artwork

Şeyda Taluk: “Martin Sorrell’in yükselişi, saltanatı ve düşüşü…”

6 yıl önce

0

Şeyda Taluk Sir Martin Sorrell’in WPP’den istifası üzerine yazdı.
“İstifa etmektense kendimi vurmayı tercih ederim,” diyecek kadar saltanatına bağlı Sorrell için bu hikayeyi bir teşekkür notuyla bitirmek, “Geleceğe Dönüş”ten çok ölüm kalım meselesi olsa gerek.

Tam da bir film hikayesi gibi. Bu başlık bana ait değil tabii. ABD’de entelektüel dünyanın kalelerinden biri olan ünlü The New Yorker Dergisi’nde Martin Sorrell ile ilgili makalenin başlığı. Dünyanın en büyük reklam ve pazarlama ağı WPP’nin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olan Sir Martin Sorrell, görevini kötüye kullanmak suçlamaları nedeniyle geçtiğimiz ay içerisinde istifa etmişti.

Yazıda, Sorrell ile WPP ilişkisi, tavuk – yumurta ilişkisine benzetiliyor. Reklamcılık dünyasında Sorrell kadar ünlü kimsenin olmadığına da dikkat çekiliyor. Kendisine yöneltilen suçlamaları reddeden Sorrell’in görevinden ayrılışına bütün büyük medya kuruluşları geniş yer verdi, analizler ve gelecek senaryoları yayımlandı.

Tüccarlıktan gelen başarı

Üniversite yıllarında neredeyse arkadaşlarının çoğu yazar, akademisyen, avukat olmayı hayal ederken ekonomi eğitimi alan Sorrell, hep iş adamı olacağını söylermiş. Sorrell’in başarısı aslında bir anlamda tüccarlığından geliyor. Başlattığı neredeyse hiçbir şey yok, tüm büyük şirketleri agresif yollarla satın almayı başarmış ama aldıktan sonra da hepsinin kârları büyük ölçüde artmış. “Bir süpermarkette sepete ürünleri doldururcasına şirket satın alıyordu,” diye anlatılıyor Sorrell’in WPP’yi bir dünya devi yapan stratejisi. Çalışkanlığı ve detaylarda boğulması dillere destan. Kimilerinin çok sevdiği, kimilerinin de arkasından korkunç şeyler anlattığı Sorrell, düşmanca ele geçirdiği Ogilvy & Mather’ın efsanevi kurucusu ve reklam dünyasının devlerinden David Ogilvy kanserden ölürken, karısına göz kulak olacak ve Ogilvy’nin tüm bakım masraflarını karşılayacak kadar da şövalye ruhlu.

Dijital dünyanın büyük savunucusu

Herkesin hemfikir olduğu bir konu varsa, o da Sorrell’in vizyonerliği. Müşteri odaklı reklamcıyla, tek bir reklam yapmadığı için dalga geçilse de Wall Street Journal reklamında oynayacak kadar reklam dünyasının “süperstar”ı. Yaşına rağmen, dijital dünyanın ve mobil iletişimin büyük savunucusu. Bu alandaki dinamikleri de birçok gençten daha iyi anlamış, birçok şirketten önce dijitale ve mobil iletişime yatırım yapmaya başlamıştı. Her ne kadar sosyal medya kullanmasa da bu kanallardan akan haber ve bilgilerden haberdardı. Şirketlerinde mobil iletişim alanında yetenekli yaratıcıların desteklenmesi, teknolojinin işlere daha fazla entegre edilmesi için sağlıklı ekosistem yaratmaya çalışıyordu. Mobilin artık bir araç değil, farklı bir yaşam biçimini ifade ettiğine inanan Sorrell, dijital iletişimde fırsatı ilk görenlerdendi. Şahsen tek bir özelliği bile benim ona olan saygımı ve hayranlığımı hak ediyor. E-postalara hemen cevap vermesi. Hatta durum o kadar eğlenceli bir hal almış ki onun yokluğunda toplantı yapan yöneticileri, aralarında yolladıkları e-postaya ne kadar sürede cevap vereceğine dair bahis oynuyorlarmış. Düşünün, dev bir imparatorluğun başındasınız, 100’den fazla ülkede, binlerce insanın çalıştığı bir ağı yönetiyorsunuz, aileniz var, eh yaşınızı da almışsınız, gelen e-postalara hemen cevap veriyorsunuz. Galiba, Sorrell’in dünyasında “çok meşgulüm” cümlesi yok.

Bir dönem kapandı

Geçtiğimiz yıllar içerisinde Türkiye’yi de ziyaret eden Sorrell, İstanbul’un 2020 Olimpiyatları’nın ev sahipliğine aday olduğu süreçte şehrin tanıtımında da yer almıştı. Bu kadar zengin, neredeyse her şeye sahip bir adamın, şirket varlıklarını ve görevini kötüye kullanmasını hiç akıl almıyor. Soruşturma devam ediyor, bekleyip göreceğiz. Ancak çok önemli bir nokta var: Kurduğu şirketle hiçbir rekabet sözleşmesi olmayan Sorrell’in yeni bir reklam şirketi kurabileceğinden de söz ediliyor. Sorrell’in kendisi gibi vizyoner karısı Cristiane Falcone, birçok genç girişimciye ve startup’a yatırımcılık yapıyor zaten. Çiftin yakın zamanda bir kız çocukları oldu bu arada. Büyük bir ihtimalle Sorrell çocuk büyütmeyecek, kendine yeni uğraşlar bulacak. Zaten, The New Yorker makalesi aynen şöyle başlıyor: “Bir zamanlar, Sorrell’in eşi Cristiane’ye, eşinin emekli olduğunu tasavvur edip etmediğini sormuştum. O da kahkahalarla gülerek, ‘Onu mutfağımda çatal bıçağı düzenlerken düşünebiliyor musun?’ diye sormuştu.”

Ayrılma sonrası, özel halkla ilişkiler şirketi aracılığıyla bir açıklama gönderen Sorrell’in mektubu bildiğimiz klasik ayrılış cümleleriyle dolu. Buna karşın WPP yönetimi bu konuda oldukça sessiz. Ancak hikayenin sonuna gelindiği, bir dönemin kapandığı konusunda herkes hemfikir.

Daha önceleri “istifa etmektense kendimi vurmayı tercih ederim,” diyecek kadar saltanatına sıkıca bağlı Sir Sorrell için bu görkemli hikayeyi bir teşekkür notuyla bitirmek, “Geleceğe Dönüş”ten çok ölüm kalım meselesi olsa gerek.

Şeyda Taluk
Eğitmen, İletişim Danışmanı

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye’nin 77. sayısında yayımlandı.