Paris’te Freelance Creative/Copywriter olarak çalışan Selda Yürekten, sektöre nasıl girdiğini ve reklamcılığa olan tutkusunu kelimelere dökerken Fransa’da reklamcılığın Türkiye’den çok farklı algılandığını vurguluyor.
BETC 4D’de ilk stajımı, eleştiri duygumu keskinleştirmek için oluşturduğum bir pazarlama blog’u sayesinde yapmıştım. O zaman – çevrim içi ve çevrim dışı reklamcılık arasında bir taraf seçmek zorunluluğu varken – dijital yeni ve yeterince kullanılmamış bir medya, benim için bir nimetti ve geniş bir ifade alanı fırsatı sunuyordu. Türk bir terzi ailesinin en küçüğü olarak, hayal bile edemeyeceğim kadar renkli, heyecan verici, genç, canlı bir dünya keşfediyordum. Bunu söylüyorum çünkü göçmen kökenli çocuklar sanatsal meslekleri nadiren seçiyor. Çekiniyorlar çünkü ihtiyaç olan kültürel background ilgili ortamlar ulaşılmaz gibi görünüyor. Bugün uzmanlığım tüm medyaları kapsıyor. Öyküler anlatmaya, konularımı yazıya dökmeye çalışıyorum çünkü içi boşaltılan sözcükler ihtişamlarını geri kazanmayı hak ediyor diye düşünüyorum. Kendimi, dillere ve güzel ifadelere karşı ölçülemez bir sevgiye sahip olan, bir Ölü Metin Yazarları Derneği (keşke olsa) üyesi olarak görüyorum.
Gelelim Türk reklamını Fransız reklamcılığından ayıran özelliklere. Türkiye’de hiç çalışmadım ancak izlenimlerimi ve yurt dışı deneyimlerimden çıkardığım dersleri sizlerle paylaşacağım.
Hayranlık duyduğum ve inandığım o tanıtım bambaşka tabii. Kültür ve sanat her zaman Fransız reklamcılığına nüfuz etmiştir. Onun üstün craft’ı, zarif estetiği, öznesinden bağımsız görüntüsünün içsel güzelliği geliyor aklıma. Fransız kreatiflerin estetik anlayışı var ve bunu ekrana nasıl aktaracaklarını gayet iyi biliyorlar.
Fransa’da veya kendi ülkeniz dışında bir ülkede kariyer yapmayı düşünüyorsanız, önce tüm özelliklerini, dilini, tarihini, onu benzersiz kılan etkilerini incelemenizi tavsiye ederim. Hedefe ulaşmak için hedef kitlenin ihtiyaçlarını, kusurlarını ve derin arzularını bilmeniz gerekir, aksi takdirde yarattıklarınızla, fikirlerinizle asla özdeşleşemezler. Bence reklam insanlar için yaratılmıştır ve sırf bencil bir yaratıcı zevki tatmin etmemelidir. Bir diğer tavsiyem ise kendinizi, tarzınızı tanımanız, ona değer vermeniz ve sahip çıkmanız. Ben sadece bir tür üzerinde çalışmayı, ama o türde mükemmel bir şekilde uzmanlaşmayı tercih ederim. Elbette yerel kültürden beslenebilir, parlak reklamcılarla iletişim kurarak sanatınızı güçlendirebilirsiniz ancak doğal olarak meslektaşlarınızdan farklı olan bakış açınız, en büyük gücünüz olarak kalacaktır. Ona gerçek değeri vererek besleyin.
Bu yazı ilk kez Campaign Türkiye’nin 114. sayısında yayımlanmıştır.