzusu gibi kavramlar. Bunu nereden alıyorsan al. O senin problemin, zevkin, seçimin. Ne sen kitap okuyorsun diye eski kafalısın ne biri sürekli internette takılıp oradan öğreniyor diye içi boş reklamcı. Orada önemli olan öğrenme ve merak tutkusu. Artık ‘medium’ denilen şey kalmadı ya. Bir şeye neyle ulaştığın, nasıl ulaştığının artık çok fazla yolu var. Dolayısıyla önemli olan ulaşıp ulaşmamak. Merakın ve öğrenme tutkun varsa sen kitaptan öğrenirsin, başkası gider muhabbet eder. Şunu dersen eğer “Merak duygusu ve öğrenme arzusu azaldı mı?” bence azaldı. Daha yüzeysel konulardaki meraklarımız artmaya başladı. Sosyal medyada o ne yazmış, bu ne yazmış gibi bir gıybet kültürü var artık hepimizin hayatında. Hayatlarımız bu kadar ortalıktayken bir gösterme izletme, ben şunu yaptım kültürü hayatımızın tam ortasına oturmuşken bunları merak etmemek elde değil. Sen, bana ne desen bile listende olan kişilerin yediklerini ve içtiklerini bilmiyor musun? Bu radyasyonu ala ala bir süre sonra onlar merak mevzusu olmaya başlıyor.

 

Mehmet Güven Sektör artık çok hızlandı ve iş hızının getirdiği şey de fazla mesai. Kitap okuyacak, film izleyecek, gezip bir şey görecek, yeni insanlar tanıyacak vakit yok…

Ayşe Aydın Ah bu kreatif direktörler ne çok çalıştırıyorlar bizi. Hayatları yok mu bunların? Haklısın çok çalışıyoruz. Ama herkes çok çalışıyor. Evet, ailemizden ve kişisel zevklerimizden uzak kalabiliyoruz fakat insan içinde olma durumu bizim için hala geçerli. Bindiğin taksiden burada konuştuğun insanlara her zaman iletişim halinde olup içine kapanmadan onlarla muhabbete açık olmalısın. İşimiz gereği hayatımız rahat. Çalışma saatlerimiz daha rahat. Gidiyorsun, geziyorsun, sen nerede çalışırsan çalış benim umrumda olmuyor. Çok çalışırken de bunu yapabiliyoruz bence. Dediğinde haklısın ama kafanı kaldırıp insanlarla da muhabbet edebilirsin. O anlamda ben hiç yokluk çekmiyorum mesela.

 

Mehmet Güven Mesela bir fikir verdim ben sana. Girdik Ekşi Sözlük’te bir entry var, onun tam aksini söylüyor. Sadece ona bakarak yapmayalım der misin?

Ayşe Aydın Asla demem. Fikri bombalamış oluruz. Kimse de yapmasın zaten. Dikkate alırım tabii ki ama fikri ona göre kabul etmemek ya da değiştirmek gibi bir genelleme yapmamıza imkan yok. Ama orada yazan benim fark etmediğim bir şeye işaret ediyorsa, beynimde bir parantez açtıysa onunla ilgili “Haklılar, biz bu tarafını düşünmemiştik” derim. Ama bunun dışında sırf orada yazdı, sosyal medyacıların yazdığı kutsaldır gibi şeylerle hareket edersek yanarız. Orada yazan sana genele dair bir ipucu veriyorsa o konuda adımını dikkatli atman şart. Kendimizi sosyal medya fanusunun içine alırsak yatacak yerimiz kalmaz. İş yapmayalım o zaman.

 

Mehmet Güven Ekşi Sözlük’ü takip ediyorsun. Peki yazar mısın sözlükte?

Ayşe Aydın Değilim. Bir zamanlar yazardım, baktım bir faydasını görmedim bıraktım. Sen yazar mısın? Nick’in ne?

Mehmet Güven Nick’in şanı gizliliğindendir derler. Ben uydurdum şu an. Demezler öyle bir şey ama gizli kalsın.

 

Mehmet Güven Reklam dışında yazdığın bir yer var mı hiç? Sosyal medya hesaplarındaki 140 karakterli tweet’lerden bahsetmiyorum tabii ki.

