artwork

Teknoloji peşinde koşarken gözden kaçırdıklarımız…

9 yıl önce

0

Günümüzde pazarlama yöneticileri arasında yeni trend, herkesten önce kimsenin görmediği, bilmediği bir teknoloji ile bir şeyler yapmak. Peki bu ne kadar gerçekçi ve doğru?

Sonu gelmez görünen bir teknoloji çılgınlığının tam ortasındayız. Her gün yeni bir teknoloji hayatımızı kolaylaştırmak vaadiyle biz istesek de istemesek de hayatımıza giriyor. 4K TV’ler salonlarımızda yerini alırken, 3G servisleri ömrünün sonuna geliyor… Tüm bu çılgınlığın ortasında pazarlama profesyonelleri olarak bizler de istem dışı mesleki bir refleksle markamızın algısında fark yaratacak, bizi bir adım öne taşıyacak,  kariyerimizde sıçrama tahtası olacak, İngilizce karşılığı “the event” olan uygulamaları yeni teknolojilerde arıyoruz çoğunlukla. Tam da bunu yaparken bazı şeyler biraz biraz gözden kaçmaya başlıyor.

Kısır döngü

Var olan ve içinde yaşadığımız toplumda, her ne kadar bizler reklamcı olup üst perdeden konuşsak da çok azımız farklı kaynaklardan besleniyoruz maalesef. Hepimiz mesleğimizle ilgili kendi alanımızda çoğunlukla aynı kaynakları takip ediyoruz. Aynı fuarlara, kongrelere gidiyoruz, aynı web sitesi ya da bloglardayız. Bilgi toplumunun onca avantajına karşın, tembelleşiyor ve bu tembelliğin getirdiği dezavantajı yaşıyoruz. Durum buyken işin doğası gereği bir adım öne geçmek çok da mümkün olmuyor.  Hepimiz aynı kaynaklardan beslenirken ve yeni teknolojileri aynı yerlerde ararken işin profesyonel tarafında bir kısır döngüye düşüyoruz. Sorun tam olarak da burada başlıyor.

Teknolojinin bize sunduğu fırsatların peşindeyken, resmi bütün olarak görememeye başlıyoruz. Çünkü genel mesleki reflekslerle peşinde olduğumuz teknolojilerle ilgilenirken, bizim markamızın hedef kitlesi olan insanların, bulduğumuz teknolojilerle onlara sunduğumuz içerikleri ne kadar bildiğini, deneyimlediğini ve kullandığını unutmaya başlıyoruz.

Cihaz=fırsat odaklı yaklaşım doğru mu?

MYO, Kinect, Drone, Oculus Rift, Beacon, Google VR, ne olduğuna bakmaksızın tüm bu teknolojiler kendince birtakım fırsatları barındırıyor ve kuşkusuz yeni olanakları biz pazarlama profesyonellerinin kullanımına veriyor. Bu tartışmasız. Tartışmalı olan ve gözden kaçmaması gereken, profesyonel anlamda sık karşılaşılan cihaz=fırsat odaklı yaklaşımın ne kadar doğru olduğu. Aslen cihazları ve sundukları fırsatları bir tarafa bırakıp bu cihazlarla yapacağımız marka deneyimine yönelmeli ve teknolojiyi markamızın uygulamasını destekleyici olarak düşünmeliyiz. Günün sonunda bu cihazı nerede kim için kullanırsak kullanalım, bu cihazla ortaya çıkan uygulamanın bizim markamız ve mesajımıza ne kadar hizmet ettiği önemli.

Gelin biraz daha detaya girelim; hareket kontrollü kameralar hayatımıza girdiğinden beri yolda yürüyen insanları vitrinlerin dışında bir şeyler yaparak etkileşime sokmak çok moda oldu. Öncülüğünü Microsoft’un Kinect kamerasının mümkün kıldığı bu teknoloji, hareket ile insanları algılayarak bize onlarla etkileşime geçme fırsatı sundu. Peki kendimizi bir an sokakta o vitrinin karşısında yürüyen insan olarak düşünelim. Bugüne kadar kaçımız beden hareketlerimizle bir şeyi yönettik? Kaç kere teknolojik bir cihazla beden hareketlerimizi kullanarak etkileşime geçtik? Bunun sonucunda bir ödül aldık ya da alkışlandık ya da fotoğrafımız çekildi ya da bunu sosyal medyada paylaştık? Vitrin zor yerdi, tamam kolay yerden sorayım o zaman; kaçımız evimizdeki Akllı TV’imizi kumanda yerine hareketle yönetiyoruz?

Kullanıcının geçmiş deneyimleri ne?

Sonuçta kamera tabanlı hareketle etkileşim teknolojisinin hayatımıza getirdiklerini görmezden gelemeyiz ama sadece teknolojiyi merkeze alan uygulamalara yönelmek ve bu eksende projeler tasarlamak markanın asıl demek istediklerini ikinci plana atarken, kullanıcının geçmiş deneyimleri ile örtüşmek noktasında da zayıf kalıyor.

Burada önemli olan yeni teknoloji peşinde olmak değil, markamızın vermek istediği mesajı önce doğru ve farklı bir deneyime dönüştürmek. Sonra bunu hayata geçirirken de yeni teknolojilerin sunduğu olanakları en iyi şekilde değerlendirerek, bu teknolojileri marka deneyimlerine entegre etmek. Bu da ancak, reflekslerimizi var olan yeni teknolojileri merkeze koymaya odaklamaktan uzaklaştırıp, bu teknolojileri marka deneyimini destekleyecek birer yan unsur olarak görmeye doğru değiştirmemizle mümkün.

 

Renan Usluer

Work’nWork Chief Working Officer

 

Bu yazı, Campaign Türkiye’nin Mayıs 2015 sayısında yayımlanmıştır.

 

 

Senin için
Tümünü göster
Canva, grafik tasarım yazılımı platformu satın aldı

Canva, grafik tasarım yazılımı platformu Affinity’yi satın aldı...