Sesli arama pazara neler sunuyor?

İnsanlar, Siri’yle birlikte telefonlarıyla “konuşuyorlar”, fakat tüketici gerçek yanıtları bulmakta zorlanıyor. eight&four’un search’ten sorumlu ismi Emma Lyons, bu sorunu masaya yatırıyor.

Apple ve Microsoft, son dönemde sesli arama uygulamalarına ciddi biçimde ağırlık verdi. Fakat reklamveren ve özellikle search üzerine pazarlama yapan kişiler, sesli aramanın yükselişine çok daha fazla dikkat etmeli.
Yapılan bir araştırmaya göre 13-18 yaş arasındaki tüketicilerin %55’i her gün sesli arama yapıyor, bu da bu konuda büyük bir iştah olduğunu gözler önüne seriyor.
Fakat buna karşılık, Siri hala bölgesel aksanları ve şiveleri çözmekte zorluk çekiyor ve tüketiciler kendi konuşmalarını Siri’ye göre ayarlıyorlar. Modellerin kendini geliştirmesine daha çok zaman var ve her ne kadar hepimizin bir “telefon sesi” olsa da bunu hala kişisel cihazlarımız ve “asistanlarımız”la konuşurken kullanmamız can sıkıcı.

Search marketing’in geleceği
Tüketicilerin, “kim”, ne”, “nerede” ve “nasıl” gibi sorular haricinde başka bir biçimde başlayan karmaşık sorular sorma trendi %61 artıyor. Bu da markaların ve pazarlamacıların öne çıkan kelime listelerini (keyword), güncellemelerle ve şirketleriyle ilgili yaygın sorulara göre optimize etmeleri gerektiğini gösterir.
Tüketicinin ses algılama teknolojisini gönül rahatlığıyla benimsemesi için cevapların hızla gelmesi gerek. Burada, Google’a girip, soruyu sorup yanıtların gelmesini beklemekten daha hızlı bir sistemden bahsediyoruz. Örneğin; Cards Against Humanity gibi popüler bir oyunu satın almak istiyorsanız, aramada direkt bir mağaza ismi söylemezsiniz, “Cards Against Humanity’i Londra’da nereden satın alabilirim” dersiniz. Bu da cevap sisteminde mağazaların belli alışkanlıkları tahmin ederek cevabını ve içeriği doğrudan optimize etmelerini gerektiriyor.
Aynı kurallar, ücretli aramada da geçerli. Herhangi bir reklamdaki mesajlar, kullanıcının beklentisini tahmin etmeli farklı anahtar kelimelerle uyumlu yanıtlar ortaya çıkarmalılar.

Markalar ve pazarlamacılar için sonraki adım ne?
Pazarlamacılar ve markalar, anahtar kelimeleri ve kavramları benimsemeli ve bunu sanki iki insan konuşuyormuş gibi doğal bir biçimde gerçekleştirmeli. Tüketiciler artık ses tanımlama sistemlerinin sadece yardım etmeyeceğini aynı zamanda en iyi yanıtı da vereceğini bilmenin huzurunu ve güvenini yaşamalı.
Bunlara ek olarak, yüz tanımlama ve jest tanıma özellikleri akıllı ürünlerle iyice yaygınlaşıyor. Markalar ve reklamverenler, ekstralar katmanın onlar ve müşteriler için ne anlama geldiği üzerine düşünmeliler.

Sesle aktive olan bir dünyaya kimler hazır?
Toplum, gerçekten de sesle aktive olan bir dünyaya hazır mı? Ses tanıma teknolojisinin gelişmesi dolayısıyla sesli arama alanında bir büyüme görüyor olabiliriz fakat kamu içinde telefonunuzla konuşup ona bir şey sorarken yaşanan utancın azaltılması gerek.
Sık kullanımda verimli bir biçimde çalışacak bir sistem geliştirmek için markaların, tamamen tüketicinin kendileri ve markalar için neler bildiğini sezmeleri gerek. Bunu da ses uygulaması geliştirirken düşünmek gerek. Bir markanın kendi tüketicileri hakkındaki bilgisi, onların istekleri sayesinde onların isteklerine hazır olarak markanın tüketiciye doğru ve kuvvetli yanıtlar vermesini sağlar.
Ses tanıma teknolojisi ayrıca içerik pazarlamacıların ve reklamverenlerin kişisel interaktif içerik üretmesine de imkan tanır. İnsanlar içerikle doğrudan konuşarak etkileşim içinde olacak ve bu sayede de tüketicinin satın alma süreci sırasında atacağı adımlar azalacak.
Emma Lyons
eight&four Arama Sorumlusu

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Nisan 2016 sayısında yayınlanmıştır.