Ayşe Aydın Eskiden defterlerim vardı. Ben o konuda utangacım biraz. Profesyonel olarak o işi yapmadığımdan bu konularda özgüvenim eksik benim. Biraz saygıdan bu aslında. Bir ara şarkı sözleri yazıyordum senin yaşlarındayken. Fakat sonra iş yoğunluğumdan dolayı tercih yapmam gerekti, reklam yazarlığında devam ettim. Bilmiyorum, bir gün belki emekli olursam tekliflere açığım, şarkı sözü yazabilirim.

 

Mehmet Güven Ne olursa olsun yazmayı seviyorsun. Sektör skalasına baktığımızda, genç bir yaşta yönetici kreatif direktör oldun diyebiliriz. Bunun getirdiği sorumluluklardan bunaldığın, “Keşke şimdi salt bir kreatif olsam da oturup fikir çalışsam” dediğin oluyor mu? Yoksa kreatif direktörlük “kebap” iş mi?

Ayşe Aydın Kreatif direktörlük keşke kebap bir iş olsaydı hemen seni kreatif direktör yapardım. Birincisi beni genç bulduğun için sana teşekkür ederim. Bu akşam yemeğin benden. Benim sektördeki 15. yılım. Sanırım biraz erken başladım diye de öyle duruyor, tip de minyon. 37 yaşındayım esasında. Yazmayı sevdiğimi söylüyorsun ama ben hala o işin içindeyim esnasında. Bir gün işin business kısmına kayarsam o noktada bırakmış olurum, evet. Zaten sizin yazdığınız fikirlerle hala çok uğraştığım ve sahada olduğum için onun yokluğunu çok çekmiyorum temel olarak. Beyaz sayfaları o fikir tıkanmalarını özlüyorum. O bireysellik artık kalmadı.

Kebap durumuna gelince keşke öyle olsa. Hepinizin işi bitiyor bizimki bitmiyor. Senin elinde bir brief oluyor, sen geliyorsun ekibinle anlatıyorsun, ben başka bir gruba geçiyorum. Bunun üzerine bir de müşteri toplantıları, prodüksiyon toplantıları, ajansın yönetimiyle ilgili düşünme payını da ekleyince işin hiç bitmiyor.

 

Mehmet Güven Sana gelip maaşın şimdikiyle aynı kalıyor ama kreatif direktörlüğü bırakıp yazar ol diyorlar. Kabul eder misin?

Ayşe Aydın Mantıklı yanım: Tabii ki ederim diyor. Sorumlulukların az maaşın aynı. Kebap! Asıl kebap o. Ama diğer tarafımla düşününce galiba yapamayabilirim. Çünkü yöneticilik kısmına girerken en çok düşündüğüm konu “başka bir sistem mümkün mü” olmuştu. Sistemleri eleştirmeye başladığımda yönetici olmaya karar vermiştim. Ne kadarını başarabildim bilmiyorum. O yüzden yine de yönetici olayım derdim.

 

Mehmet Güven Bizim jenerasyonun kulağına küpe olacak bir cevaba teşne olsun: Kariyerinde “Keşke yapmasaydım” ve “iyi ki yapmışım” dediğin ne?

Ayşe Aydın Keşke yapmasaydım dediğim bir sürü şey var. Hatasız kul olmaz. Fakat bir süre sonra takılmaktan ve pişman olmaktan vazgeçiyorsun. Sizin jenerasyona “Ticari bekleme yapma” diyebilirim. Ne kadar sizin jenerasyonun rasyonelliğinden bahsetsek de takılmaya müsaitsiniz. Bir konuya çok fazla takılmak da bir sonraki işinizi çok etkiliyor. O yüzden bence başarılı olmanın, bu işte uzun yıllar devam edebilmenin en önemli şartı “Ticari bekleme yapma, devam et.” Kafaya çok takmamak lazım ki 5 dakika sonra bulacağın fikre yer açılsın. Ben de bunu gençken çok yaşadım bu arada. Bu kas da kuşak farkıyla gelişiyor. “İyi ki yapmışım” dediğim şey ise iyi ki seni işe almışım Mehmetcim.

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Mart 2017 sayısında yayımlanmıştır.

 

Röportajın tamamına videodan ulaşabilirsiniz: